Okuması izlemesinden daha heyecanlı!
logo logo logo logo logo
Bu sitede yer alan yazılardan yazarların kendisi sorumludur.
Referans vermeden kullanmayınız.
ÖZEL
Drama Queen: Kadın

Sancaklıköy’deki villa bölümleri hepimizi kusturma seviyesine gelse de Kadın’da her şeyin bir sebebi olduğunu görüyoruz tekrar. Ne kadar sinirim bozulsa da Bahar ve Sarp’ın o evde tek başlarına kalmaları gereken bir zaman olduğunu görüyorum. Bu kadar uzun süre orada vakit geçirdikten sonra elimize kalıcı bir şey geçmeli ama değil mi? Mesela Bahar ve Pırıl’ın bütün o üst üste yaşamalarından sonra Pırıl’ın tamamen Sarp’tan vazgeçtiğini gördük. Bahar’ı orada bırakması da bunun en büyük kanıtıydı. Eskiden olsa Sarp ile Bahar’ı ayırmak için bu fırsatı kullanır, onu da yanında götürürdü. Pırıl her zaman açık kapısı olan bir karakterdi aslında. Bahar ve çocukların yaşadığını Sarp’a söylemedi diye ona sinirlenenler asla gerçekten aşık olmamıştır eminim. Her şeyden önce bu bir kadın dizisi tabii ki. Pırıl’ın o hali de çok gerçek bir saplantı meselesi. Şimdi Sarp’tan vazgeçti. Küçük ataklar olacaktır ama üstesinden geleceğine eminim.

Her şeyin bir anlamı olduğu konusuna gelirsek... Bahar en başta iki çocuğu ile kapalı bir dünyada yaşayan, başka bir hayatı olmayan bir kadındı. Güven problemli bütün aileler gibi çocuklarını hayatın kötülüklerinden koruyordu, daha doğrusu saklıyordu. Ama kendi hastalığı bunu sürekli yapamayacağını gösterdi. Annesizlik, babasızlık, kocasının ölümü derken içinde çok sert genel geçer doğrular yaratmıştı Bahar. Annesini sadece onu bırakan anne olarak görüyordu. O işin aslı da her ‘doğru’nun başka bir açısı olabileceğini gösterdi. Bir de Tarlabaşı’na taşındığı günden itibaren yavaş yavaş açıldı Bahar. Hayatına tekrar insanların girebileceğini gördü. Kendine özel bir adalet yapısı, hayat dengesi olduğu için de hemen herkesin ilgisini çekti. Ceyda’nın başından sonuna ne kadar değiştiğini ya da ne kadar kendini açtığını düşünürsek kolayca anlayabiliriz bunu.

Bahar’ın kendine göre bir mantığı var ve çoğu zaman rahatsız edecek derecede ısrarlı bunda. Mesela hasta olduğunda sürekli etrafındakilerin iyiliğini düşünmesi. Onu sevenler için bunun ne kadar rahatsız edici olduğunu görebiliyor musunuz? Sarp’ın arkasından geçen yıllarda da sanki evin babası hayatta olsa bütün bu sorunları çekmeyeceklermiş gibi bir düş yaratıldı bize. Bahar’ın çocuklarına inandırdığı şeyi biz de gördük. Ama Sarp ortaya çıktıktan sonra asla gün yüzü görmediler desek yeri. Yani istediğimiz her şey her zaman bizim iyiliğimize olmuyor. Önümüzdeki bölümden dileğim Sarp’tan kurtulmak. Çünkü asla inandırmıyor beni kendisine. “Aşkım” falan dediğinde sanki istemediğim biri bana dokunmuş gibi hissediyorum. Bahar’ın aşkını geri kazanmak için Pırıl’a karşı takındığı tavır ise klasik bir erkek g.t kurtarması. Yani Sarp, Bahar ve çocuklarının hayalini kurduğu o beyaz atlı prens değil. Bizim kültürümüzde yetişen çoğu erkek, kadınların ve çocuklarının kafasındaki adam değil zaten. Bize bir yandan da bunu anlatıyor Kadın. Aslında açıkça konuştuğumuzda rahatsız olacağımız şeyleri fark ettirmeden dürtüyor.

Şu sıralar ana olaylardan uzakta olsa da biraz da Şirin’den bahsetmek istiyorum. Benim için önemli bir karakter çünkü. Son yıllardaki en orijinal kötülerden diyebiliriz. Tamam Şirin ‘chaotic evil’, asla iyilik düşünmeyen bir kötülük timsali ama onu bile Sarp’tan daha çok sevmiyor musunuz? Şirin kendi içinde çok tutarlı. Eminim birbiri ile yarışan, önce annesini sonra da bütün bir hayatı paylaşamayan kız kardeşlere denk gelmişsinizdir. Sevilme ihtiyacı ile başlayan bu masum çocukluk dürtüsü aynı Şirin’deki gibi çok tehlikeli yerlere gelebilir. Ama çoğu zaman öyle olmuyor neyse ki. Şirin gibi sosyopatsanız sadece. Evet Şirin bu beyaz atlı prensli fos çıkan masalın fantastik kötüsü değil. Şirin sadece sosyopat. Annesi, babası, Sarp ve şimdi de Emre... tek istediği karşı tarafın duygularını yok sayarak kendi istediği gibi sevilmek.

Bir iki hafta önce öğrendiğimize göre Sarp’ın parası varmış. Belki ondan ve Bahar’ın geçim sıkıntılarından kurtulabiliriz ha? Ama eminim Nezir de iki çocuğunun önünde bir babayı öldüremeyecek bir mafya babasıdır, yine şans (bize) gülmez. Ama zaten bir kere ölen bir daha ölemez değil mi? Neyse ben Bahar’ın gerçekçi fakirliğini de çok seviyorum. Bazı insanlar Kadın için “Nasıl dayanıyorsun, izleyemiyorum çok acıklı, sırf duygu sömürüsü,” diyor. Evet “annesi terk etmiş, babası ve kocası ölmüş, kardeşi kocasına aşık olmuş, ölümcül bir hastalığı olan fakir bir kadın”ın hikayesi ilk duyduğunuzda çok korkunç geliyor olabilir ama bunun nasıl anlatıldığı çok önemli. Aynı gün içinde en derin depresyonlara girip, kahkahalarla gülmek ya da aşık olmak ve unutulmak gibi, ben izlediğimde her duyguyu buluyorum. Bu yüzden her şeyin bir sebebi olduğunu görmek güzel ama nolur artık dağın başı, Sancaklıköy’deki villadan kurtulalım!

 

BAĞLAN KESKİN



ETİKETLER : kadın , Bağlan Keskin , ekranella
YORUMLAR




DİĞER HABERLER