Kim ne giydi çıkardı, o ayakkabı o pantolonun altına olur mu, o saçla sokağa çıkılır mı gibi konuları fitne fücur sosuyla işleyen reality showlar ekranlarımızda neredeyse son beş yıldır var. Stil programlar, hayatımıza ilk olarak 2011 yazında Ivana Sert’in meşhur “bizımla deyılsın” sözleriyle anılan Bugün Ne Giysem ile girdi. Ardından altı sezon yayınlanan İşte Benim Stilim (IBS) ile zirvesine ulaştı. İşte Fox TV’de de bu hafta Gardırop Savaşları adında yeni bir giyinme/moda programı başladı.
Hafta içi her gün 12:45’te yayınlanan Gardırop Savaşları’nın jürisinde Raşit Bağzıbağlı (Tasarımcı), Gül Gölge Saygı (sunucu) ve Ayşe Brav (köşe yazarı / tekstilci) bulunuyor. IBS’nin başarısında son derece eğlenceli bir karakter olan Nur Yerlitaş, Ivana Sert ve çok konuşmasına karşın yine de ilginç yorumlar getiren Hakan Akkaya ve Öykü Serter’den oluşan güçlü ekibin payı büyüktü. Ne yalan söyleyeyim, Gardırop Savaşları’nın jürisi IBS ile kıyaslandığında epey sönük kalıyor. Ben orada hanım hanım oturan Gül Gölge Saygı’dan, bilmiş öğütler veren Ayşe Brav’dan, geçerken oraya uğramış gibi bir hali olan Raşit Bağzıbağlı’dan müthiş sıkıldım.
Programı site gibi bir yerde çekiyorlar. Sekiz yarışmacı iki ay boyunca aynı evde kalıyor. Burada gün içinde hazırlıklarını yapıyor, vakit geçiriyor, birbirlerine laf sokuyorlar. Atölye/ Terzihane dedikleri bir ev daha var. Burada da kıyafetlerini hazırlıyor, tadilatını yaptırıyor, ütülüyorlar. Evde yarışmacılara yardımcı olan Yalçın Zaman adında bir de stil danışmanı var. Örneğin geçenlerde kızlara “Motivenizi koruyun,” dedi. ( Motivasyon olayı; şevkinizi kaybetmeyin, odaklanın demek istiyor.) Benzeri programlarda olduğu gibi burada da her gün bir konsept belirleniyor, kırmızı halı, erkek arkadaşla ilk buluşma gibi senaryolar bunlar. Neden pazara, bakkala gitmiyor, türbe-yatır ziyareti konsepti yapmıyorsunuz demeyeceğim çünkü tamam anladım; bu tür programlar biraz da her gün erişilmeyecek hayalleri kısa süreli de olsun yaşamak için. Eh belli ki bizim kadınlarımız da seviyor böyle kırmızı halı ortamlarını.
Erkek arkadaşla ilk buluşma – ki buna jüri ‘date’ diyor, çünkü İngilizce konuşmadan olmaz- programında neredeyse tüm yarışmacılar tulum ve ceketle geldi. Neredeyse hepsi denize karşı bir yerde yemek yediklerini hayal etti. Ben karşımda vergi müfettişi gibi ilk buluşmada o kadar ciddi görüntülü bir kadın görseydim epey gerilirdim. Alt tarafı yemek yiyeceksiniz yani nedir bu iddia bilemedim, ama jüri beğendi.
Her gün biri jüri diğeri yarışmacılar tarafından olmak üzere iki yarışmacı seçiliyor. Bu yarışmacılar 1000er TL’lık ödülle alışverişe gitmeye hak kazanıyor. Diğer yarışmacılar kendi gardıroplarında yer alan elbiselerle yarışıyorlar. Örneğin Açelya ve Gizem Salı günü birlikte alışverişe gittiler. Stüdyo kim bilir hangi mahrumiyet bölgesinde ki Nişantaşı’na gideceklerini öğrenince çok sevindiler, büyük tezahürat yaptılar. Fakat maalesef kızlarda para mefhumu yok. 1000 TL’lık bütçeleri olmasına rağmen gidip 2.500 TLlık bir elbiseyi almaya kalkabiliyorlar. İşin tuhafı “Ya lütfen,” diye tutturunca mağaza da elbiseyi 1000 TL’dan bırakabiliyor.
Gardırop Savaşları’nda cuma eleme gecesi var. Biraz heyecanlanmam gerekir, kim gidecek diye dertlenmem gerekir değil mi? Maalesef merak bile etmiyorum. Öyle Gardırop Savaşları deyince insan iddialı bir şey bekliyor ama yok. Kavgalar bile sıradan ve zorlama. Olsa olsa buna vıdı vıdı denebilir.