Amerikan televizyonlarında yeniden gündeme getirilen 90’lar vakalarıyla ilgili dört günlük yazı dizisinin dördüncü ve son bölümü:
Eminim, Deniz Alphan benden daha iyi hatırlar: Nişantaşı’nda 90’ların ortasında açılan İtalyan lokantası Mezzaluna sayesinde biz İstanbulluların trattoria yemeklerini öğrendiğimizi iddia etsem çok mu abartılı olur? Sonradan bir başka lokantanın başına geçecek Mezzaluna’nın müdürü sarışın hanım o dönem şehrin en güçlü kadınıydı belki de. Asla sempatik değildi, ama onunla iyi geçinmek zorundaydık. İstanbul’da zaten lokanta sayısı belliydi ve herkes Mezzaluna’daydı, orada olmak için yarışıyordu. Kendi adıma söyleyeyim, müdire hanımla hep çok iyi geçindim ve masa aldım—ne yazık ki alt katta.
İstanbul’da açılmasından birkaç sene önce Los Angeles’ın Nişantaşı diyebileceğimiz aşırı beyaz Brentwood semtinde de Mezzaluna önemli yer tutuyordu. New York’ta küçük bir İtalyan lokantası olarak başlayan ve bugünlerde bile mirası övgü konusu olan bu lokanta Brentwood sakinlerinin sık sık uğradıkları bir duraktı o dönem. Sonradan kapandı.
Deniz ürünü makarnalar ve ince hamurlu pizzaların ötesinde bir de Brentwood’un kokain trafiğinin merkeziydi. 80’lerden 90’lara geçildiğinde kokain hala bir zengin aksesuarı, olmazsa olmaz’ıydı.
Nicole Brown Simpson ve sevgilisi olduğu iddia edilen Ron Goldman da Mezzaluna’da tanışmıştı. Godlman lokantada garson olarak çalışıyordu ama gece hayatında sık dolaşanların bildiği üzere garsonlar iyi müşterilere sadece yemek getirmez, başka hizmetlerde de bulunur. O dönemde Goldman’ın üç arkadaşının kokain borcu yüzünden boyunları kesilerek öldürüldüğü haberleri çıkmıştı.
Goldman ve Simpson da Mezzaluna’nın hemen yakınındaki Simpson’ın evinde boğazları kesilerek öldürüldü.
Simpson, eskinin büyük futbol yıldızı ama 90’lardaki şöhretini Naked Gun film serisine borçlu O.J. Simpson’ın eski karısıydı. Ancak ikili resmi olarak boşansalar da hiç ayrılmadılar. En yakın arkadaşının ölümünün ardından yazdığı ucuz anı kitabında sık sık birlikte kokain çektikleri Faye Resnick’in anlattığına göre çifti biraraya getiren tutku seksti. Nicole sekse aşırı düşkündü ve hiç kimse onu O.J. gibi tatmin edemiyordu. Birbirlerine hastalıklı derecede bağımlıydılar, bu yüzden de defalarca polise şikayet etmesine, hayatının tehdit altında olduğunu söylemesine, hatta O.J.’den dayak yemesine rağmen bir türlü ondan vazgeçemiyordu.
Brentwood’daki cinayetin kısa geçmişi böyleydi… Aralarındaki şiddetli geçmiş Brown ve Goldman’ın katil zanlısı olarak O.J. Simpson’ı işaret ediyordu.
Öldürdü mü… Öldürmedi mi…
10 bölümlük mini dizi American Crime Story: The People v. O.J. Simpson hem bu sorunun peşine düşüyor, hem de 90’ların ortasında bir kriminal vak’anın nasıl bir medya sirkine dönüşüp bildiğimiz anlamda magazin/şöhret kültürünü yarattığını ekrana getiriyor.
Her biri sonradan şöhret olan ve popüler kültür belleğine kazanan karakterler muazzam bir kadro tarafından canlandırılıyor.
Ryan Murphy, her detayı teker teker işleyerek, hatta televizyon haberlerini, söyleşileri yeniden yaratarak 10 bölümlük bir mini dizi yarattı. Önümüzdeki sezon Katrina fırtınası ve New Orleans’i konu alacak American Crime Story. Bu sezon ise 90’larda tarihin en büyük sansasyonunu yaratan davayı 21 sene sonra ekrana taşıdı.
İlk bölüm, O.J. Simpson’ın Ford Bronco modeli aracına binip Los Angeles’ta otobana çıkmasıyla bitiyor. Tarihe “Bronco kovalamacası” diye geçen ve milyonlarca insanın canlı yayında izlediği olay. O.J., nam-ı diğer The Juice, arka koltukta elinde tabancayla kendisini öldüreceğini söyleyerek peşine polis arabalarını ve televizyon kameralarını takıyor. Yanında nakit para var, arabayı yakın arkadaşı kullanıyor ve güya Meksika’ya kaçacak. Aynı anda polislerle yaptığı pazarlık konuşmaları da canlı yayında yayımlanırken otoban kenarına yüzlerce insan ellerinde pankartlarla dolaşıp destek gösterilerinde bulunuyor (Arabayı O.J.’in en yakın arkadaşı sürüyor, dizide The Cosby Show’un Theo’su ve şimdi hatırladığımızın üç katına çıkan Malcolm Jamal-Warner oynuyor).
Doğrudan suçlu olduğunun kabulü değil mi? İşler keşke bu kadar basit olsa işte. Bu andan itibaren müthiş bir matematik ve satranç oyunuyla sürüyor cinayet davası.
Asıl önemli aktörler ise Rüya Takımı olarak bilinen savunma avukatları ve medya.
Robert Morse’un aşırı inandırıcılıkla canlandırdığı Dunne’a davanın hakimi Lance Ito en ön sırada yer veriyor, Dominick Dunne da her ay Vanity Fair’e bir seneden fazla süren bu davayı yazıyor. Bir yazısında her an herkesin sürekli O.J. Simpson davasını konuştuğunu anlatıyor.
Herkes Mezzaluna’daydı, demem boşa değil.
Dizideki Dunne smokiniyle sofra başında oturup akşam yemeği partilerinde yakın dostlarına kulis bilgilerini anlatıyor: “Duyduğum kadarıyla O.J. Simpson’ın kız arkadaşı cinayetten önce onu bırakmış, hatta Las Vegas’ta otel odasında Michael Bolton’la birlikteymiş, sonra geri dönmüş…”
Dizinin 10 bölümü boyunca Michael Bolton bir yerde daha karşımıza çıkıyor. O.J. Simpson’ın USC’de okuduğundan beri en yakın arkadaşı olan Robert Kardashian (David Schwimmer) çocuklarını yemeğe götürüyor ve şöhretin nasıl geçici bir şey olduğunu, önemli olanın iyi bir insan olmak olduğunu anlatıyor. Fonda Bolton’dan “Said I Love You But I Lied” çalıyor.
Babalarını masada dinleyen ama ilerleyen yıllarda bu öğüde uyup uymadıkları tartışmalı çocukları bugün hepimiz tanıyoruz: Kourtney, Khloe, Rob Jr. ve Kim Kardashian. Günümüzün ‘reality show’ imparatorluğu.
Eşi Kris Jenner’dan boşandıktan sonra bir an bile yanından ayrılmayan The Juice’a vefa borcunu ödemek için destek oluyor Robert Kardashian. Hatta onu savunacak avukatlar ekibini oluşturmakta önemli bir rol oynayıp Hollywood ünlülerinin avukatı, Marlon Brando’nun oğlunun cinayet davasına bakan, ‘uzlaşma’ davalarında uzman Robert Shapiro’yla birlikte Rüya Takımı’nda yer alıyor.
John Travolta’nın muazzam bir yorumla canlandırdığı Shapiro’nun ilk aradığı isim Kaçak dizisine ilham veren Sam Sheppard’ı savunan avukat F. Lee Bailey. O.J. Simpson davasında kilit rol oynayan bir polisi sorgulaması daha sonra Stanford’da drama dersinde gösterilecek olan Bailey rolünde Nathan Lane var. Önce insan alışamıyor, sonra Lane tabii ki yer aldığı her sahnede parlıyor.
Yazı ikinci sayfada devam ediyor.