İşte dün gecenin hikayesi böyle başladı sevgili okur. Ekranella’nın yaratıcısı Elçin Yahşi, bendeniz Melis Çalapkulu, Zehra Çelenk, Nida Fındık, Doruk Önal, Bağlan Keskin ve Nilgün Toptaş; Binnaz’ın müthiş konukseverliğinde (Bir sangria yapıyor ki, öyle böyle değil!), Ay Yapım’ın ekrana bomba gibi düşmesi beklenen dizisi Kurt Seyit ve Şura’nın ilk bölümünü izledik.
Çok eğlendik ve genel olarak diziyi hepimiz çok beğendik ama kişisel olarak söylemek gerekirse televizyon eleştirmenleriyle dizi izlemek, özellikle benim gibi konsantrasyon sorunu olanlar için zormuş. Daha jenerik başladığı anda yorumlar da başlıyor. Her biri birer yapımcı profesyonelliğinde mübarek. Işık daha iyi olabilirdi, bu kadın bu role tam olmamış, müzik güzel ama fazla güçlü… Hepsi kesinlikle objektif ve eleştirirken elini vicdanına koyuyor ama ben yine de “Allah yapımcıları Ekranella eleştirmenlerinin gazabından korusun,” demeden edemedim!
NİDA’NIN NİDASI…
İşin şakası bir yana, dün akşam sitemizin ne kadar işine hakim, akıllı ve bir o kadar da eğlenceli bir yazar ekibi olduğunu gördüm. (Sadece küçük bir bölümünü gördüm üstelik).
İçimizde duygularını en açık şekilde gösteren Nida oldu. Daha dizi başlar başlamaz gözyaşları içindeki Şura’yı görünce “Kıyamaaaaam,” diye girdi lafa. Kendisini beğenmeyecek bir kadının varolduğunu pek sanmadığım Kıvanç Tatlıtuğ’u hamam sahnesinde gördüğünde ise adının hakkını verdi: “Ooo yeee!” Nida’nın baba tarafı da Rusmuş meğer. Halaları diziyi sabırsızlıkla bekliyormuş, onları anlattı bize. Serdar Gökhan’ı gördüğü anda da “Acaba Kıvanç’a at binmeyi o mu öğretti?” diye sordu. Ama Zehra hemen bilirkişiliğini gösterdi: “Yok, Kıvanç zaten at binmeyi seviyormuş”. Diziyi genel olarak başarılı bulan Zehra’nın, Ece Yörenç senaristliği söz konusu olduğu için senaryoya güveni de tamdı.
Kıvanç Tatlıtuğ beş kaburgayı çatlatmış ama bir zamanların süvarisi Serdar Gökhan'ın o zamanki haliyle yarışır hale gelmiş.
MASAL GİBİ BİR DİZİ
Elçin, diziyi “Masal gibi, uzun zamandır bu kadar kaliteli, zarif bir iş izlemedik,” diye özetledi. Genel olarak herkes Petro karakterini beğendi ve oyuncu Birkan Sokullu’ya methiyeler dizdi. Bağlan da dizinin masal gibi olduğunu düşünüyordu. İnanılmaz bir hafızası olduğu için sürekli “Fatmagül’ün Suçu Ne’deki Meltem Yaşaran’a bakın,” gibi şeyler söyleyerek hepimizi şaşırtıyordu. Zehra’yla ikisi, Barones Lola karakterini, Aşk-ı Memnu’daki Katya oynasa çok daha iyi olacağını düşündüler. Ben kendilerine katılmıyorum, bence bu role Karadayı’da da çok beğendiğim Aslı Orcan cuk oturmuş.
En cool’umuz Nilgün’dü. “Bu kızı daha önce kenarın dilberi olarak izlerken şimdi bir salon kadını olarak kabullenmek zor,” gibi yorumlar yapıyordu. Tam öpüşme sahnesinde önümüzdeki sehpadan pizza almaya kalkınca, bizi de salon kadını çizgimizden kaydırdı, o ayrı!
Doruk aramızdaki neredeyse hiç yerli dizi izlemeyen tek kişi olduğu halde son derece uyumluydu. “Ben normalde ikinci sahnede zaplamıştım,” diyordu ama sonuna kadar da ilgiyle izledi diziyi.
Gecenin en eğlenceli anları ise şunlardı:
Kurt Seyit: Bir kadını öpmek için o kadar saate ihtiyacım olmaz.
Ekranella ekibi: Huuuuuu!
Kurt Seyit Şura’ya yaklaşır…
Ekranella ekibi: Yok yok, ilk bölümden öpüşmezler. Ama öpecek gibi de duruyor. Aaaa öptüüü!!!!!! (Alkışlar…)
Rüyaydı, sonra gerçek oldu. Şura'nın kalbi yerinden çıkacaktı. İzlerken bizim de.
TEK EKRAN YETMEZ!
Bu arada bir kez daha fark ettim ki artık televizyonu hemen hiç kimse tek bir ekrandan izlemiyor. Yani herkesin elinde ikinci bir ekran, ya bir laptop ya da akıllı telefon, sosyal medyadan diziyle ilgili yorumları takip edip kendisi de yorum yapıyor. Bizde de herkes sürekli Twitter’daydı ve diziyle ilgili paylaşılan komik şeyleri birbirimize söyleyip gülüyorduk. Bu da başka türlü bir sosyalleşme aracı yani. Ekranella da aslında tam olarak bu nedenle var işte. Okuması izmemesinden zevkli diye … Velhasılı kelam, biz Kurt Seyit ve Şura’nın ilk bölümünü beğendik, bundan sonra sözü yazarlarımızın ÖzetliYorum’larına bırakacağız. Yolun açık olsun Kurt Seyit ve Şura…
MASAL GİBİ BİR DİZİ
Elçin, diziyi “Masal gibi, uzun zamandır bu kadar kaliteli, zarif bir iş izlemedik,” diye özetledi. Genel olarak herkes Petro karakterini beğendi ve oyuncu Birkan Sokullu’ya methiyeler dizdi. Bağlan da dizinin masal gibi olduğunu düşünüyordu. İnanılmaz bir hafızası olduğu için sürekli “Fatmagül’ün Suçu Ne’deki Meltem Yaşaran’a bakın,” gibi şeyler söyleyerek hepimizi şaşırtıyordu. Zehra’yla ikisi, Barones Lola karakterini, Aşk-ı Memnu’daki Katya oynasa çok daha iyi olacağını düşündüler. Ben kendilerine katılmıyorum, bence bu role Karadayı’da da çok beğendiğim Aslı Orcan cuk oturmuş.
En cool’umuz Nilgün’dü. “Bu kızı daha önce kenarın dilberi olarak izlerken şimdi bir salon kadını olarak kabullenmek zor,” gibi yorumlar yapıyordu. Tam öpüşme sahnesinde önümüzdeki sehpadan pizza almaya kalkınca, bizi de salon kadını çizgimizden kaydırdı, o ayrı!
Doruk aramızdaki neredeyse hiç yerli dizi izlemeyen tek kişi olduğu halde son derece uyumluydu. “Ben normalde ikinci sahnede zaplamıştım,” diyordu ama sonuna kadar da ilgiyle izledi diziyi.
Gecenin en eğlenceli anları ise şunlardı:
Kurt Seyit: Bir kadını öpmek için o kadar saate ihtiyacım olmaz.
Ekranella ekibi: Huuuuuu!
Kurt Seyit Şura’ya yaklaşır…
Ekranella ekibi: Yok yok, ilk bölümden öpüşmezler. Ama öpecek gibi de duruyor. Aaaa öptüüü!!!!!! (Alkışlar…)
Rüyaydı, sonra gerçek oldu. Şura'nın kalbi yerinden çıkacaktı. İzlerken bizim de.
TEK EKRAN YETMEZ!
Bu arada bir kez daha fark ettim ki artık televizyonu hemen hiç kimse tek bir ekrandan izlemiyor. Yani herkesin elinde ikinci bir ekran, ya bir laptop ya da akıllı telefon, sosyal medyadan diziyle ilgili yorumları takip edip kendisi de yorum yapıyor. Bizde de herkes sürekli Twitter’daydı ve diziyle ilgili paylaşılan komik şeyleri birbirimize söyleyip gülüyorduk. Bu da başka türlü bir sosyalleşme aracı yani. Ekranella da aslında tam olarak bu nedenle var işte. Okuması izmemesinden zevkli diye … Velhasılı kelam, biz Kurt Seyit ve Şura’nın ilk bölümünü beğendik, bundan sonra sözü yazarlarımızın ÖzetliYorum’larına bırakacağız. Yolun açık olsun Kurt Seyit ve Şura…