17 Mayıs Pazar akşamı herkes Mad Men finaline kilitlenmiş, Coca Cola’nın ikonik “Hilltop” reklamıyla biten diziye övgüler düzüyordu. Oysa Mad Men’den bir yarım saat önce, aynı reklam başka bir dizide daha yayınlandı. Üstelik konusu yine reklamcılık olan bir dizide. Kimseler duymadı, kimseler bilmedi. Bir davette Ajda Pekkan’la aynı kıyafeti giyen ölümlü misali, süperstar arz-ı endam edince Showtime’da yayınlanan Happyish’i kimse fifisine sallamadı.
Halbuki her şey pek güzel başlamıştı. Happyish büyük beklentilerle anons edilmiş, hele başrolünde Philip Seymour Hoffman’ın oynayacağı duyurulunca yer yerinden oynamıştı. Hoffman pilot bölümde yer aldı, ama ölümüyle proje kazığa çekildi. Yerine İngiliz komedyen Steve Coogan’ın geçmesiyle dizi tekrar start aldı ve ilk bölümü 5 Nisan’da yayınlandı.
Happyish, Thom Payne (Coogan) isminde orta yaş bunalımında bir reklamcının hikayesi. New York’daki afilli ajansında kreatif direktör olan Thom, ressam karısı Lee (Kathryn Hahn) ve pamuklara sararak büyüttükleri küçük oğulları Julius ile şehrin bombardımanından uzakta, kendi deyimleriyle “bubble”larını koruyabilecekleri Woodstuck’da yaşıyorlar. Thom, şirketin başına geçen İsveçli genç patronlarından dertli; viralli, Twitterlı, Facebooklu dünyaya ayak uyduramıyor, daha doğrusu bu yeni dünyadan tiksiniyor. Ona göre herkes aptal, herkes cahil, herkes çocuk, her yeni fikir kötü, her şey manasız. Adam mutlu olamıyor. Karısı da olamıyor. “Acaba” diyorlar, anayasanın başımıza kaktığı “mutluluğun peşinden koşma hakkı” büyük bir palavra mı? Ne kadar uğraşırsak uğraşalım olabileceğimiz maksimum mutlu bu kadar mı, daha kasmasak mı? Bu varoluşşal sorular her bölümde taştan ağır kavramlarla irdeleniyor. Bölüm isimleri şöyle: “Başrollerde Samuel Beckett, Albert Camus ve Alois Alzheimer”; “Başrollerde Marc Chagall, Abuela ve Adolf Hitler”; “Başrollerde Nabokov, Hipokrat ve Allah”. Anladınız vaziyeti.
Thom Payne ismi de pek tabii ki Amerika’nın Founding Fathers, yani kurucu atalarından filozof Thomas Payne’e bir gönderme. Fransız Devrimi’nin, Amerikan bağımsızlığının, insan haklarının neferi bu büyük düşünür aynı zamanda örgütlü dine karşı çıkması, özgür düşünce ve deism savunuculuğuyla biliniyor. Yani kendisi tam bir bad ass.
Ama Happyish tüm bu devasa referansların altından kalkabilecek kadar bad ass değil ne yazık ki. Yaratıcısı Shalom Auslander’ın neredeyse bire bir kendi hayatından alıntıladığı kahramanlar da aşırı sıkıcı ve ıslak balıkla tokatlanacak cinsten. Başrolde Philip Seymour Hoffman, hani o herşeye sahipken mutsuz olmanın en klas kitabını yazan büyük deha olsa hikaye daha inandırıcı olur muydu, belki...
Ama bu haliyle, karısına aşık, çocuğuna tutkun, para problemi olmayan, domuz gibi sağlıklı Thom Payne’in problemleri Auslander’ın sandığı gibi ilgi çekici ve derin değil ve ancak haber bültenlerini küfrederek izleyen sonra da koltukta horlayarak uyuyakalan bir aksi dede kadar komik. Zamanında şu anda eleştirdiği gençlerin yaptığı her şeyin muadilini muhtemelen o zamanki yaşlılara bok atarak yapıp kariyer ve para sahibi olmuş bir adamın sadece onlardan 30 yaş yaşlı olduğu için haklı ve daha akıllı olduğuna inandığı bir çemkirme masalı Happyish.
Happyish’deki Coca Cola reklamı gençlerden oluşan bir fokus grubuna gösterilmesiyle çıktı karşımıza. Coca-Cola’ya yeni bir reklam stratejisi arayan Thom ve ekibi gençlere “Sizce böyle bir reklam için fazla mı alaycıyız?” diye sordu. “Yooo” dedi fokus grubu, “Belki yaşlı insanlar öyledir, yani 40 yaşındakiler falan”.
Bölüm sonunda reklamın Thom’un fantazisindeki halini gördük. Dünyanın en büyük pazarlama dehası Hitler, reklamın yönetmeniydi. “Kestiiikkk!” diye bağırdı oyunculara, “Ben size mutlu olacaksınız dedim, azıcık mutlu değil, mutlu, mutluuu!!!!” Sonra da silahını çekip oyunculardan birinin kafasına sıkıverdi.
Evet, çok derin ve felsefiksin Happyish. Aferin sana. Bizi çok derin düşüncelere gark ettin. Mesela “ben bu diziyi altı bölüm niye izledim?”; mesela “hay senin mutluluğuna” ve en derini, “Allahım Mad Men niye bitti?”