Yılın “Küllerinden Yeniden Doğanı”: The Good Wife
Bir dizinin sezonlar boyunca devam etmesi, beraberinde bir takım sorunlar da getirir. İnsan karakterlerden sıkılır, olaylar çıkmazlara girer vs. vs. Fakat Alicia Florrick karakteri, The Good Wife’ı öyle yerlere götürdü ki, insan izlemeye doyamıyor. Kadının kimseye eyvallahı yok! Kendi bildiği yolda dosdoğru ilerliyor! The Good Wife da altıncı sezonunda olmasına rağmen, neredeyse hikayenin evrim geçirmesi açısından küllerinden yeniden doğuyor.
Yılın “Bittiğine En Üzülüneni”: The Newsroom
Sessiz sedasız başladı bu dizi, en azından Türkiye’de beklenen ilgiyi görmediğini kabul ederiz. Fakat ben geride sadık bir izleyici kitlesi bıraktığına inanıyorum. Hele ki yolu habercilikten geçmiş her insanı etkilediği su götürmez! Tamam ütopik bir haber anlayışı sunuyorlardı, böylesi bir etik anlayışı dünyanın neredeyse hiçbir yerinde yoktu! Ama zaten o yüzden izlemedik mi? Haberciliğini tamamen aldığı rating ve insanların kendisini sevmesi üzerine kuran anchorman Will McAvoy’un, sihirli bir dokunuşla içindeki haberciyi ortaya çıkarmasını keyifle takip ettik. Aaron Sorkin’ın televizyon dünyasından sıtkı sıyrılmasaydı, daha yıllar boyunca da izlerdik ama kısmet!
Yılın “En İyi Kısası”: Fargo
Coen Kardeşlerin aynı adı filminden uyarlanan Fargo, sadece Lester Nygaard’ın karakter analizini yapmak için bile izlenir. Eğer başıma bir şey gelmeyecekse True Dedective’ten daha iyi olduğunu söyleyebilirim. Benim fikrim tabii!
Yılın “En Uyumlu Çifti”: Francis Underwood - Claire Underwood (House of Cards)
Francis ve Claire’in her yerinden ahenk akıyor! Bir çift nasıl bu kadar uyumlu olur, bu kadar ortak çıkar ve ideallere sahip olur, aynı zamanda da bu kadar birbirlerini destekleyici olur bilemedim. Artık Mr. President ve First Lady de oldular, ortalığı toz duman edecekler!
Yılın “En Tadı Kalmadı Artık Dendiği Anda Şahlananı”: Homeland
Herkes aynı şeyi söylüyordu; Brody öldü, bu dizi artık izlenmez diyorlardı. Bundan sonrası zorlama olur, bakalım güzelim diziyi nasıl berbat edecekler diyorlardı. Fakat umudumu yitirmedim ve beklediğim şahlanışı dokuzuncu bölümde gerçekleştirdiler ve Brody hikayesi olmadan da devam edebileceklerini kanıtladılar. Benim de yüzümü kara çıkarmadılar!
Yılın “En Acıklı Karakteri”: Don Draper (Mad Men)
Adamı önce ortaklıktan uzaklaştırdılar, o yılmadı Freddy sayesinde hünerini yine gösterdi. Sonra şirkete geri aldılar ama pozisyonunu aşağıya çektiler, evet bunu yaptılar, hem de sergilediği tüm yeteneklerine rağmen. Tüm ortakları pislik gibi davrandı, kendi elleriyle yetiştirdiği Peggy astıymış gibi aşağıladı, Joan bile sırtını döndü. Bir de utanmadan Herry’nin intihar ettiği odayı, kalkıp Don’a verdiler. Garibime son eşi de darbesini vurdu! Ben bu adama acımayayım da kime acıyayım!
Yılın “En Yakışıklısı”: Harvey Specter (Suits)
Gregory House’un beyaz yakalısı olarak tanımlayabileceğimiz bu abimiz, halihazırda yayınlanan diziler içindeki en büyük karizmaya sahip! House’a benzettiysek, onun gibi kırışık gömlekler, spor ayakkabılar falan giymiyor, en havalı takım elbiseler onda, para onda, başarı onda, çok tatlı da bir gamzesi var, daha ne olsun!
Yılın “En İyi Yeni Başlayan Dizisi”: How To Get Away With Murder
Viola Davis dizi çekecek ve biz izlemeyeceğiz? Mümkün değildi elbette. Kadın ceza avukatlığında çığır açtı resmen. Annalise Keating karakteri, kült karakterlerden biri olma yolunda gider gibi geliyor. Dizinin kurgusu da ayrı bir şahane! Hele o son bölümün son sahnesi!.. Sözün özü; bu sezon başlayan birçok dizinin içinde yıldız gibi parlıyor!
Yılın “Tartışmasız En İyi Performansı”: Peter Dinklage (Game of Thrones)
Tyrion Lannister’ın, kendi yargılamasını yaptığı mahkemedeki tiradı, son yıllarda izlediğim en mükemmel sekanslardan biriydi! Kesinlikle öyleydi! Oyunculuk desek, Peter Dinklage’ın performansı 10 numara beş yıldızdı! O patlama anı yaşanana kadar her birimiz acayip derece dolmuştuk, dolayısıyla içimizin yağları da eridi! Sahne bittiğinde, “yürü be koçum” diye ayağa kalkıp alkış tuttuk, o derece yani!
Yılın “Öldüğüne En Üzülüneni”: Joss Carter (Person of Interest)
Person Of İnterest’in başarılı dedektifi Joss Carter, tam da John ile dostluklarını başka bir boyuta taşımışlarken hakkın rahmetine kavuştu! Gerçi belliydi bunun böyle olacağı, neticede onlar ayrı dünyaların insanlarıydılar ve aşktan daha önemli olduğunu düşündükleri işlerine gönül vermişlerdi. Simmons’u bir türlü yakalayamamaları da bunun işaretini veriyordu. Neticede ölmeseydi iyiydi be! Belki de John’u normal bir insan olması için tek şansı Joss’tu. Neyse, ölenle ölünmüyor!
Yılın “En Pembesi”: Mistresses
Çocukluğumuzda annelerimizin izlediği, bizim de mecburen dahil olmak zorunda kaldığımız pembe dizilerin modern bir uyarlaması Mistresses. Fakat sadece bu kadar! Nostalji olsun diye izlenebilecek, çıtır çerezlik bir pembe dizi işte! Tamam, yakışıklı erkekler ve güzel kızlar da var ama bu zaten pembe dizilerin ilk kuralı!