Poyraz Karayel canımız, Poyraz Karayel ciğerimiz. Biz onları bu kadar çok severken, onların mütemadiyen canımıza kastetmesi ayıp değilse, nedir? Geçtiğimiz bölümden hesabını sormak istediğim beş maddeyi buyrun hemen sıraladım.
1) Ağla Sevdam
Eğer prime time’ın göbeğinden doğru bu şarkıyı evlerimize düşüreceksiniz, en azından önceden bir altyazı bir uyarı, bir çocuklarınızı ekrandan uzak tutunuz yazısı, ‘yarası olan izleyici yol yakınken kanal değiştirsin çağrısı’ yapın çok rica ediyorum. Şarkıya hislerimi arabeske düşmeden anlatmak istiyorum aslında ama ne haddime. Şöyle özetleyeyim, ölüyordum arkadaşlar. Nefesim kesildi, nereye bakacağımı şaşırdım, far tutulmuş tavşan gibi kumandaya bile uzanamadan kalakaldım, o kadar hiç beklemiyordum. Yakıştı mı bu yaptığınız?
2) Zülfikar’ın Çiğdem’le veda konuşması
İlla ki Vesikalı Yarim diyorsunuz yani, illa ki ciğerinizi sökmeden şuradan şuraya bırakmayız diyorsunuz. Peki, öyle olsun. Ama rica ederim, o Zülfikar’ın son el sıkışında eldiveni çıkartmasındaki zerafeti, o gözünden patır patır dökülen yaşları, o “Meltem de seni seviyor mu?” sorusuna dünyanın en güzel “Sanmam”ıyla cevap vermesi karşısında biz taş mıyız, biz insan değil miyiz? Yapmayın, kıymayın. Üstelik durup durup bir ‘Çok önceden rastlaşacaktık’la vuruyorsunuz, inciniyoruz.
3) Ayşegül’ün Poyraz’a gidişi
Bir kadının kırık döküklüğü, bir kadının aşkı uğruna karnındaki minicik bebeği dahil her şeyden vazgeçmesi, takside içinden geçirdikleri ile bir kez daha Poyraz Karayel ekibi canımıza kastetti farkındaysanız. Bu kadar mı gerçek olur, bu kadar mı gerçek oynanır? Buradan Burçin Hanım’a da seslenmek isterim, biz size böyle mi yapıyoruz? Poyraz’ın saçının teline gelecek zararın karşılığını hiç düşünmeden canıyla verebileceğine Ayşegül’ün o kadar aşırı ikna olduk ki, ağlamak kelimesi benim için artık kifayetsiz kaldı. Hoş, çoktan başlamıştım ağlamaya ve artık diziye mi, kafamdan geçenlere mi ağlıyordum o ara çoktan karışmıştı, Burçin Hanım da tuz biber oldu.
4) Sadrettin’in vedası
Dünyanın en takoz, en duygusuz görünen adamı Sadrettin’in aşık olunca nasıl rengarenk olduğunu, açtığı çiçekleri içimiz ezile ezile izliyorduk zaten aylardır. Dün o kızı öyle bir öptü ya, o kayanın üzerinde kıpırdayamadan kaldı. İçim nasıl gitti, nasıl üzüldüm belli değil. Kafamıza sert bir cisimle vurup bizi bayıltın oldu olacak sevgili Poyraz Karayel ekibi.
5) Poyraz’ın çaresizliği
Poyraz’ın işkence sahnesi çok can yakan, çok kötü hatıralar getiren, tüm bölüm içinde izlerken en rahatsız olduğum, kalkıp evin içinde dolaşıp geldiğim sahneler oldu. O artık üzülmeyi geçmiş, toplu bir cinnetin parçası olmuş anlardı. Ama Poyraz’ın sevdiği, çok aşık olduğu kadının karnındaki bebekten kendi için vazgeçtiği anki çaresizliği gözlerinden ellerine, sesinden yere o düşüşüne kadar öyle bir yansımıştı ki, o kısmı izlerken çok zorlandım. Canım ekip, canımın içi ekip, biz de özümüzde kendimizce iyi insanlarız, bu kadar üzülmeyi hak etmiyoruz.
Yaptıklarınızı düşünmeniz ricası ve bir sonraki bölümde görüşmek dileğiyle.