Yaz geldi, düğün dernek sezonu açıldı. Gerçi evlenecek olanlar çoktan kaporalarını vermiş, gelinliklerini seçmiş, davetiyelerini göndermişlerdir ama gavur dünyasında bu işlerin nasıl yapıldığını merak ediyorsanız sizin için harika bir reality show önerim olacak. Tüm dünyada severek izlenilen reality showlardan Gelinliğe Evet De’nin yeni sezonu 6 Haziran Salı saat 12.45’ten itibaren TLC ekranlarında başladı.
Gelinliğe Evet De ya da orijinal adıyla Say Yes to the Dress kadınların gelinlik mağazasına gidip gelinliğini seçmesini anlatan bir program. Bundan ibaret. Program ilk başta Manhattan’da, Kleinfeld Gelinlik Mağazası’nda geçiyordu ama ardından önce ABD’nin çeşitli yerlerine sonra tüm dünyaya yayıldı. Programın Asya, İngiltere, Avustralya versiyonları da var.
Gelinliğe Evet De, evliliğin ne denli güzel ve kutsal olduğunu bize eğer aklındaki dantelli gelinliği bulamazsa cinayet işleyebilecek kadınları göstererek anlatan bir program. Pek oralarda değil misiniz? O halde size biraz drama, heyecan ve komedi verebiliriz belki. Hiç olmadı gelinliklere bakar eğlenirsiniz.
Akış her zaman aynı: genellikle genç bir kadın uzak bir yerlerden dükkâna geliyor. Elbette mükemmel gelinliğin peşinde. Onunla birlikte çokbilmiş arkadaşları ve aile fertleri de geliyor. Tüm hikâyelerde olduğu gibi burada da kahramanımız zorlukları aşmak zorunda; nedir bunlar? Bütçe, anne-kız itişmesi, evliliğe hazır olma fikri ve milyon tane seçenek arasından bir taneye karar kılmak. Bu son söylediğim çok önemli, öyle ki gelinlik seçmek koca seçmekten daha zor gelinler için.
Şimdi program elbette yüzeysel, tüm derdi elbiseler ve süs püs. Bununla birlikte temelinde seçim yapmakla ilgili bir durum var. Seçimi de gelin yapıyor. Gelinliğini seçerken, moda direktörü, ailesi, müstakbel kocası ile görüşüyor ve bütçesine göre kararını veriyor. Gelinlik, isteğe bağlı giyilen bir şey, insanlar gelinlik giymeden de evlenebiliyor elbette ama kültürel bir anlamı olduğu muhakkak. Mesele zaten gelinlik değil, neleri temsil ettiği; düğün, yaşam tarzı, aile. O gelinin dükkâna birlikte geldiği kişiler, bu teranede yer almayı seçen ya da geleneklerin gereği olarak yer alan kadın. (Aslına bakarsanız her ikisi de.) Yani anlayacağınız epey bir karar verme süreci görüyoruz burada.
İşte programda bir sürü duygular da var, güvensizlikler, nasıl göründüğüyle ilgili endişeler, dünyanın parasını ödeyecekleri yetmezmiş gibi gelinlerin aklında deli sorular (damat hakkında değil, olayımız gelinlik, gelinliğe odaklanın), kıskanç görümce, hiçbir şeyi beğenmeyen kayınvalideyi de memnun etmek zorunluluğu var.
Neden tüm dünyada bu program bu kadar seviliyor peki? Bence aslında gelinliklere, elbiselere bakmayı seviyoruz. Tabii evlenecek insanlar pazarda ne var ne yok onu da öğreniyorlardır muhakkak. Ama en temelinde ciddi ekonomik krizler yaşanırken, canımız hayli sıkılırken bir başkasının hayallerini seyretmek iyi geliyor da ondan.
Gelinliğe Evet De’nin bir başka ilginç yanı, batı toplumunu şaşırtıcı derecede kapsamlı bir biçimde sunması; programda her sınıftan, yaştan, dinden ve ırktan gelin var. Batı dünyasında özellikle genç ve işçi sınıfı kadınlar arasında evlilik oranının düştüğünü de göz önüne alırsak, yapımcılar özellikle bu çeşitliliğe dikkat ediyor, işte trajik hikâyeler, beklenmedik bir hamilelik sonucunda evlenme gibi hikâyeler peşindeler. Gelinliğe Evet De’de çok farklı geçmişleri olan, genç, yaşlı, şişman, zayıf her türlü kadın var ama hepsi gelin adı altında birleşiyor. Hepsi de gelenekler, kendi aileleri, müstakbel aileleri ve yanlarında getirdikleri insanlarla müzakere halinde. Hepsi, eleştirel bir aile, sınırlı bir bütçe ve zaman baskısı ile beraber geliyor. Bu hiç öyle kolay bir süreç değil. Zaten her bölümün en temelindeki drama faktörü de bu; gelin istediğini elde edecek mi? Bu kadını mutlu edebilecekler mi? Programın ne kadar farklı olursa olsun her kadına göre bir gelinlik bulmak ve onlara satmak gibi bir büyük amacı var.
Bana kalırsa gelinler birkaç konuya takılıyor. Birincisi gelenek. Gelinler, doğal olarak biraz gergin; kısmen ailedeki bir takım annelerin onlara İzmir’deki Nezahat Teyze’yi (Ne? İşi gücü dedikodu yapmak mı? Zaten bin yıldır görmüyor muyuz?) ve üst kat komşusu Halit Amca’yı (O da iki tek atınca pisleşiyor n’apalım ama aslında çok beyefendi bir insan, her istediğimizde bize merdivenini, matkabını ödünç veriyor) muhakkak davet etmesi gerektiğini söylemeleri yüzünden. Yani kızcağız tüm bu teraneden çok yorulduğu, bıktığı, çekindiği, özgüven kaybı yaşadığı ya da tüm hayal gücünü yitirdiği için yelkenleri suya indirip geleneksel olmaya karar verebilir ve haminnesi gibi görünmeyi seçebilir. İnanın anlıyorum. Bazen insan bitse de gitsek haline gelebiliyor ve teslim oluyor. Ancak normalde kot tişörtle gezen bir kızken, orada yedi kat ellerin herkesin fotoğrafını çekeceğini de gayet iyi bilirken böyle Sinem Kobal’ın Selena kostümüyle ortalarda dolaşacağını da bilmek ve kabullenmek gerek. Benden söylemesi.
İkinci mevzu ise kimi kadınların düğünlerini üç yaşından beri planlamaya başlaması. Aradan yıllar geçiyor, kendileri büyüyor ve olgunlaşıyor ama düğün vizyonları maalesef bunun tam tersi. Dolayısıyla 35 yaşında bir kadın Sindirella ya da Pamuk Prenses gibi ortalarda dolaşıyor.
Son olarak, gelinlik satın almak. Bana kalırsa gidin kendinize güzel bir beyaz elbise alın olsun bitsin. Açıkçası programda ve genelde gelinliklerin sırf gelinlik oldukları için çirkin ve zevksiz olmaktan yırttıklarını düşünüyorum. Hâlbuki güzel bir beyaz elbiseyi başka partilere de giyebilirsiniz ve orada kimse size neden Corpse Bride olarak geldin demez. Hele bir de yakın zamanda evlenmişseniz kimse öyle bir yorum duymak istemez yani.
Gelinliğe Evet De, hafta içi her gün 12:45’te TLC’de