Yazı, doğası gereği spoiler içermektedir, hani trailer bile izlemem SUS diyen varsa.

Eğer bir diziyi pazarlama aracı olarak trailer’ının trailer’ı yayınlanıyorsa, trailer’ın reklamı yüzbinler, trailerın kendisi 12 saat içinde 3 milyon kişi tarafından izleniyorsa, bir televizyon efsanesiyle karşı karşıyayız demektir. Hele bahsi geçen dizi sırtını çok yaslamasa da fantastik öğeler barındırırken hem ana akım izleyicinin ilgisini çekiyor, hem de sektörün en büyük gücü HBO’nun bayrak dizisi olmayı başarıyorsa, bırakın biz de trailer’ı inceleyen bir yazı yazalım. (Çok mu fazla trailer dedim? Trailerception.)

Açılışı Kral Şehrinin üstünden uçan devasa bir ejderha siluetiyle yapıyoruz. Kafamızda deli sorular: Dany koca bir kıtayı aşıp sonunda Westeros’a mı ulaştı? Başka ejderhalar da mı var? Joffrey diri diri yansa olur mu?

KUZEY UNUTMAZ
Chelsea Wolfe’un Feral Love’ı giriyor sonra yavaş yavaş. Joffrey’yi görünce “Geldi yine tipini sevdiğim” sesleri eşliğinde oldukça kaslanmış görünen Jamie’yle diyaloglarına şahit oluyoruz. “Bu şehri benim kurtardığımı biliyorlar, savaşı benim kazandığımı biliyorlar,” diye zırlıyor tipini sevdiğim. Kargaların leşlere çullandığı gri sahnelerin ardından Jamie’nin açıklaması “manidar”- “Savaş kazanılmadı.” Sezonun neyle ilgili olduğunu da anlatıyor bize bu sahne, Kuzeyin Oğlu Robb ve ordusu dağıtılmış olabilir ama Lannister’lar için tehlike geçmiş değil. İktidar hırsı hala Yedi Krallık’taki dominant güç.

Gerçek anlamda karanlığın anası Kızıl Büyücü Melisandre’yi, ismi okunması zor tanrısı R’hllor’a (Rılor de geç) adak sunarken görüyoruz bize taht mücadelesini hatırlatırcasına. Stannis Baratheon yenilmiş olabilir ancak bu savaşmaktan vazgeçtiği anlamına gelmiyor anlaşılan.

Arka planda herkes gibi Khaleesi’ye kesik olan ancak arkadaş bölgesinde hapis Jorah Mormont konuşuyor: “Düşmanlarınızı kötü olarak görmek cezbedicidir. Ama şu ana kadar yapılmış her savaşta iki tarafın da iyi ve kötü yanları olmuştur,” diyor. Game of Thrones’un en büyük başarısını hatırlıyoruz ister istemez: Dümdüz kesilmiş klasik kahraman karakterlerle uğraşmıyoruz, ya da her türlü kötülüğü yapabilecek çizgi roman karakterleriyle. (Sana demiyorum Joffrey sen otur pis çocuk.)

47 Ronin tarafından dar bir sokak arasında öldürülen biriyle geçiş yapıyor sahne, müzik iyice yükseliyor, Dany oldukça dandik görünen taht odasında arz-ı endam ediyor tekrar “Bir seçenekleri var, ya benim dünyamda yaşarlar; ya da kendi eski dünyalarında ölürler,” diyor, arka planda Lannister’ları görüyoruz elbette, Dany’nin Kral Şehri’ne yaklaştığıyla ilgili hissiyatımız kuvvetleniyor.

Tyrion’ı elleri bağlanmış, şehir muhafızları tarafından götürülürken görüyoruz, başı derde girmiş olacak ki “Konuşarak bu işten sıyrılabileceğimi sanmıyorum,” diye üzülüyor. Yine 50 tane teori dolaşıyor kafamızda, en tatlısı: Babalarının yanında Joffrey’ye tekme tokat dalmış olma ihtimali.

Varys’i olanca kelliğiyle tanımadığımız bir adamla Demir Taht’a bakarken görüyoruz, iktidar sembolleri iki dakikalık trailer’da bile çıkmıyor kafamızdan; sonra favori emo’muz Jon Snow’a atlıyor sahne, yine sinüziti varmış gibi görünen Jon “Yabaniler Duvar’ı aştı. Önlerine gelen her şeyi devirecekler,” konulu bir konuşma yapıyor, Jon’u lider rolünde görecekmişiz gibi bir hava var ortada.

Arya’yı ilk kez gördüğümüz geçiş sahnesinden sonra Serçeparmak zıplıyor oradan, güç mücadelesinin en önemli sorularından birini soruyor “Hangi tarafta olduğunu bilmek istiyorum,” bizim bildiğimiz Game of Thrones evreninde bu kadar net sorular manipülasyondan başka bir şey doğurmaz.

Bran’ın doğa sevgisi depreşmiş olacak bir ağaca dokunurken çıkıyor ortaya, Hodor da arkasında Hodorluyor. Belki bu sezon en sıkıcı hikâye çizgisi bu ikilinin Greenpeace’e katılmasıyla mutlu sona erer. Hodor.

ADINI SÖYLEMEDEN
Trailer’ın en merak uyandırıcı sahnesine geliyoruz. Daha önce Varys’le demir tahta bakan İspanyol aksanlı sarılara bürünmüş adam Tyrion’la konuşuyor. “Babana burada olduğumu söyle. Ve ona de ki borçlarını ödeyenler sadece Lannister’lar değil.” Yürü be! dedikten sonra soru basit: KİM BU ADAM? Dany’nin ajanı olabilir mi? Karşı kıta Essos’tan mı geldi? Daha pek incelemediğimiz Güney’den mi? Tywin Lannister’a kafa tutacak kadar önemli kim olabilir? Şu kesin, bu adam intikam peşinde ve oyuna yeni bir taş katıldığında bütün planlar değişir. Gereksiz bir üçlü burgu hareketi yaparak ayrılıyor ekrandan bizi iyice gaza getirerek. Rus jüri en düşük puanı veriyor.

Joffrey ve Margaery’nin evlilik seremonisi olduğunu düşündüren bir sahneden Cersei’ye atlıyoruz “ Onu paramparça edene kadar onun için canavarlar gibi savaşacaksınız. Bunu görmektense ailemizi yerle bir ederim,” diye bağırıyor babasına. Tywin de “Babayla öyle konuşulmaz ağzına acı biber sürerim,” bakışı atıyor. Savaştıkları şeyin taht mı Joffrey mi olduğu konusu muamma, ya da aslında ikisi aynı şey mi; dönüp dolaşıp gerçek gücün ne olduğu konusuna odaklanıyoruz yine. Ama şunu söyleyelim, günümüzde kadını var eden tek yafta olan ‘annelik içgüdüsü’ bu evrende sökmez. Cersei ateşle oynuyor.

Jamie kitapları okuyup spoiler almış olacak ki kızgın bir şekilde kitabın kapağını kapatıyor, kitap kalınlığından beşinci cilt olduğu kanısına varıyoruz. Duvar’da savaş son hızıyla devam ederken birileri ateş püskürtüyor, iki saniyede serinin orijinal adına Buz ve Ateş’in Şarkısı’na selam duruyor trailer.

7 KRALLIK, 7 TANRI, 7 CEHENNEM
Melisandre bize tanrısıyla ilgili bir şeyler anlatmak zorunda hissediyor kendini yine: “Tek bir cehennem var, o da şu anda yaşadığımız.” Melisandre’nin içine Aldous Huxley mi kaçmış yoksa?

Sevdiğimiz bütün karakterleri anlık kesmelerle gördükten sonra GAME OF THRONES yazısı beliriyor ekranda, sonra Tyrion’ın sesi geliyor uzaklardan “Eğer adalet istiyorsan, yanlış yere geldin.” Tüyler diken diken, Peter Dinklage iki saniyede yine döktürüyor. Yine çok uğraştığımız bir sorun var ortada: Adalet gerçek mi? Peki ya adalet arayışı?

İki dakikayı bile bulmayan destansı trailer’ın sonunda sesimiz tüm dünyada yankılanıyor: 6 Nisan’a kadar kim bekleyecek?