Size birbiri ardına hata yapan, yokuştan aşağı yuvarlanan bir karakterin hikâyesini çok severek izlediğimi söylesem. Üstelik bu dizinin ana karakterinin erkek arkadaşıyla mütemadiyen ayrılıp durduğunu, birbirinden rezil insanlarla yattığını, annesinin ölümünün ardından babasıyla vaftiz annesinin birlikte olduğunu, en yakın arkadaşının korkunç bir kazada öldüğünü? Bunun bir komedi dizisi olduğuna inanır mısınız?
Bugünlerde İngiltere’nin Amy Shumer’ı olarak anılan Phoebe Waller Bridge’in yaratıcısı, yazarı ve ana karakter oyuncusu olduğu Fleabag, Temmuz ayında ilk bölümünün BBC3’te yayınlanmasının ardından gönüllerin tahtına oturdu. Dizi, 16 Eylül’de ABD’de Amazon’da da gösterilmeye başlayacak.
İflasın eşiğinde, aşk hayatı tarumar, aile ilişkileri kopuk, Londra’da modern hayatın zorluklarıyla başa çıkmaya çalışan genç kadının hikâyesi ilk bakışta çoğu sitcomdan farksız. Ancak Fleabag’ın hazmı öyle kolay değil. Müdanasız tavrıyla mevcut komedilerin arasından alnı ak, başı dik ve her daim sert olarak çıkıyor.
Fleabag, yüzeyde aklını seksle bozmuş, bir maceradan diğerine atlayan ve berbat erkek tercihleri yapan bir kadın. Ama onu daha yakından tanıyınca aslında biri en yakın arkadaşı ve ortağı Boo (Jenny Rainsford) ve diğeri göğüs kanserinden kaybettiği annesi olan iki büyük kaybı kabullenme mücadelesi verdiğini anlıyoruz. Annesinin ölümü kız kardeşi Claire (Sian Clifford) ve babası (Bill Paterson) ile arasına uçurumlar girmesine yol açmış.
Dizinin ana kahramanı Fleabag olmakla beraber, yan karakterleri de ilginç. Gıcık üvey anneler, çocuk ruhlu erkek arkadaşlar, hepsi batı toplumunun stereotipleri. Dizi ilerledikçe, onları da daha yakından tanımaya ve başlarına gelecekleri merak etmeye başlıyoruz.
Fleabag’in ölen arkadaşı hariç, karakterlerin hiçbiri mutlu değil. Hepsi yenilmiş ve arızalı. Evli, başarılı, tutucu kız kardeşi Claire’in görevi kız kardeşinin hayatını onaylamamaktan ibaret gibi görünüyor örneğin. Ama Claire’i de tanıdıkça hayatının sandığımız gibi olmadığını anlıyoruz. Sabırsız, buyurgan ve sinir Claire’in, yanlış giden evliliğini sürdürmekteki inadı bile bize kısmen anlaşılır geliyor. Fleabag’in tutuk babasını, pasif agresif üvey annesini bile anlamaya başlıyoruz.
Dizinin yaratıcısı ve ana karakteri canlandıran Phoebe Waller-Bridge, Londra’lı bir oyuncu. Tiyatro, sinema ve televizyonda çeşitli roller almış, en bilinen rollerinden biri ise 2015’te Broadchurch’de canlandırdığı Avukat Abby Thompson karakteri. Phoebe Waller-Bridge’in Edinburgh’da 2013’te tek kişilik bir oyun olarak sahnelediği Fleabag, BBC tarafından altı bölümlük bir diziye çevrilmiş.
Fleabag güçlü ya da cesur sayılmaz, öyle çok özenilecek yanları olan biri de değil aslında. Bilakis, öfkeli, kendine zarar veren bir tip. Bazen iyi niyetle yola çıkıyor ama yine de işleri hepimizin yapabileceği gibi batırıyor. İnsanları zorluyor, ardından acayip durumlardan hazırcevaplığıyla sıyrılıyor. Sanki sizi deli gibi güldüren, eli maşalı cadaloz bir arkadaşınız gibi. Ama aynı zamanda kırılgan ve merhametli; sarhoş bir yabancıya yardım ederken, onu hiç tanımayan bir taksi şoförüne içini dökerken gerçek ve insani.
Fleabag, geniş kitlelere hitap etmeyebilir, ama tam da bu yüzden izlemesi çok zevkli bir dizi. Dürüst, zeki, iğneleyici, gerçekçi ve çok komik bence. Her bölüm otuz dakika, üç saatte tüm diziyi izlemiş oluyorsunuz. Yarın öbür gün herkes Phoebe Waller-Bridge komedi kraliçelerinden biri olarak anılmaya başladığında ben onu Fleabag’de izlemiştim dersiniz hem ☺ Fena mı olur?