Bazıları dünyanın kendi küçük bahçesinden ibaret olduğunu sanır. Çitlerden ötesi umurunda değildir. Kendi hedefleri, amaçları, öncelikleri ve ihtiyaçları her şeyden önce gelir. Bir türlü memnun olmaz, hep daha fazlasına ihtiyaç duyar, bir gün ellerindeki her şeyi kaybetme korkusundan ve güvensizlik hissinden kurtulamazlar.
Hemen söyleyeyim, öyle bir dünya yok. Tıpkı bir ağacın dalları, kökleri, yaprakları gibi tüm evren, hepimiz ve tüm canlılar birbirimize bağlıyız. Her canlının diğerine ihtiyacı var.
Şimdilerde bir çok insan gezegenimizin ekolojik bir krizle karşı karşıya olduğunun farkında. Tüketim odaklı yaşamlarımızın havayı, suyu ve toprağı kirleten zehirli atıklar ürettiğini biliyoruz. Bunların bize kanser, astım ve alerji olarak geri döndüğünü de anlıyoruz. Canlıların nesli, yok ettiğimiz ormanlar, avcılık ve açgözlülüğümüz sonucunda tükeniyor. Fosil yakıtlar kullandığımız için iklim değişikliği yaşıyor, buzulların erimesine, tufanlara, yükselen deniz seviyelerine ve sel baskınlarına tanık oluyoruz.
İşte ABD'de 21 Ekim'de vizyona giren ve 30 Ekim Pazar günü National Geographic Channel’da yayınlanacak Leonardo DiCaprio ile Tufandan Önce belgeseli de bu konular hakkında. Orijinal adı Before the Flood olan belgesel, Leonardo DiCaprio’nun Birleşmiş Milletler Barış Elçisi olarak iklim değişikliğinin tehlikeleri hakkında küresel farkındalık yaratma amaçlı kampanyasını konu alıyor.
Tufandan Önce, The Cove’un yönetmeni Fisher Stevens’ın eseri. Film, Leonardo DiCaprio’yu dünyanın çeşitli ülkelerine iklim değişikliğinin sonuçlarını belgelemek üzere seyahat ederken takip ediyor.
Leonardo DiCaprio, dere tepe düz demeden, The Revenant’ın çekimlerinden her fırsat bulduğunda Beijing’in dumanlı göklerinden, yakılıp kül olmuş Endonezya ormanlarına, Miami Beach’in sürekli su basan sokaklarından Alberta’daki zehirli katranlı kumlarına kadar dolaşıyor. Bilim insanları, politikacılar ve aktivistlerle bir araya gelerek, doğal felaketlerin artması, doğal yaşamın yok olması, yerlilerin göç etmesi gibi konuları konuşuyor, dünyanın haline çare arıyor.
Tufandan Önce, belki yeni bir şey söylemiyor. Bu konularla ilgili olanların zaten bildiklerini tekrar ediyor olabilir. Diğer yandan DiCaprio öyle tutkulu ki, belgeseli izletmeyi başarıyor. Açık iletişim tarzı ve meraklı yaklaşımı sayesinde bizleri sürüklüyor.
Ateşi bulduğumuz andan itibaren dünyaya hükmetmeye başladık ve bir daha arkamıza bakmadık. Tufandan Önce, bize yeryüzünün güzelliği ve çeşitliliğini bir kez daha hatırlatması bakımından değerli. Büyük ağaçlar, bodur ağaçlar, ince ağaçlar, uzun ağaçlar arasında ırk, cinsiyet ve sınıf ayrımı olmaz çünkü. Eğer sarı çiçeklerin arasında kırmızı bir tane görürsek o çiçeğin farklı olduğu için yanlış olduğunu da söylemez, ne kadar güzel deriz.
Tufandan Önce, doğanın hızının farklı olduğunu, uyum ve dengeyi işaret ederek, tüm canlılara bağlı olduğumuzu, doğaya ait olduğumuzu hatırlatması, gezegeni ve kendimizi kurtarmak için ne gerekirse yapmamız gerektiği fikrini ateşlemesi bakımından önemli.
Fragman da şöyle: