Okuması izlemesinden daha heyecanlı!
logo logo logo logo logo
Bu sitede yer alan yazılardan yazarların kendisi sorumludur.
Referans vermeden kullanmayınız.
ÖZEL
Serbest Piyasa Ekonomisi : Dijital Flörtleşme

Blu TV bilhassa yerli yapımlarını ilgiyle izlediğim bir platform. Ana akım medyada yer bulamayan hikayeleri anlatması bakımından çok değerli buluyorum. Daha önce çok ses getiren Pavyon’un yaratıcıları Sami Öztürk ve Enver Arcak’ın yeni dizisi Dijital Flörtleşme, platforma 21 Mayıs’ta yüklenmesine karşın ben yeni izleyebildim. Diğer yandan sırf zamanında izleyemedim diye belgesel ya da belgesel-drama hakkında fikir belirtmek için geç kalmadığımı umuyorum. Neticede hala yayında.

Dijital flörtleşmeye bir giriş anlamında Takılma, işlerin nasıl ilerletildiğini özetleyen Yürüme, yalan ve gizli kimliklerle birbirini ölümüne takip edenlerin anlatıldığı Fake, LGBTQI camiasında flört ve tanışmanın nasıl geliştiğini anlatan Renkler ve son olarak Taktikler başlıklarıyla her biri yirmi dakikadan oluşan beş bölümlük bu belgesel-drama, gündelik hayatta flörtün nasıl biçim değiştirdiğini anlatıyor. Zaman zaman diziye Seksolog Rayka Kumru gibi uzman konuşmacılar da katılıyor. Konuşmacılar ise çok çeşitli; kurumsal bir işte çalışan genç bir kadın, bir pole dancer, bir barmen, derin derin konuşmalar yapan dijital alemlerin Teoman impersonatoru bir adam, freak halı yıkamacılar, drag queenler böyle gidiyor.

Sena, kurumsal hayattan biriyle çıkmaktansa normalde bir araya gelemeyeceği insanlarla tanışmayı tercih eden binlerce genç kadından biri.

Ben, çıkma tekliflerinin ve ayrılma konuşmalarının yüzyüzeyken yapıldığı bir zamandan, analog bir nesilden geliyorum. Dolayısıyla, dijital uygulamalar konusunda nereden baksanız beceriksizim. Ama, ilgimi çektiğini söylemem lazım; çünkü iyisiyle kötüsüyle, bu etkileşim akışı bir kuşağın eşleşme biçimini değiştirdi.

1990ların sonunda faaliyete geçen çöpçatanlık sitelerinden, insanların sosyal ağlarını genişlettiği, kısmetleriyle evlerindeki rahatlıkla buluşabildiği kaydırmalı uygulamalara kadar dijital flörtün hızlı bir evrimi oldu. Dijital dünyanın içine doğan nesiller, çevrimiçi uygulamalarla önceki kuşaklarda olmayan, sağa sola kaydırmalar, bir anda ortadan kaybolmalar (ghosting), gecenin köründe ortaya çıkmalar gibi pratikler getirerek hayatlarını düzenleme özgürlüğüne sahipler. Ya da sahiptiler mi demeliyim, Covid’le birlikte bu işler de değişti çünkü.

Belgeselin kahramanları ya da katılımcılar, işinin gücünün peşinde, kendilerine ait bir iş ve sosyal hayatı olan birtakım insanlar. Teoride binlerce seçenekleri var gibi görünüyor. Bu aslına bakarsanız şahane bir durum. Diğer yandan birbiri ardına gördükleri adayları değerlendirirken ve birlikte maceralar yaşarken neredeyse yapayalnızlar. Hiç görmedikleri birini çevrelerine tanıştırmaları düşük bir ihtimal, arkadaşların, iş arkadaşlarının, sınıf arkadaşlarının, akrabaların devreye girmesi için ise ilişkinin epey ilerlemesi lazım. 

Sıradan zalimlik

Dating uygulamaları, göreli anonimliği yüzünden çoğu zaman daha kaba ve kaypak tavırlara olanak sağlıyor. Organik bir tanışmada ise, en azından bir zemin söz konusu. Örneğin, gerçek hayatta bir tanıdığınızın tanıdığıyla çıktığınızda en azından size bir miktar daha nazik davranması beklenir. Ama insanlar hiç tanımadıkları biriyle dijital kanallar vasıtasıyla buluşunca belgesel dizide de değinildiği gibi, kimi zaman son derece tatsız şeylerle karşılaşabiliyor, kandırılabiliyor, oyalanabiliyorlar. Dolayısıyla bana göre bu; çok hızlı, seçeneğin çok fazla olduğu bununla birlikte incelik ve nezaketle pek doğru orantılı olmayan bir dünya.

Sporun önemi, hangi medya daha resmi, hangisinde ne tür bir profil oluşturmalı ve çok daha fazlası işte burada.

Belgeselin karakterleri arasında örneğin spor salonundan çıkmayan ve uygulamaların kurdu olmuş iki konuşmacı var. O kadar hızlı bir sirkülasyon içindeler ki, durup kendilerini sorgulayacak vakitleri yok. Dolayısıyla karşılarındakinin düşünceleri ve duyguları zaten söz konusu bile değil. Bu iki gym arkadaşı bir öncekinin yerine sürekli yeni bir avatar koyup duruyorlar ve sanki telefonda sonu gelmeyen bir oyun oynuyorlar gibi.

Aslına bakarsanız oradan oraya atlamak için bir telefon uygulamasına ihtiyacınız yok. İnsanlar bunu çağlardır yapıyor. Çok değil, yaklaşık on yıl önce eğer birinin size et parçasıymışsınız gibi davranmasını isterseniz, bir kulübe gidip rastgele biriyle tanışırdınız. İnsanların incindiği, kafasının karıştığı, kalplerinin kırıldığı bir sürü analog hikâye de var. Kötü seçimlerin ve eksik özgüvenin sebepleri ise halen aynı. 

Diğer yandan anladığım kadarıyla belgeselin konuşmacıları için toplu taşımada, parkta, barda, kafede bir yerlerde beğendikleri birine yaklaşıp konuşmak neredeyse dünyanın sonu gibi bir şey. Toplum içinde reddedilme ihtimali, bilgisayar ekranlarının ardında büyümüş insanlar için öyle ağır ki, bu söz konusu bile değil.

Belki dijital flörtleşme insanların tanışma biçimini değiştirmiş olabilir, ama bana kalırsa aradıkları şeyler hala aynı; yoldaşlık ve cinsel tatmin. Bununla birlikte yalnızlık, can sıkıntısı, hayal kırıklıkları ve bitmeyen arayış da değişmemiş durumda. Online dating altın çağını yaşadı, bu sürede bir insanın işine yaradı belki ama sanki artık eski hızını kaybediyor. Belgesel dizi salgından önce çekildiği için bu konuya değinmiyor ama özellikle Covid 19’la birlikte takılma işleri büyük sekteye uğradı ve insanlar geçmişten tanıdıkları, daha güvendikleri kişilere eğildiler, eski defterleri karıştırmaya başladılar. 

Diğer yandan dating uygulamaları karantina sürecinde etkileşimin arttığını açıkladılar. Geleneksel buluşma noktaları barlar, restoranlar kapanınca insanlar video randevuları tercih ediyor, Zoom ve FaceTime’ın yanısıra uygulamaların video chat modüllerinde de buluşmalar gerçekleşiyor. Özetle buluşmalar artık yalnızca gerçek hayatta yüz yüze gelmekten ibaret değil, çevrimiçi deneyimler de bir o kadar önemli.

Modern eşleşme uygulamaları artık hayatımızın bir parçası, bundan kaçış yok gibi. Ancak kapitalist bir girişim olduğu ve gönül işlerini metalaştırdığı muhakkak. Birileri bundan para kazanıyor neticede. Üzerinde eşofmanınla koltukta yayılırken, neredeyse hiç çaba harcamadan kısmetlerle tanışmak, hangi asgari müşterekte buluşabileceğini tasarlamak hem güvenli hem de çok rahat olabilir. Bununla birlikte aşk alınıp satılmaz, fazla plan program taktik kaldırmaz. Özen ister, kalbinizi açmanızı gerektirir. Şeytanınız bol olsun! Herkesin aradığını bulabilmesi dileğiyle.

 

DEFNE AKMAN



YORUMLAR




DİĞER HABERLER