Her birinin hikâyesi kendi içlerinde gizliydi.
Uzun zamandır televizyonda bir yayından kaldırılma furyası mevcut. Düzenli olarak yayın hayatına devam edebilen dizi sayısı az. Hal böyle olunca yayındayken takip edip çok sevdiğimiz diziler yayından kaldırılınca içimizde ukte olarak kaldı. Gelin bir hatırlayalım bakalım neler varmış içimizdeki tozlu raflarda…
Kanayan yaramız: KAYIPKayıp, daha yayına girmeden hepimizin kalbini kazanmıştı. Gerek oyuncu kadrosu, gerek hikâyesi gerekse tanıtımları sayesinde, geçtiğimiz sezon başlamadan önce hepimizin yüreğini hoplatıp sezonu heyecanla bekletmişti. Özlem’in yaşadıklarının intikamını almaya çalışması ve onun derin hikâyesi bizi öylesine etkiledi ki, dizinin yayın saatinin defalarca değişmesi hiçbirimize koymadı.
Mehmet ile Özlem’in yakınlaşmasını seyrederken hepimiz adeta sevgi kelebeğine dönüştük. Özlem’i öyle sevdik ki yaptığının ne kadar kötü bir şey olduğunu bilsek de ona kızamadık. Kemal’i hatta Leyla’yı bile suçlu bulduk ama bir Özlem’e kızamadık. İşte biz bu diziyi ve karakterleri bu kadar benimsemişken, değişen reyting sisteminin kurbanı olan
Kayıp yayından kaldırıldı. Finalde Mehmet Özlem’in çocuğunu buldu ama Özlem oğluna kavuşabildi mi bunu asla öğrenemeyeceğiz. Veya Mehmet ile Özlem’in hikâyesi ne oldu bilemeyeceğiz. İşte bu yüzden
Kayıp içimizde bir uktedir.
Gözümüzü açma sebebimiz: SUSKUNLARSuskunlar, hikâyesiyle tıpkı
Kayıp gibi kendi başına bir devdi. Ama Aslı Enver, Murat Yıldırım, Mehmet Özgür, Sarp Akkaya, Güven Murat Akpınar ve diğerleri hikâyeyi öyle bir yaşadılar ki, bizi de alıp içine çektiler. Ahu ile Ecevit’in birbirlerine duydukları aşk Ecevit, Iska, Sarı ve Ahu’nun dostlukları birlikleri, çocuklukları, yaşadıkları kısacası her şey… Hikâyenin neresinden tutarsanız tutun hepsi ayrı bir güzellik katıyordu diziye.
Bu dizinin bir diğer güzel yanı da, kimsenin görmek, duymak, duysa da bilmek istemediği toplumsal olayları göz önüne koymasıydı. Islah evinde kalan çocukların çektikleri işkence ve bunun hayatlarını nasıl etkilediğini izlemek başta biraz ağır gelse de gerçeklerle yüzleşmemizi sağladı. Hayat çocuklar için tozpembe evet ama o çocuklar için asla bu durum geçerli olmadı. Onlar için “hayat ölüm kadar ağır”dı. Ama bu toplumsal gerçekleri kimse görmek, duymak, bilmek istemediğinden televizyonlarda bu kadar açık bir şekilde gösterilmesinden rahatsız olup gözlerini kapatmayı tercih ettiler. Dolayısıyla dizi 28.bölümde kendine yakışır bir final yaptı. Hâlbuki o çocukların anlatacak çok hikâyeleri vardı…
Not: Suskunlar dizisi gerçek hayatta yaşanmış bir olaydan esinlenerek yapılmıştır.
Daldan dala konarım benim adım: ÇALIKUŞUYıllar önce Aydan Şener’li olarak izlediğimiz
Çalıkuşu geçtiğimiz yıl karşımıza Fahriye Evcen ve Burak Özçivit ile çıktı. Başlarda herkesin çok ilgisini çekti. Ben de dâhil olmak üzere Fahriye-Burak ikilisini bir arada görmek hepimizin hoşuna gitti. Çalıkuşu adı gibi naif ama bir o kadarda güzel bir kızdı, tabii aynı zamanda da haylaz.
Hikâyenin gidişatı kitaptan farklı olarak ilerledi. Kamran ve Feride’nin kavuşmaması için adeta her şey yapıldı. Bir Neriman’ımız vardı başa bela. Bir de devamlı fikirleri değişen Besime Teyze’miz. Dizide sıradanlıktan çıkılmak biraz da izlenememe kaygısından dolayı sürekli bir ayrıl barış durumu içindeydi Feride ve Kamran. Araya bir de Necmiye ile Selim’in hikâyesi karıştı. Ortalık bayağı bir karıştı. Hal böyle olunca izleyici bu durumdan hoşlanmadı ve
Çalıkuşu da reyting kurbanı olan dizilerden biri olarak tozlu raflara doğru ilerledi. Gönül isterdi ki Feride ve Kamran’ın kavuştuğunu görelim hatta güzel günlerini izleyelim fakat dizinin ömrü yetmedi.
Güvenebileceğiniz tek insan, yalnızca kendinizdir: İNTİKAMDizinin başlayacağını duyduğumuzda çok heyecanlanmıştık. Özellikle de başrolünde Beren Saat’in oynayacağını bilmek içimizi rahatlatmıştı. Çünkü Beren Saat’in entrika dalında ne kadar başarılı bir oyunculuğu olduğunu çok iyi biliyoruz (Bkz:
Aşk-ı Memnu). Dizi hakkında birçok haber çıktı başlarda, uyarlamadır değildir derken, yapım ekibi tarafından uyarlama olduğu açıklandı.
Tanıtımları çok başarılıydı açıkçası, hakkını yememek gerek şimdi. İlk sezon da gayet başarılıydı. Ama ikinci sezonda o kadar kısır döngüye girdi ki hikâye o günlerde ekrandaki diğer seçeneklere de aradan bakıyorduk. Sonra reytinglere baktık ve gördük ki bu kez olmamış. Tabii bu durumun oyunculuklarla kesinlikle alakası yok. Mert Fırat, Beren Saat ve diğer bütün oyuncular gayet iyi oynuyorlardı ama bir noktadan sonra dizi yerinde saymaya başladı ve ikinci sezon sonu beklenmeden final yapıldı. Finali gayet güzeldi ama gönül isterdi ki yabancı versiyonunda (
Revenge) olduğu gibi devam etsin, dördüncü sezonda gördüğümüz bomba gelişmeleri
İntikam’da da görebilelim. Ama kısmet olmadı ve tozlu raflara doğru yol aldı.
Aslında daha yazılacak içimizde ukte olarak kaldığını düşündüğüm, tarihin tozlu raflarına karışan çok dizi var ama şimdilik ancak bu kadar yazmaya elverdi gönlüm. Umarım bunlara bir yenisi daha eklenmez, umarım bu sezon ekranda kalıcı olacak projeler görürüz ve severek takip ederiz.
Sevgiler.