AMC Studios ve Sony Pictures Television’ın yapımcılığını üstlendiği, Evan Goldberg, Seth Rogen ve Sam Catlin’in imzasını taşıyan, şu anda ilk sezonu gösterilmekte olan AMC dizisi Preacher, 29 Haziran’da ikinci sezon için onay aldı. İlk sezonu on bölümden oluşan dizinin 2017’de yayınlanması planlanan ikinci sezonu 13 bölüm olacak. Bizde de DiziSmart Platin kanalında, ABD’den bir gün sonra pazartesi 24:00’de yayınlanıyor.
Preacher, geçmişte birçok kez adapte edilmeye çalışılmış bir çizgi roman. Sam Mendes’in sinema adaptasyonu girişiminde bulunduğu biliniyor örneğin. HBO ise 2008’de Ghost Rider’ın yönetmeni Mark Steven Johnson’ın sunduğu pilot bölümünü karanlık, vahşi ve tartışmaya yol açabilir olarak gördüğü için reddetti. Neticede, Seth Rogen, kankası Evan Goldberg ve Breaking Bad’in senaristi Sam Catlin sonunda bir araya gelerek bizlere bayılarak izleyebileceğimiz bu diziyi hediye ettiler.
Preacher, New Mexico, Albuquerque’de Sam Catlin’in Breaking Bad’den gayet aşina olduğu yerlerde çekiliyor. Sam Catlin, çeşitli röportajlarında ilk başlarda dizinin Breaking Bad, Better Call Saul gibi görünmesinden korktuğu için yine aynı yerde çekim yapmaktan çekindiğini belirtiyor.
Jesse Custer, Allahın unuttuğu bir Teksas kasabasında kimsenin umurunda olmayan bir vaizdir. Eski sabıkalı yeni vaiz Custer büyüdüğü kasaba Annville’e döndüğüne pişmandır; kürsüye bakacakları yerde ipad’leriyle oynayan çocuklardan bıkmış, cemaatin dertlerini dinlemekten yılmıştır. Bir gün doğaüstü bir güç tarafından ele geçirilince, herkese dediğini gerçekten yaptırabildiğini görür. Artık, tanrının sesi ve gücüne sahiptir.
Jesse’nin bir zamanlar Bonnie ve Clyde gibi takıldıkları eski kız arkadaşı Tulip (Ruth Negga) onu eski günlere dönmek için ikna etmeye çalışır. Derken vampir avcılarından şemsiyeyi paraşüt yaparak kaçan alkolik/narkotik İrlandalı vampir Cassidy kilisenin arka bahçesine düşer.
Doğaüstü bir güç, Afrika’dan Rusya’ya, dini liderleri ele geçirmekte, ancak farklı etkiler göstermektedir. Custer cephesinde ise, diğerlerini –her zaman iyi yönde olmasa da- etkileme şeklinde tezahür eder. Tam inancını sorgularken ve işini bırakmayı düşünürken onu ele geçiren bu ruhun, kutsal olabilir ya da olmayabilir ama feleğini şaşırttığı kesin! Bir zamanların kiralık katili kutsal bir kişilik haline dönüşmüş ve bu yeni rolünü giderek benimsemektedir. İnsanlar onun emirlerini yerine getirmektedir. Öyle ki, diğer dünyadan (Cennet) iki ajanın da dikkatini çekmeyi başarır.
Action’dan, western’e, western’den korkuya kadar tüm türlere uzanan dizinin sanırım en güzel yanı sorular sorması ve kimseyi yargılamaması.
Preacher, iyiyi ve kötüyü, fani dünyanın ötesinde neyin yer aldığını arayan bir dizi. Ama vaktinin çoğunluğunu derin düşüncelere dalıp, sonsuz esrarı çözmeye falan ayırmıyor. Kimse hidayete ermiyor yani merak etmeyin.
Dizinin usta görüntüleri ve kara mizahı Coen biraderlerin filmlerini hatırlatıyor. Annville, zorbaları, fahişeleri, acımasız çocukları ile çok tanıdık ve ilginç bir kasaba. Müziklere gelince, izlemeden önce ufaktan Willie Nelson’ları, Johnny Cash’leri dinleyip bir hazırlık yapın derim.
Bir de, herkesin günahkâr olduğu bir dünyada iyi olmak konusu var tabii. Bazıları ahlaki kararların temelinde inancın yattığını iddia ederken, bazıları da barışçıl ve müreffeh toplumları yasaların evrimi sayesinde yarattığımızı düşünmekte. Bizim için esas olan mutluluk ve diğer insanların çektikleri acılarsa eğer, mutsuzluğu azaltmanın ve acıları dindirmenin yolları nelerdir? İlle doğaüstü güçlerin gelip bizi kurtarması mı lazımdır, bunlar da aklıma gelen bazı sorular.
Benim sorularım konularım bitmez. Papaz da her gün pilav yemez. Hava sıcak zaten. Beni boş verin, Preacher’a geç kalmadan bakın derim.