Okuması izlemesinden daha heyecanlı!
logo logo logo logo logo
Bu sitede yer alan yazılardan yazarların kendisi sorumludur.
Referans vermeden kullanmayınız.
ÖZEL
Dertler derya, biz de sandal

Çocuğumuzun kalbini kırdın, değdi mi Miraaaaa?

Malumunuz sonbahar geldi dayandı kapımıza, yaz mevsimi bizi terk etmeye meylediyor, içinizi şişirmek gibi olmasın :)

Sonbaharın ‘ayrılık’ mevsimi olduğu da kaçamayacağımız gerçeklerden. Buradan ve kendimce sebeplerden yola çıkarak ayrılığın dizilerde ne şekilde tezahür ettiğini yazmak istedim.Hepimizin akıllarında kalan, içimizi kıyan sahneleri ve sezon finallerinde yana yıkıla ayrılıp bize de “Heh, bekle dur şimdi koca yaz,” dedirtenleri hatırlayalım dedim. Zira tam da dizilerin merakımızı gidermek üzere geri döndükleri ya da dönmek üzere oldukları bir zamandayız. Sezon içinde kahramanlarımızın mutlu mesut romantik sahnelerle ağzımıza bir parmak bal çaldıktan sonra illa ayrılmaları gerekir. ”Hayır, ne var yani doğru dürüst dursanıza, rahat rahat,” desek bile hikayenin bir çatışmaya ihtiyaç duymasını göz ardı edemiyoruz maalesef. Hiç ayrılmasalar bu sefer de “Aman be, bunlar da hep mutlu, hep mıç mıç,” deriz, fesatlık ederiz o kesin :) Yapmışlığım var, kamuoyuna itiraf ediyorum buradan :)

Dizi deyince akan suların durduğu memleketimizde, elbette ki karakterler artık evimizden biri, sevdiğimiz ya da nefret ettğimiz gerçek insanlar haline dönüşmekte. Onlar barıştıklarında gülerek izleyen, ayrıldıklarında da gerçek bir ayrılık olmuşcasına kahrolan izleyiciyiz biz. ”Yok yaa, çok içselleştirmiyoruz,” demeyin. Kutsi’yi beyin cerrahı sananlar, Çakır’a cenaze düzenleyenler var derim, tezinizi çürütürüm :)

MedCezir

Öncelikle Yaman’la Mira.. 15.bölümde bir sahne vardı ki sanırım ilk sezonla ilgili akılda kalan sahneleri sorsak hemen hepimiz bu sahneyi hatırlarız. Yaman’ın onu aldattığını sanan Mira bezmiş, bitap; sahnede Halil Sezai’den İsyan söyledikten sora Yaman’ımıza “Burası Tozludere değil!” deyip de yüreciğimize taş koydugu sahneyi unutamayız. Hele o anda şarkının orijinali girdiği an Yaman’ın yürüyüşü; ah ulan efkarlandım!! Keza sezon sonunda da bir “Düş yakamdan!” repliği vardı ki; öyle deme Yamancım, üzülüyoruz burda.

“Benim bu derdim, ne yağan yağmurda…”

“Tozludere’de değilsin!”

Karadayı

Gelelim Karadayı’ya. Mahir’le Feride’nin aşkı yine gerçek hayatta varmış kabul edilenlerden. Annemle babam öyle sanıyorlar bence :) Feride’nin kardeşinin öldüğü bölümde Mahir evin önüne gelir. Biz zaten kardeş acısı hissiyatıyla gözlerimiz dolu beklerken Feride’nin Mahirle gidememesi sarılmaktan ayrılamamaları. O sahnede “Bidaa kokunu ne zaman duyarım?”demişti Feride. Biz zırlarken ayrıldıkları anda Veda Busesi girmesin mi? Koca akşam gam keder artık. Severek ayrılanlar mevzuu yumuşak karnımız.

Ağlamayın yavrum, ağlamayın :(

Leyla ile Mecnun

Dizi çoktan bitmiş olsa da fanatikleri sahne sahne, replik replik bilmekteler halen. Leyla ile Mecnun’un hüzünlü sahneleri de prime time dizilerinden farklıydı tabii. İlla hüngür hüngür ağlatmalı bir sahne olması gerekmez, bazen en beklenmedik karakterden bir cümle gelir yumruk olur boğazında. İsmail Abi’nin tam da öyle bir sahnesini hatırlatayım o halde. İsmail Abi, Şekerpare’ye aşık olduktan sonra, Şekerpare’nin onu sahilde terk ettiği sahne vardır. Kız gittikten sonra Mecnun’a kalbini göstererek “Sanki buram acıyor gibi oldu, bu acı geçiyor mu?” diye sorduğu an. İçimizde bir cız.

“Sanki buram çok acıyor gibi oldu, bu acı geçiyor mu?”

Beni Böyle Sev

Beni Böyle Sev büyük aşkları, ayrılıkları ve şahane Orhan Baba şarkılarıyla gönüllerde tatlı bir yer edindi. Dönen entrikalar bile masumluğunu çok yitirmeden oluyor bu dizide. En büyük tatlılıklarından biri bu bence. Ömer’le Ayşem’in ayrılmalarını epeyce izledik. Lakin 25.bölümün son sahnesi unutulmazlar arasında. Ayrılmaya karar veren Ayşem’le Ömer okulda birbirlerinden habersiz paralel koridorlarda iç sesleriyle bizi zırlatırken birbirlerini gördükleri an dayanamayıp sarılmışlardı. Ay allahım yine bize hüsran!!

Aşk-ı Memnu

Aramızdan bu diyarı terk ederek gidenlere de bir örnek lazım. Tabii burada da ertesi gün bütün gazetelerin ilk sayfasında bile yer alan “Bihter”in ölümünü yazmak gerekir. Behlül’le Nihal’in düğün gününde iyice depresyonun dibine düşen Bihter, kendini Behlül’ün ve Adnan Bey’ciğimin gözü önünde kalbinden vurdu. ”O ölmesin diye beni öldürüyorsun,” deyince Bihter, bir de tetiği çekince üzerine, hani nerde kaldı kocasına ihanet eden kadın filan; hepimiz “aah Bihter. vaah Bihter” demedik mi? Dedik, dedik; en marjinali bile izledi o sahneyi inkar etmeyin :)

Beni, beni, Bihter’ini..

Suskunlar

Suskunlar 25. bölüm.Başından beri gün yüzü görmeyen Ahu’yla Ecevit bizi kahretmeye yemin etmişcesine bir unutulmaz sahne daha eklediler belleklerimize. Ahu’nun mahalleyi terk etmeye karar verdiğini duyan Ecevit, koşarak Ahu’nun yanına gelir. Ahu’nun fotoğrafları yakarken Ecevit’e söylediği iddialı ama bizim de kabul ettiğimiz gerçek bir repliği vardır ki ağla ağla bir hal olmuştuk yine. “Bir insanı bu kadar sevince koşulsuz, bir de üstüne kavuşamazsan, unutamazsın.”

Nasip diilmiş, alnımıza ne yazıldıysa o :)

Hadi bakalım hüzünlendik mi? Bişiler hatırladık mı? Belki doldu mu gözümüz? İyi o zaman kalkın şimdi sevdiğiniz birini arayın, çok sevdiğiniz bir müzik dinleyin, en huzurlu hissettiğiniz bir an vardır o anı hatırlayın, bir de illa güzel bişiler vardır hayatınızda, oturun onlara şükredin sevgili dostlar. Bu hatırladıklarımız sadece dizilerde olsun. Ayrılmayın,kalp kırmayın güzel güzel oynayın :) :) Görüşürüz :)

YORUMLAR




DİĞER HABERLER