161 gün sonra Melis evine döndü.
Uzun süredir Kanal D’nin gündüz kuşağında yayın hayatına devam eden ve ilgiyle izlenenEvim Şahane geçtiğimiz Perşembe lösemi hastası Melis ve ailesinin evine konuk oldu. Tabii bakmayın konuk oldu dediğime. Her zamanki gibi evin altından girip üstünden çıkarak evi eski halinden bambaşka bir hale dönüştürmeye geldiler.
Önce Melis’ten bahsetmek lazım biraz. Melis Akbaş, sekiz yaşında, iki buçuk yıl önce lösemi hastalığına yakalanmış güzel bir kız çocuğu. İki sene kemoterapi gördükten sonra tedavisi protokol bittiği için kesiliyor fakat maalesef ki iki ay sonra bir başka lösemi musallat oluyor Melis’e. Ailesinden de herhangi bir uyuşma sağlanamadığı için aile dışında donör aranmaya başlanıyor. Bu süreçte çeşitli sosyal medya kanallarını kullananların şahit olduğu üzere her yere haber salınıyor, herkesin donör olması çağrısında bulunuluyor. Bu tür çağrılar sesini duymayı başarabilmiş her lösemi hastası için yapılıyordu zaten, yani Melis ne ilkti ne de sondu. Sonunda Melis’e Almanya’dan ilik bulundu ve nakil gerçekleşti. Sonrasında da müjdeli haberler peşpeşe geldi, ilik tutmuştu ve 161 gün sonra Melis taburcu olabilecekti.
Melis’in yeni hayatının yeni odası…
Evim Şahane ekibi de işte tam bu noktada devreye girdi ve Melis’in eve dönüşünü yeni ve tertemiz bir sayfaya dönüştürmek için kolları sıvadı. Akbaş ailesi Melis’in tedavisi için apar topar İzmir’e taşınmış, eşyalarından elzem olanları getirmişti sadece. Melis’in bir de kıpır kıpır bir erkek kardeşi vardı. Evlerini Evim Şahane ekibine emanet eden Akbaş ailesi, Mimar Selim Yuhay öncülüğünde başlayan tadilata çok da dahil edilmeden her şeyi ayrıntılarıyla düşünülmüş bir programın içindeydiler artık. İstisnai durumlar hariç gittikleri evlerde evin sadece bir odasını baştan yaratan ekip, Akbaş ailesinin evinin salonunu, Melis’in odasını ve evin diğer miniği Arda’nın odasını yenileyecekti. Mimar Selim Bey, odaların bütün alışverişi için İzmir’i bir ucundan diğer ucuna gezdi. Bir gün mobilya diyarı Karabağlar’dayken, bir başka gün Karşıyaka’daydı. Bu sırada soğuk algınlığına karşı savaş veren Selim Bey, arada ufak mizansenler de izlememize sebebiyet vererek kah yere oturup gücünü toplamaya çalıştı, kah duvara dayanıp kendine gelmeye. Mizansen dedim ya, bir mizansen de “Melis’in doktorundan haber aldık,” gerilimiydi. Neyse ki fazla uzatılmadı ve hemen “Melis’in erken çıkacağının haberini aldık,” denildi ve bu minik gerilim tatlı bir heyecana dönüştü. Evin bir koltuk takımı bir de televizyondan oluşan salonu modern çizgilerle döşenirken minik Arda’nın odası için futbol teması seçilmişti. Melis’in odası için ise ayrı bir ihtimam gösterilerek pembe tonlarında prenseslere layık bir oda hazırlanmıştı. Evdeki tadilat devam ederken aralarda aile ile yaşadıkları sürecin anlatıldığı duygu dolu, insanın empati yaptığında yüreğinin el vermediği anlar yaşadık. Bir annenin, bir babanın çaresizlik dolu zamanlarından bu kötü anlar sonunda umutları yeşerten ve mutluluğa artık kucak açmak istedikleri zamanlara geldik. İmam olan komşularıyla işin dini boyutuna ufak da olsa dokundurma yapılırken küçük Arda’nın her daim güler yüzlü hali bizi dualar eşliğinde ekrana bağlamaya yetti.
Güler yüzlü minik Arda’nın yeni odası…
Evin bütün işi bittiğinde sıra Melis’i almaya gelmişti. Ailenin yanına giden Selim Bey, doktorundan işin kendini ilgilendiren kısmı ile ilgili bilgi almayı da ihmal etmedi. Melis’i bundan sonra üzerine titrenmesi gereken bir dönem bekliyordu ve bu dönemde hijyen çok önemliydi. Bu bağlamda tamamen yenilenen, temizlenen odalar Melis için sadece moral olmaktan çıkıp aynı zamanda sağlığı için de olumlu bir gelişmeydi. Melis’i sadece ailesi değil, bir medya ordusu bekliyordu desek çok da abartmış olmayız herhalde. Melis yorgun ama umutlu gözlerle kalabalığı görünce çocuk ürkekliği ile annesinin eline sarıldı ilk iş ama hesaba katmadığı bir şey vardı ki o da kardeşi Arda’nın onu çok özlemiş olmasıydı. Arda, ablasına öyle bir sarıldı ve öyle güzel gülücükler saçtı ki, ekran başında izleyenler olarak gözyaşlarımıza dur diyemedik o noktada. Melis, hem ürkeklikten hem de şaşkınlıktan olsa gerek ağlamaya başlasa da sonrasında ailesinin varlığı ile biraz kendine geldi. Selim Bey ve Akbaş ailesi artık eve dönüş yoluna girmişti.
İki kardeşin kavuşması kalpleri sıcacık etti…
Eve varıldığında ailemizi Selim Bey’in mavi periler olarak adlandırdığı Evim Şahane ustaları bekliyordu. Selim Bey’in ricası ile Melis, ustalara teşekkür etti, eve girildi. Melis’in odası en sona bırakılmıştı. Melis eve ilk defa geldiği için odaları gösterme süreci diğer evlerdeki gibi fazla uzatılmadı. Ailesinin gözü evi değil, sadece Melis’i görüyordu, Melis beğenecek mi diye merak eden, Melis’in ağzından çıkacak tek kelime ile mest olan bir aile izledik her odaya girişte. Küçük Arda çoktan odasının oyuncakları ile oynamaya başlamıştı. Melis’in aklından neler geçiyordu bilinmez ama program bittiğinde izleyen herkesin aklından geçen tek şeyin bundan sonrası için sağlıklı mutlu bir hayat sürmesi temennisi olduğuna eminim. Melis, yaşadıkları ve bu tedavi sürecinden dolayı şimdi çok yorgun belli ama artık umut dolu ve gün geçtikçe daha dik ve daha sağlıklı olarak yoluna devam edecek.
Çok mutlu ol Melis, yüzün hep gülsün.
Önceden de söylediğim gibi; Melis ne ilk, ne de son. Melis’le beraber bir sürü çocuğumuz, insanımız ilik bekliyor, kan bekliyor, organ bekliyor. Dünya her yerinden iyilikler fışkıran, çiçeklerle donatılmış bir yer değil biliyorum ama ben, sen, biz, siz, hepimiz sadece bir tüp kan ile bir cana can katma şansına sahipken neden bekleyelim ki?
Evim Şahane ekibinin bu, dert sahibi ailelerin evlerine ilk gelişleri değil, belli ki son da olmayacak. Her defasında duyguyu ve mizahsenleri gayet dozunda ayarlayabilen ve her bölümde, her ev sahibiyle aynı dozda samimiyeti ve ilgiyi tutturabilen, gündüz kuşağında adeta bir nefes olan bu şahane ekibi kutluyorum, yollarının uzun ve bol reytingli olmasını diliyorum.