Son zamanlarda iyice yayılan yeni bir akım ortaya çıktı sektörde. Bir dizinin senaryo grubunun değişmesi. Gerçekten anlam veremediğim bir durum oldu bu. İlk başlarda önemsemedim. Bir-iki tane olur biter dedim ama bitecek gibi değil. İnatla artıyor.

Senaristlik öyle bir şey ki; dizinin bulunduğu dünyayı kendiniz kuruyorsunuz. O dünyanın canlısı sizsiniz. Nefes alıp-veren sizsiniz. O dünyanın kalbi de sizsiniz beyni de. Ama sonra öyle bir şey oluyor ki; haberler duyuyoruz. Falanca dizinin senaryo ekibi değiştirildi. Gerçekten komedi bu. Çok yanlış, oldukça ticari bir karar. Bana göre hiç etik değil. Türkiye’deki yapımcılık dünyasında etik kararlar çoğu zaman ticari kaygıların altında eziliyor ama bu gerçekten artık son nokta bana kalırsa.

Senaryosunu yazdığınız dizinin sonunu bilmeden, o dizinin akıcılığını sağlayamazsınız. Öyle bir dünya kurarsınız ki; önce o dünyanın sonunu tasarlarsınız. Sonu, başını doğurur. Başını ve sonunu bildiğiniz projenin de bölümlerini doldurmaya başlarsınız, hikayelerini sezona dağıttıktan sonra. Ama sonra taaak...Bir karar çıkar, bir anlaşmazlık oluşur, bilmem ne dizisinin senaristi değişir. Hikaye mikaye kalmaz. Yapımcı parasına bakar, oyuncu parasına bakar, set işçisi zaten çaresiz. Yönetmen de durumdan rahatsızdır belki ama ses edemez. Malum reyting kaygısı. Bu durum da böyle döngü şeklinde devam eder durur.

Tıp dünyasında böbrek nakli ve kalp nakillerine oldukça aşinayız. Son dönemde  beyin nakillerinin de hayvanlar üzerindeki denemesini laboratuvar ortamlarında görmeye başlamıştık. Televizyonculuk da bundan payını almaya başladı artık..!