Okuması izlemesinden daha heyecanlı!
logo logo logo logo logo
Bu sitede yer alan yazılardan yazarların kendisi sorumludur.
Referans vermeden kullanmayınız.
ÖZEL
Lovecraft Country: 1950’lerde geçen fantastik bir korku hikayesi

HBO’nun yeni dizisi Lovecraft Country, 16 Ağustos 2020’de ilk bölümüyle izleyicisiyle buluştu. Türkiye’de de ilk bölümü 17 Ağustos’ta beinconnect’te yayınlandı. İlk sezonu 10 bölümden oluşacak dizi, Matt Ruff’un 2016’da yayınlanan aynı adlı romanından uyarlanıyor. İşin uyarlama kısmında Misha Green ve Jordan Peele var. Yine J.J. Abrams da yapımcılardan birisi.

Dizi, kayıp babasını aramak için amcası George ve arkadaşı Letitia’yla yollara düşen Atticus’un hikayesini anlatıyor. 1950’lerde siyahlara yönelik ırkçılığın yoğun olduğu bir dönemde geçiyor hikaye ve ilk bölümde bu anlamda politik durumu saklamadan gösteriyorlar. 

Siyahların “renkli” olarak anıldığı, otobüste, kafede ve beyazlarla ortak alanları paylaştıkları birçok alanda ayrı tutuldukları, arka taraflara itildikleri bir dönem. 

Korku, fantezi türünde olan bu dizinin Jordan Peele’in ellerine teslim edilmesi elbette tesadüf değil. Bunun yanında dizinin adının da Amerikalı yazar H.P. Lovecraft’tan esinlenildiğini belirteyim. Kendisi korku türünün en önemli temsilcilerinden biridir. Bunun yanında ırkçlığıyla da bilinmektedir, ki Atticus’un amcası George ile yaptıkları bir konuşmada da buna atıf yapılıyor. On the Creation of Niggers adlı bir şiirden bahsediyor. Zencilerin Yaradılışı Üzerine diye çevirebiliriz. Babasının bunu ona ezberlettiğini söylüyor. Bu şiirde siyahların yarı insan ve canavarlar olarak tasvir edildiğini de eklemek gerek. Yani Lovecraft bu hikayede bir ırkçı olarak anılıyor demek yanlış olmayacaktır. 

Atticus, yollara düşerken amcası da onunla geleceğini söyler. Amcası, siyahlar için güvenli yollar rehberi çıkaran biridir. Ayrıca babasını bulmaları için ellerindeki tek ipucu da onun yolladığı mektuptur. Atticus’un annesinden gelen doğum hakkından bahseder ancak bunun ne olduğunu söylemez. 

Letitia ise uzun süredir gelmediği kasabasına parasız kalınca dönmek zorunda kalır. Atticus’la çocukluktan tanışırlar. Onların gidecekleri yerde erkek kardeşi yaşamaktadır ve böylece Atticus ve George’un peşine takılır.

Ekibimiz hem babayı arayış hem de George’un rehberi için hareket ederler. Girdikleri bir kasabada daha ilk dakikadan yanlış bir yerde olduklarını hissederiz. Siyahların dışlandığı, ikinci sınıf vatandaş gibi görüldüğü bir kasabadadırlar. Bir lokantaya oturup sipariş verirler fakat kasadaki çocuk telefonla birilerini arar. 

Biraz sonra silahlı bir grup gelir ve lokantaya yönelir. Amaçları ekibimizi katletmektir. Ancak son anda durumu fark edip kurtulurlar. 

Sundown kasabaları, Jim Crow yasaları denilen bir yasanın uzantısı olarak görülen, siyah ve beyaz ayrımcılığının alenen işlendiği yerler olarak Amerika’da o vakitler varlığını sürdürüyor. Onlar da bu adla anılan bir yere giderler. Sundown adı, siyahların gün batımından sonra ortalarda görünmemesinden gelir. O kasabada gün batımından sonra siyah birini gördükleri zaman kendilerinde onları vurma hakkı bulan insan gruplarının yaşadığı yerler bunlar. En azından dizinin anlattığı böyle diyebiliriz. 

Zaten yine böyle bir kasabaya girdikleri bir vakitte kasabanın şerifine yakalanırlar. Ondan kurtulduklarını sanırlar ancak ekibimiz şerif ve diğer polislerle birlikte ormana sürüklenirl. Hakim güç için, onları öldürüp bir kılıf bulmak zor olmayacaktır. Çünkü hem yabancılar hem de siyahlar. 

Ancak tam da Lovecraft’ın korku hikayelerinin gerçekleşmeye başladığı anlar bu vakitlerde başlar. Bir anda yaratıklar ortaya çıkar ve polislere saldırır. İlk bölümün, aslında gelecek olayların kapısını araladığı, ufak detaylar verdiği bir anlatı olduğunu düşünüyorum. Zira Atticus’un annesi sayesinde onun hayatına dair yeni hikayeler, hatta hatta Letitia ve diğerlerinin ilişkileriyle birlikte ortaya bambaşka, korku dolu bir hikaye çıkacağını düşünüyorum.

Lovecraft Country, siyah karşıtlığı, ırkçılık gibi bir politik noktadan korkunun, yaratıkların, fantastik bir hikayenin kapısını aralıyor. İlk bölüm sonunda beyazlarla dolu bir malikaneye girerlerken de “evinize hoş geldiniz” denmesi aslında başka güçlerin de ortaya çıkacağının habercisi gibi. Zira o dönemde ve biraz önce söylediğim Sundown kasabalarının yakınındaki bu yerde üç siyaha karşı böylesine hoş bir tutum fazlasıyla yadırganacak türden. 

Romanın nasıl olduğunu, ne anlattığını bilmediğim için kendimi dizinin akışına bırakacağım. HBO’nun kötü bir iş çıkaracağını da sanmıyorum. İlk bölüm itibarıyla, hem dönemi iyi yansıtması, hem atmosferi, hem de politik anlamda duruşunu göstermesi açısından diziyi başarılı buldum. Bunun yanında fantastik korku türünün iyi bir örneğini sunacağını da düşünüyorum.

DORUK ÖNAL



YORUMLAR




DİĞER HABERLER