Sayanora mı Paranoya mı?
Televizyon dünyasında herkesin bir fanı bulunur, genellikle de oyuncuların. Ekranda görünen onlardır çünkü. Dizi dünyasında yönetmenlerin adı bilinmez, senaristlerinse adı bilinse de öyle fan düzeyinde bir bağımlılık yoktur ortada. Benim için durum biraz farklı. Türk televizyon dünyasındaki herkesin içinde en büyük hayranlık duyduğum kişidir Gökhan Horzum. Birçok kişi Güneşi Beklerken ya da Kavak Yelleri’yle tanısa da onu, benim Gökhan Horzum işleriyle tanışıklığım biraz gerilere dayanıyor. Televizyon izleme mottosu olarak “Gökhan Horzum ne yazarsa izlerim,” diye belirlemiş bir bünyenin bu adamın televizyon dışı işlerini de yalayıp yutmaması mümkün değil. Önce 2013 sonunda yazıp yönettiği Arkadaşlar Arasında şimdi de bu yıl çıkan ilk kitabı Sabaha Karşı Sayanora.
Horzum’un senaryolarına alışkın biriyseniz sürprizlere de alışkınsınız demektir. Her an ilginç bir karakter bir yerlerden çıkabilir. Sabaha Karşı Sayanora o ilginç insanların cenneti adeta. Her anlatılan hikaye birbirinden ilginç ama bir o kadar içimizden. Toplumun kendinden farklı olanlara davranışı da var, aşk da var, intikam da. Her şey dozunun üstünde hem de. Yalnız senaryolardan tek farkı yazarın bu kez herkesi önceden uyarıyor olması. Kitabın önce arka kapağına bakan biriyseniz gerekli uyarıyı görürsünüz. Okumadan önce bir yerlere tutunmak gerektiği konusunda kesinlikle haklı. Kitabı elinden bırakamama konusunda da.
Önce bir paranoya durumu. İçinde kamera bulunan sektörlerde delirmek de anlık git-geller yaşamak da o kadar kolay ki. Uykusuz, yorgun, aç, bir sigaraya muhtaç halde iş yetiştirmeye çalışmak çok bilindik hikayeler. Kurtulmak için Sefer’ın arabasına, oradan bir hikayeler paranoyasına düşüyoruz. Önce Mithat’ın Hikayesi geliyor, dünyanın okumayı en çok seven insanının. Sonra Kör Adamın Hikayesi var. Biraz aşk, biraz pişmanlık, çokça öfke da öfke. Uykusuzlar Kralı mı? O çok başka bir şey. Hikaye içinde bir hikaye daha, onun içinde bir tane daha. Çok fazla hikaye iç içe tam bir paranoya durumu. Gökhan Horzum bu hikayelerle bir sabahı selamlıyor işte, sayanora diyor İstanbul’a ve hayata.