Okuması izlemesinden daha heyecanlı!
logo logo logo logo logo
Bu sitede yer alan yazılardan yazarların kendisi sorumludur.
Referans vermeden kullanmayınız.
ÖZEL
Mutlu (mu?) Yıllar

Gel de korkma. 

İzlediğim en rahatsız edici, en bitince bir dakika boyunca ekrana bakakalma garantili dizi NipTuck’tır aslında. NipTuck sezonlarını üst üste deviren bir insan, bir daha kolay kolay şaşırtılamaz, tedirgin edilemez bana kalırsa.  Black Mirror izleyene kadar öyle düşünüyordum en azından.

İlk önce “The National Anthem” bölümü ile girdi hayatıma Black Mirror, tüm bölümlerini izledikten sonra favori bölümüm de hala budur aslında. Bu yazının yazılma sebebi ise Black Mirror’un yeni yıl bölümü, White Christmas. Bulutlardan gelen bir bölüm ismi gibi aslında, ama değil elbette. “Yok yaa öyle saçmalık olur mu?” diyerek içimizi rahatlattığımız, ama aslında düşününce aşırı mantıklı gelerek korku salan bir dizi olayı anlatıyor bu bölüm. Konuşmak istemediğiniz insanları bloklayınca onların fotoğraflarından bile silindiğiniz bir gelecek var mesela. Suçlu bir insanın güya özgür bırakıldığı, ama ceza olarak tüm dünya tarafından bloklandığı, dolayısıyla hiç kimseyle konuşamayıp, temelde tek başına öleceği bir gelecek. 

Kendi beynimizin içindeki bir çipe, üstelik kendi isteğimizle hapsolduğumuz ve bizi bu çipin yönettiği bir gelecek. Sanki aşırı uzak, ama hemen yarın da olabilecekmiş gibi, ki dizinin esas korkunçluğu da buradan geliyor aslında. Evet kafamızın içinde çipler yok ve zaman ayarlarımızla oynayamıyorlar, ama bir saniyeyi bin yıla ayarlamak suretiyle insanların delirdiğini izlemek hiç de sürreal bir plan değil aslında. Çipin içine ilk girdiğinde kendi suretini yönetmeyi reddeden kadının, hiçlik içinde geçen birkaç haftadan sonra hala kendindeyken, altı ay geçtikten sonra o hiçlikle nasıl delirdiğini görmek kimseye yabancı gelmiyor, bilimkurgu bir olaya fazlasıyla empati yapabiliyoruz. Üstelik o kadın için altı ay geçerken, gerçek (?) dünyada bir adamın bir tostu bitirmesi kadar bir süre yaşıyoruz, iyice zalimlik. Ama kimse olmaz diyemez.

Sebebi neydi ki bunun?

Bu diziyi izlemeyenler varsa hala, yılbaşı başlamak için hiç uygun bir zaman değil bana kalırsa. Kalan son bir parça neşenizi de söküp alması garanti. Ama hiç izlemeden yaşayıp gitmenizi de önermem, rahatsız olmayı ertelememeliyiz bana kalırsa. “Robotlar bizi yiyecek” konulu bir gelecek kurgusu değil, kendi kendimizi nasıl bitireceğimiz temalı bir “Hemen yarın bunlar olabilir” hikâyesi White Christmas. İzleyelim, yüzleşelim.

YORUMLAR




DİĞER HABERLER