Okuması izlemesinden daha heyecanlı!
logo logo logo logo logo
Bu sitede yer alan yazılardan yazarların kendisi sorumludur.
Referans vermeden kullanmayınız.
ÖZEL
Magazin kültürünü doğuran cinayet

Amerikan televizyonlarında yeniden gündeme getirilen 90’lar vakalarıyla ilgili dört günlük yazı dizisinin üçüncü bölümü:

Bu sene 3 Şubat’ın ilk saatlerinde televizyonun karşısına geçtim ve bir gün önce kaydettiğim American Crime Story: The People v. O.J. Simpson’ın ilk bölümünü izledim. İzlemez olaydım. Gecenin o saatinde televizyon dizilerine meraklı bütün tanıdıklarımı mesaj yağmuruna tuttum. İzlediniz mi? Ya böyle bir şey olamaz! Çok heyecanlı! Kesin kaçırma!

Sonra, sabaha kadar telefonumdan Wikipedia sayfalarından tutun YouTube’daki eski videolara, hatta komplo teorisi belgesellerine kadar O.J. Simpson davası hakkında bulabildiğim ne varsa okumaya, izlemeye başladım. Bir arkadaşım ilk bölümü izlemediğini, hepsini toplu halde izlemek için bekleyeceğini söylemişti. Meğerse ne kadar haklıymış.

İki hafta önce 10 bölümlük maraton nihayet bitti ve ben de soluk alabildim.

Ama duramıyorum, sürekli diziyi tekrar tekrar izliyorum. Bazı sahneleri ezberlememe rağmen… Hala YouTube’da mahkeme görüntülerine bakıyorum.

Benden tavsiye: Bir hafta sonu oturun ve ilk bölümü izlemeye başlayın. Devamını izlemek için sabrınızı zorlayın, bakalım başarabilir musunuz. 10 bölümü birden bir günde bitireceksiniz, her iddiasına girerim.

American Crime Story’den.

American Crime Story sadece yılın dizisi değil, televizyon tarihinin en kusursuz yapıtlarından biri. Saat gibi işliyor, her bölüm bir başka bölümün ardına gönderme yaparak insanı nefes nefese bırakıyor. En son 24’ü böyle izlemiştim.

İşin ilginci, 90’lı yılları yaşayanlar davanın hemen hemen bütün detaylarını hala hatırlıyor. Çünkü O.J. Simpson olayı sadece Amerika’da değil, bütün dünyada canlı yayınlanmış, milyonlarca insan tarafından takip edilmişti. Bildiğimiz anlamda bir medya sirkinin, 24 saatlik haber maratonunun, en ucuz magazin programlarının, talk-show’lardaki ‘uzman konukların’ bir anlamda başlangıcıydı.

21 sene sonra medyanın en ince detayına kadar haberleştirdiği, başı sonu belli, her detayına internette ulaşılabilen bir olay nasıl televizyonda ilgi çekebilir?

Davanın ilgili ilgisiz bütün aktörleri, yargıç Lance Ito dışında, kitap yazıp tecrübelerini aktardı, suyunu çıkardı, kremasını yedi bitirdi. Buna rağmen işin sırrı o bilindik klişede gizli: Gerçek her zaman kurgudan daha tuhaftır.
Israrla izlemesini tavsiye ettiğim bir arkadaşım “Nasıl böyle bir şeyi yaşamışız, biri senaryo olarak getirse ‘Yuh artık’ deriz,” diye özetledi davanın yer yer hayal gücünü zorlayan ama her biri gerçek olan detaylarını.

Dizinin bir başka boyutu da 90’lı yıllarda değişen dünyanın bugünün habercisi olması. HBO’nun dizisi Confirmation, kadın haklarının 1991’deki bir davadan sonra nasıl değiştiğini anlatıyor. American Crime Story ise 90’ların ortasında bugün artık kabullendiğimiz magazin kültürünün doğuşunun habercisi. Her ikisi yapım da aslında anlattıkları hikayenin çok ötesinde, büyük bir resmi temsil ediyor. Bu açıdan da bir laboratuvar gibi görülebilir.

Aslında dizinin başrolünde O.J. Simpson yok bile denebilir. Yargı, medya ve şöhret kültürü arasında bir top döndürülüyor ve her alanda oyunu kurallarına göre oynayan kazanıyor. En çok parası olan, medyayı en iyi kullanan, en iyi hikayeyi anlatan kazanıyor.

DNA testleri, O.J.’in yalan detektörü testinde kalması, birbiriyle çelişen ifadeleri, kanlı eldiven, kanlı çoraplar, Bronco’daki kan izleri gibi somut kanıtlar olmasına rağmen jüri savunma avukatları Rüya Takımı’nın anlattığı hikayelerden etkilenip, kararlarını verilere göre değil en çarpıcı anlatıma göre veriyor.

O. J. Simpson ve Johnny Cochran.

Avukat Johnny Cochran ilk günden beri en kuvvetli hikayeyi anlatan tarafın kazanacağını anlatıyor, nitekim tam da işler beklediği gibi ilerliyor. Müthiş hitabet  yeteneğiyle ikna konusunda bir uzman Cochran ve davayı istediği gibi (yasal sınırlar içinde) eğip büküyor, kapsamını esnetiyor.

Konu, O.J. Simpson’ın karısını öldürme iddiasından çıkıp Los Angeles’taki siyah-beyaz ayrımına, polislerin ırkçılığına dönüşüyor… Birkaç sene önceki ayaklanmaların hala izini silmeyen, belleğinde tutan Los Angeles’ta siyah adam hukuk mücadelesi veriyor Cochran’a göre. 1992’de dört polisin masum bir siyahı neredeyse öldüresine dövmesi, olay kamera kayıtlarıyla sabit olmasına rağmen tamamı beyaz bir jüri tarafından aklanmıştı. Ardından çıkan Rodney King ayaklanmaları Melekler Şehri’ni en klişe tabirle bir cehenneme çevirmeye yetmişti.

O.J. Simpson davasının arka planında bu hatıra yer alıyor işte. Rüya Takımı da bu temayı işlemekten hiç geri kalmıyor.

Vanity Fair dergisinin yayın yönetmeni Graydon Carter, dizinin ilk bölümünü izledikten sonra editörlerine “Konuyla ilgili ne bulursanız haber yapın, internet sitemizi O.J. Simpson haberleriyle doldurun,” talimatını vermiş. Vanity Fair, 90’larda davanın bir anlamda taraflarından biriydi. Kendi kızının katillerinin mahkemece serbest bırakılmasını izleyen Dominick Dunne o dönem Tina Brown’ın teklifiyle zengin ve güçlülerin mahkemelerini takip edip dergiye yazmaya başlamıştı. O.J. Simpson davası Dunne’ın Truman Capote an’ıydı; onunla özdeşleşmiş, adını bu davanın anlatıcısı olarak duyurmuştu.

Vanity Fair, Dunne’ın yazılarını internet sitesinde yeniden yayınlarken bir madenin üzerinde oturduğunu da biliyor tabii. Dunne, hikayelerle dolu davanın en büyük anlatıcısıydı o dönem.

Bu davanın önemi sadece mahkeme salonunda anlatılan hikayeler değil, aynı zamanda Los Angeles ve civarında yaşanan hayat ve günümüze etkileri elbette.

Birkaç sene önce yine Vanity Fair’in yazdığı gibi her şey ama her şey O.J. Simpson davasıyla başladı.

Şimdi isimlere dalmadan, kimin nasıl bu davayla bağlantılı olduğunu irdelemeden önce izlemediyseniz hemen ilk bölüme başlayın. Dediğim gibi, 10 saat falan yerinizden kalkmayacaksınız. Dizideki ana karakterleri tanımak ve şimdi nerede olduklarını öğrenmek içinse bir izleme rehberi hazırladım, onu da yarın okuyabilirsiniz.

 

Çıkan kısım:

İlk bölüm: Confirmation izlemeye değer mi?

İkinci bölüm: Bir kadın hayatımızı nasıl değiştirdi?

 

YORUMLAR




DİĞER HABERLER