Okuması izlemesinden daha heyecanlı!
logo logo logo logo logo
Bu sitede yer alan yazılardan yazarların kendisi sorumludur.
Referans vermeden kullanmayınız.
ÖZEL
Hayaller, aşk ve diğerleri

Yiğit intikamları aldıkça içindeki boşluk büyümekte.

Ne kadar hayalperest yaşasalar o kadar gerçekçi bir hale bürünüyor Şeref Meselesi kahramanları. Her biri ayrı ayrı bir yanılsamanın peşinden kapılıp gitmiş kendi kulvarında.

Mesela Emir; kendi dışımızda gelişen olaylara müdahil olup hayatımızı şekillendirmelerine izin vermemizin en somut örneğini yaşıyor; daha ne kadar erteleyecek isteklerini, ne zaman kendi hayatını yaşamaya başlayacak; daha doğrusu isteğinin aslında tam da bu olduğunu farkedip ne zaman aşkla titreyecek ve Kübra’yı koynuna alacak. Bin yıllık evli kıvamında yemek sonrası kahve içerek bulmaca çözmeyi görmek bile Yiğit’in içine afakanlar bastıracak haldeyken Emir “Allah’a bin şükür, daha ne olsun?” kampında.

Bir Kübra, bir Emir bir de bebek. “Allah’a şükür, daha ne olsun?”

Mesela Kübra; kendini bir hayale kaptırarak gerçekleri tamamen yadsımanın ayaklı örneği. Yiğit takıntısı; onun bir gün “Hayatımın kadını sensin,” diye döneceğinden hiç umudunu kaybetmemesi ve bunun için herşeyi yıkmayı göze alması. Yiğit’in her defasında ısrarla, itinayla onu reddetmesine rağmen sanki o cümleler hiç söylenmemiş de başka sözler verilmiş gibi sürekli onu ilgilenmemekle, sözünün eri olmamakla suçlaması. Yiğit’in içindeki babalık duygusu uyansın diye bebeğini avaz avaz ağlatan Kübra’dan maddi desteği kabul etmesini beklerdim doğrusu; parayı veren zamanla babalık yapar hayalinden; kabul etmemesi iyi oldu tabii, o ayrı.

Mesela Yiğit; işin başında intikam hayali içindeki boşluğu kapatıyordu ya, şimdi ise intikamları aldıkça o boşluğun büyüdüğünü görmesi hayalini kabusa çevirmek üzere. Mahalleden kopamaması; eski araba takıntısı önceki hayatını hiç unutmama gayretlerinin ifadesi Derya’yı ısrarla hep yanında istemesi hem aklını ve sağlam duruşunu çok takdir ettiği için hem de yanıbaşında  onu uyandırabilecek biri olması için.

Damarına basıldığında şahlanan bir masal prensesi, Sibel.

Sibel ise ne kadar en realist söylemlere sahip olsa da yine de bir masal kahramanı gibi yaşamaya devam ediyor. Yiğit bütün yükleriyle bir kurbağa ve aşk onu prense dönüştürecek inancıyla. Kübra’nın ezme denemesine pabuç bırakmaması ise takdire şayan, damarına basıldığında nasıl tepki vereceğiyle ilgili de şahane bir örnekti.

Bu arada Yiğit’le her öpüşmelerinde yüreklerimiz hop ediyor ya bu ikilinin kimyası gerçekten sağlam. O kafede oturup Paris planlarlarken hiç kalkmasınlar, hep orada sarmaş dolaş otursunlar istedim.

Ben bu dizide en çok Derya’yı sevdim; dobralığını, en acımasız olarak kendine karşı kullandığı ama hiç kimseden de esirgemediği gerçekçiliğini. Ayırt etmeden kayırmadan herkesi sarsarak kendine getirebilme hallerini. Her çıktığı sahnede bakalım akıl ve vicdan dolu, aynı zamanda da esprili ne söyleyecek diye bekliyorum. Bir de ne zaman kendine ait bir hikayesi olacak diye, sabırla.  Mahalledeki komşu kız olarak da favorim; giyinip süslenmiş kalkınmış halde işkadını olarak da. Ki ne hoş olmuştu yahu bu bölüm. Demem o ki Yiğit’in ekseni etrafında dönüyoruz tamam da Derya gibi sağlam bir karakteri de es geçmeyelim, lütfen!

Nihat sen ne kadar şahane bir kötü adamsın. Her türlü yalan, pislik, çelme takma o kadar yakışıyor ki sana; bakalım Derya senin bütün dengelerini nasıl bozacak heyecanla bekliyoruz. Bu arada Nihat neredeyse her sahnede yemek yiyor oluyor; neyse bu döngü Yiğit’in ofisinde antika fincandan çayla yetinmeyle kırıldı.

Ciddi bir eksikliğimiz tamamlandı nihayet anne evine döndü, hoşgeldi. Tesbitleri, laf sokmaları, hezeyanları bir hastane odasında sınırlı  kalmayacak artık.

Yiğit’in ekibindeki Ender size de orjinal olarak sanki (Medcezir) Altınkoy’da yaşar imiş de kendini birdenbire Balat’ta bulmuş gibi gelmiyor mu? Fazla temiz yüzlü bir oğlan olmasından mıdır bilmem ama ben onu hep Eylül ve Mira’nın tayfasından biri olarak gözümün önüne getiriyorum.

Bölümün golünü de tabii ki Kübra attı. Sibel’le Emir’i anlatırken Yiğit’e, içindeki o kızına düşkün küçük anne ruhu kırk günlük yola kaçtı resmen. Bir insanın gözyaşı dökerken aynı zamanda nasıl keyif alacağını seyretmiş olduk böylece.

Bakalım haftaya hangi hayaller gerçeğe bürünecek?

1 2
Linden Piroğlu
26/01/2015 20:19
YORUMLAR




DİĞER HABERLER