Aylardır hem sosyal medyada, hem televizyonda reklamları dönen; kadrosuyla bizleri oldukça heyecanlandıran ve iyice merak ettiren Hayatımın Aşkı sonunda başladı. Giriş sahnesi, tüm konuyu net bir şekilde özetliyordu aslında... Gökçe'nin, arkadaşının düğününe yalnız gitmesi, orada dans edecek kimse bulamaması ve 11 yaşında bir çocukla dans etmesi, hatta güya arkadaşı (!) olan gelinin, herkesin içinde elinde mikrofon varken patavatsızlıkla "Gökçe'ciğim, eminim birgün sen de evleneceksin," tarzı laflar etmesi; dizinin konusunu bize hemen hissettirdi.
İlk bölüm derdini oldukça güzel anlattı. Şahsen izlerken sıkıldığım yerler yok denecek kadar azdı... Diyaloglar beklediğimin de üzerindeydi. Çoğu yerde kahkahalarla güldüm... Yalnız özellikle belirtmek isterim ki; yönetmenin Ketche olduğu bariz bir şekilde belliydi. Renk ve açılar mükemmel düzeydeydi. Her bir sahne, "Hey! Beni Ketche çekiyor farkında mısın?" diye bas bas bağırıyordu.
Ahmet Kural konuk oyuncu değil de keşke kalıcı olsaydı kadroda... Öyle harika bir enerjisi var çünkü kendisinin... Onu görür görmez bir mutluluk geldi resmen üstüme! İki dakikalık "Ferda" rolünün hakkını fazlasıyla verdi. Bunun dışında Ayhan Taş ve Murat Cemcir de gayet iyi bir iş çıkarttılar.
Gökçe'nin arkadaş grubundaki tipler çok hoşuma gitmedi ve biraz da dengesiz gibilerdi... Hem fesat bakışlar atıp kızcağızı ezmeye kalkıyorlar, hem de "Ay canım kimmiş sevgilin, hemen anlat," moduna girip en yakın arkadaş ayağı çekiyorlar. Madem böyle tipler, Gökçe de görüşmeyiversin, bu problem de çözülsün... O kızları ne kadar az gösterirlerse o kadar iyi olduğunu düşünüyorum.
Karakter tanıtımlarında Sema için "Gökçe'nin beyninin yarısı" diye yazmışlardı... Bu bölüm arkadaşına çöpçatanlık yapmaktan başka bir faliyet göstermedi ama umarım ileriki bölümlerde daha çok görürüz Sema'yı; zira Seda Türkmen'i Fatih Harbiye'den beri çok beğeniyorum. Kendisi değişik bir ışığa ve süper derecede doğal oyunculuğa sahip...
Gökçe'nin annesi ve babasının durumu gayet eğlenceliydi ama sahneler çoğalmaya başladıkça durum biraz sıkıcılaşmaya da başladı... İki oyuncuyu ayrı ayrı çok beğeniyorum ama karı-koca olarak pek bir uyum göremedim aralarında. Zafer Algöz'ün mimikleri, bakışları bile güldürmeye yetiyor ama ne yazık ki tek başına olduğu, yani Zeynep Eronat ile karşılıklı oynamadığı sahnelerde çok daha iyi işler çıkardı...
Demir'in annesini bu bölüm pek göremedik ama Avni Yalçın'ın göründüğü her sahnede güler yüzle durması çok sıcak bir görüntüydü.
Kaan'a gelince Berk Hakman ekrana acayip şekilde yakışıyor! Karizması, sesi, duruşu harika. Role de acayip yakışmış! Bence Demir ile aralarında eskiden kalan bir sürtüşme var çünkü bakışlarındaki rekabeti farketmemek imkansız! Demir ise biraz soğuk, biraz donuk ama genç, yakışıklı ve gözde patron rolüne çok iyi oturmuş. Ayaz Dinçer rolündeki "golden boy'luk"tan tamamen kopup, "cool boy"a geçiş yapmış. İleriki bölümlerde daha da açılacağını düşünüyorum. Hande Doğandemir ile ikisini çok yakıştırdım. Ne kadar fazla sahne görürsek, enerjiyi daha da iyi hissedebiliriz...
Hande Doğandemir'i ilk kez romantik komedide izledim. İlk kez bu kadar genç, bu kadar enerjik, bu kadar doğaldı... Güneşi Beklerken'de 17 yaşında bir lise öğrencisini canlandırıyor olmasına rağmen bana daha olgun geliyordu, pek yakıştıramıyordum. Bu rol hem yaşına, hem karakterine, hem de görünüşüne çok yakışmış. İzlerken bolca eğlendirdi... Özgür kadın tiplemesi ayrı, entellektüel kadın tiplemesi ayrı güldürdü ama en iyisi seksi kadın tiplemesiydi... Tulumunun patlaması ve lavaboda kurduğu hayalleri çok eğlenceliydi...
Hikaye olarak Kiralık Aşk ile birçok ortak noktaları olduğunu farkettim. Patron - çalışan ilişkisi, esas kıza yakın, yol gösteren ama ileride ona aşık olacak olan arkadaş, şirketteki fettan ve havalı müdür, akıl alınan bir yakın kız arkadaş, sakarlıklar ve vakıf sahneleri... Kiralık Aşk'ın aksine esas kız yan karakterlerden daha komik ve daha çok güldürüyor. Başrolleri izlerken hiç sıkılmadım, aksine daha da sahneleri olsaydı keşke dedim...
Not: Ajansın çaycısını kim oynuyor bulamadım ama Gökçe ile karşılıklı sahnelerinde; hatta Gökçe'yi revire taşıdığı sahnede gülmekten karnıma ağrılar girdi diyebilirim... Umarım sahneleri artar :)
Hande Doğandemir'in dizilerden yana şansı pek gülmese de Hayatımın Aşkı'nda başta ona ve geri kalan tüm oyunculara, ekibe bol şans diliyorum. Umarım son zamanlarda yaşanan acımasız reyting savaşından galip çıkarlar.
Bahtları açık olsun!