Hayat Şarkısı başladığında böyle bir diziyle karşılaşacağımızı düşünmemiştim. Hem çok beğendiğim zamanlarını hem de bende şu anda oluşturduğu hissiyatı asla tahmin etmemiştim. Hayat Şarkısı’nın olayı aslında nahoş olan şeyleri bize sevdirmesi. Hülya’nın insanlara iftira ata ata ilerlediği hayatı benim için önceden eğlenceli ve anlamlıydı. Bir meselesi vardı çünkü. Tepki gösteriyordu. Dizinin beni yakaladığı anı çok iyi hatırlıyorum. Hülya, Filiz’den Mehmet’i almak için onu ikna etmeye çalışıyordu. Filiz hiçbir teklifi kabul etmemişti. Hülya “Seni istemeyen bir adamı çocuğuna bakmak zorunda bırakmak peki?” gibi bir şey söylemişti ve Filiz o kadınsal içgüdüyle teslim olmuştu. Taciz davasında da aynı şekilde Hülya hem yapmış hem de üzülmüştü. O zamanlar “Bu bir kadın!” demiştim. Ama artık ataerkilliğe teslim olmuş durumda. Uzun bir süredir kadınsal hassasiyetini unutan Hülya her girdiği işte başarılı olmakta. Asla hayal kırklığı yaşamıyor. Oysa bizi Hülya’ya bağlayan hayal kırıklıkları, kalp kırklıkları değil miydi? Onu bizim için özel yapan öfkesini gösterebilmesi, işini kadere bırakmamasıydı. Bol bol, çirkin, dizine kadar tişörtler giyen, dünyanın düzeninden sıkılmış ve kendini kayıp hisseden hipster Kerim’e aşkı onu sıradan domes bir kadın yaptı. İçindeki feminizm öldü. Üstelik Kerim de öyle içindeki hazinelerin çıkarılmasını bekleyen, gizemli, harika bir adam değil. Neyse o. Kendisinin çok derin olduğunu düşünen ama içindeki boşluğu dolduramayan Kerim aslında boş bir adam. Bu yüzden huzursuzluğu. Dizinin bir başka kötü yapıyı, Kerim’in aşırı yerel, erkek egemen ailesini “iyi” göstermesi sayesinde Hülya onların koluna kanadına da ihtiyaç duymaya başladı. Hatta Hülya dün akşamki bölümde kayınpederi, kayınbiraderi ona yüz vermeyince çok üzüldü. Bu kadar mı acizdin ya Hülya? Bu kadar mı bir erkeğin gücüne ihtiyacın vardı? Zorla ait olduğun ailede kayınpederin bir başkasından çocuk yapıyor ve bu gayet karikatürize bir şekilde gündelik hayata yediriliyor. Süheyla’nın Bayram’ın evlilik dışı çocuğunu sevmesine okeyim, Süheyla o evlilikten başkasını bilmediği için buna mecbur. Hüseyin’in karısı Zeynep ise kocasının ona verdikleriyle yetinmediği için “sevgisizlikten duvar örmüş” birisi. Çünkü sesi çıkıyor, çünkü kendi ihtiyaçları var bu hayatta, var oluş sebebi Cevher ailesinin gönlünü hoş tutmak değil. Hülya da o düzende rahat edip, sırtını eski kafalı erkeklere dayayarak gücünü kaybediyor. Kerim’le birlikte oldukları gece travmatik bir şekilde ağlaması ise çok korkunçtu. Yazık dedim!
Filiz kendisinin birebir kopyası olan oğlunu almalı. Gerçi belki de alamasının sebebi Mehmet’le Filiz’i aynı kişinin oynamasıdır. Bazen gerçekten böyle olduğunu düşünüyorum. Mahir’in aksanı dışında cezbeden bir yanı kalmadı. Küçük Hülya ise tam bir rockstar! Daha çok flashback istiyoruz.