Tabii ki Kiralık Aşk izliyoruz, bittabi Ömer İplikçi’nin büyük hastasıyız. Kendisine neden ve nasıl aşık olduğumuzu çok güzel anlatan bir yazı zaten sitemizde mevcut, buyrun tekrar görelim.
Bu romantik, yakışıklı, hem göze hem kulağa hitapta bir dünya markası Ömer Bey’e hayran olmak mesele değil, olmamaksa namümkün. Her saniye Defne’ye hak veriyoruz. Defne de ayrı bir dünya tatlısı elbette, ama şimdi konumuz o değil. Baktım kadınlar aralıksız Kiralık Aşk’ta, Ömer peşinde, araştırmacı kişiliğimle gittim konuyu bir de erkekler açısından sahada inceledim. Deney grubum, tamamı otuz yaşın üstünde, çoğunluğu evli, yerli dizi deyince tüyleri diken diken olan, ama nedense hepsi Kiralık Aşk’ı bilen bir grup erkekti.
Hepsinin söylediklerini birleştirince çıkan sonuç acı, ama gerçekti maalesef. ‘Hayaller Ömer, gerçekler biz.’
Bir tanesi bu yüzden bir televizyon daha aldığını söyledi mesela. Aylardır salonda duran bozuk televizyonu yaptırmaya karar vermesinin temel sebebinin İşte Benim Stilim’deki kızların adlarını bildiğini farketmesi olduğunu söyleyen de oldu gerçi ama, konumuz bu değil farkındayım.
Karısı aşırı doz dizi romantizmine kapılınca, onu gerçeklere döndürmek için reklam aralarında boş çay bardağının içinde kaşık tıngırdatmak suretiyle çay istediğini söyleyen bir tanesi oldu ki, kendisine buraya yazabileceğim en hafif tabirle öküz dedim ben. “Belki sen biraz romantik olsaydın kızcağız sezon sezon dizi izlemezdi,” dedim, “İzlesin nabayim,” cevabını aldım. Bir tanesi de Kiraz Mevsimi’ne sinirliydi nedense, Ayaz’ın ağaca çıkıp Öykü’ye iple yüzük gönderdiği bölüme sinirlenmiş, “Yok böyle şeyler, bırakın artık,” dedi. Bir diğeri “14 yaşındaki yeğenim izliyor, bırak allasen,” diye beni savuşturmaya çalıştı, yemedim.