Havalar serinlemeye başladı, sezonun dizileri artık rengini belli etmeye başladı. Ben de sizler için gayet kişisel bir yerli dizi izleme rehberi hazırladım.
Pazartesi
Pazartesi bol seçeneğin olduğu bir akşam. Birinci seçenek olarak Show TV’de fena halde erkekkk dizimiz Çukur var. Ben diziyi izlerken kendimi asker koğuşunda ya da nargile kafelerde tespih çeker gibi hissediyorum mesela. O kadar sevdiğim oyuncular olmasına rağmen aşırı doz testosterona dayanamayıp genelde kanalı Fox TV’ye çeviriyorum, Şevval Sam’ın güzel yüzünü göreyim gözüm gönlüm açılsın diye. Yasak Elma’daki türlü rezaletlere rağmen Ender Argun karakterini canlandıran Şevval Sam taze dul, kafa koparıcı sosyetik kadın rolünü o kadar tatlı oynuyor ki sırf onu izlemek için diziyi takip ediyorum. Bir de Koca Koca Yalanlar Var, 20:00’de özetleri verdikleri sırada işte onun özetini izliyorum. İlk başta canı sıkılıp genç bir kızla ilişkiye giren adam daha sonra yaptığı hatayı anladı, çocuğu falan da ağır basınca ilk karısıyla yeniden yakınlaşmaya başladı ufaktan da onu kıskanıyor aman ne ilginç. Zerre kadar anlamadığım konular hakkında bir dizi olan Söz’e ise Tolga Sarıtaş’a bir kesik atmak için bakıyorum. Kendisi 46.Uluslararası Emmy Ödüllerine en iyi erkek oyuncu dalında aday, hala bilmeyen varsa belirteyim.
Salı
Salı gecesi benim dizim Kadın. Bu sene ikinci sezonu yayınlanan Kadın daha ilk bölümünden itibaren tutkuları, zaafları, istekleri ve sevinçleriyle gerçek karakterleriyle, süper oyunculuk performansları, Tarlabaşı sokakları, çalışıp didinip iki yakasını bir araya getirmeye çalışan insanlarıyla beni avucunun içine aldı. Bu sene neredeyse tüm Kadın dizisi severlerin bana katılacağı gibi Sarp/Alp’in ortaya çıkmasına hiç sevinmedim, umarım Dorukcum, Nisan ve Bahar bu adama gereğinden fazla prim vermezler ve Arif’e hak ettiği değeri verirler. ATV’nin ağır topu Eşkıya Dünyaya Hükümdar Olmaz’da Deniz Çakır’ın rolüne son verilmesinden sonra bakmak hiç içimden gelmiyor, dizinin sevenlerine iyi seyirler dilerim. Bu sene yine Star’da ikinci sezonu yayınlanan Ufak Tefek Cinayetler’e gelecek olursak, bu sene bad boy kontenjanından diziye Osman Sonant ve Ushan Çakır’ı almışlar. Osman Sonant’ın canlandırdığı kasap-mezbahacı kurtlara fısıldayan yalnız, üç isimli ve kudretli adam Kerim Adil Sağlam her fırsatta karısına terbiyesizlik eden Serhan’dan (Mert Fırat) tabii ki daha iyi ama bu kadar afra tafrayla nereye varmak istiyorlar henüz anlamadım. Yine de Merve’ye eski sünepe kocasından çok daha yakışacağını düşünüyorum.
Çarşamba
Çarşamba akşamı ATV’de "uyyyy aşkuna dağları delerum nidalarıyla dolu bir Laz romansı, çay kokulu Braveheart, Sen Anlat Karadeniz ve Kanal D’de ömür törpüsü bay yanlışla doğru Ahmet eee pardon Çocuklar Duymasın var. Özellikle Sen Anlat Karadeniz dünyanın reytingini alan bir dizi olduğu için bana hiçbir şey söylemek düşmez, dolayısıyla Çarşamba akşamları genelde bunlara pek bulaşmadan sokağa çıkıp birkaç insan filan görüyorum.
Perşembe
Perşembe akşamı Star TV’de Avlu var. Şimdi bu hapishane dizileri bir tür, ve bu bana hiç iyi gelmeyen bir tür. Birbirine saran mahkûmlar, tepelerinde gardiyan, tuvalette birbirini kıstırmalar, şudur budur diye gidiyor. Evet, bunlarda çok büyük oyunculuklar oluyor, evet çok etkileyici ama benim olayım değil. Aynı saatte ATV’de yayınlanan Bir Zamanlar Çukurova ise son zamanlarda en hoşuma giden dizilerden biri. Kendimi Çukurova’da bir çiftlik evine ışınlayıp orada sevdiği adamdan hamile kalan ancak Yılmaz hapiste olduğu için evin beyiyle evlenmek zorunda kalan Züleyha’nın hikâyesine kaptırıyorum. Ama her şeyden çok esas ağlarını ince ince dantel gibi ören ve evin tüm bireylerini yöneten sinsilik başkanı Hünkar Yaman’a (Vahide Perçin) bayılıyorum.
Cuma
Show TV’de yayınlanan Gülperi’ye Nurgül Yeşilçay’ı çok sevmeme rağmen maalesef dayanamıyorum. Dünya güzeli kadın, bu kadar yetenekli bir oyuncuyu “geliyik, gidiyik” diye konuşulan ve herkesin paso ağladığı bir dizide görmek istemiyorum. Kusura bakmayın ama Gülperi’yi sevmiyik. Yapımcılar bu sene fedakar annelerin hikayelerinden sonra babalara da yöneldi, Buğra Gülsoy ve Anne’den hatırlayacağınız, hepimizi salya sümük ağlatan küçük kız Beren Küçükyıldız’ın oynadığı Kızım’ı erkeklerin ille hırt gibi davranmadan da duygularını gösterebilecekleri, fedakarlık yapabileceklerini göstermesi bakımından özellikle seviyorum. Bu arada Kızım, My Little Girl olarak Madd Entertainment tarafından global pazara sunuldu. Başarılar diliyorum! Yine de Cuma akşamı birinci tercihim Star’da bu sene ikinci sezonu yayınlanan İstanbullu Gelin. Boranlar fakir düştü, önce eski çalışanlarının evinde yaşadılar daha sonra uzun zamandır annelerine gıcık olan halaları Ülfet Hanım’ın (Meral Çetinkaya) Nişantaşı’ndaki dairesine sığıntı olarak yerleştiler. Sanki balta girmemiş ormanlardan İstanbul’a gelmişler gibi işte “bu acımasız İstanbul bize şunu yapıyor bunu yapıyor”u kesseler daha iyi olacak tabii. Alt tarafı Bursalılar; bu kadar mevzuyu büyütmelerine gerek yok. Şimdilik marka kadın, örnek girişimci, sosyal sorumluluk şeysi Ülfet modern stili, tasarım takıları ile geleneksel görünümlü Esma Hanım’ı (İpek Bilgin) bastırıyor gibi görünse de bunlara pek aldanmamak lazım. Esma Hanım belli ki sağ gösterip sol vuracak, bize de ona tezahürat yapmak düşecek.
Cumartesi
Doğruya doğru, bir kayığın içinde terkedilmiş bir bebek bulsam tıpkı Elif gibi ben de “gerçek annesini bulup geri verelim” diyen kocam Tolgahan Sayışman olsa bile onu dinlemez bu yavru artık benim yavrumdur deyip alırdım, kimselere de vermezdim. Sahip çıksalardı Allah Allaaah. Kanal D’de yayınlanan Bir Umut Yeter’in daha ilk bölümünde sekiz yüz elli tane badire atlatarak bir sezonda olması gereken neredeyse tüm olaylar olduğu için içimden pek izlemek gelmiyor. Onun yerine Star’da yayınlanan, kapılardan sığmayan Can Yaman ve süper şirin Demet Özdemir’in ergen libidosuna göre temposu ayarlanan Erkenci Kuş’una bakıyorum. Bu cilveleşmeden baydığım zamanlarda ise Fox TV’nin Bir Deli Rüzgar’ına dönüyorum. Burada şöhret, şöhretin bedeli, star pırıltısı gibi konular var, arada flashbacklerle assolistler zamanına dönüyorlar, birbirlerine büyük büyük laflar ediyorlar. Ben de onları dinliyor ve şöhret olacağım diye annemi ve babamı üzmemeye söz veriyorum.
Pazar
Kanal D’nin dizisi Bir Litre Gözyaşı yeni başlayacak ve fragmanlarda gördüğüm kadarıyla çaresiz bir hastalık nedeniyle perişan olan aile içime fenalıklar verecek. Sanırım ben bunu direktoman pas geçerim. Star’ın dizisi Nefes Nefese ilk yayınlandığında vay Uğur Yücel, Şükrü Özyıldız amanınn Suriye-Antakya, IŞİD, künefe, içli köfte ve hey maşallah Nik Xhelilaj bir arada diye çok heyecanlanmıştım. Fakat şimdi biraz tıkandım açıkçası. Diğer yandan fragmanlarda Melissa Şenolsun’un o kıvırcık kahküllerini geriye topladıklarını gördüm, neyse en azından başroldeki oyuncunun yüzünü görebileceğiz. TRT1’de yayınlanan, Kanal 7, STV dizilerinin tadında bir ibret hikâyesini anlatan Elimi Bırakma ise ilginç bir şekilde kendini izletiyor. Bunda oyuncular Dolunay Soysert, Seray Gözler, Alina Boz ve Alp Navruz’un çok payı var. Her hafta daha ne kadar acayipleşeceğini insan merak ediyor, efekt işine girip göğe yükselen asalar falan da yaparlarsa ha gayret tam bir inanç dünyası estetiği elde edecekler.
DEFNE AKMAN