Sürekli kullandığımız deyişlerin aslında ne demek olduğunu hiç incelemediğinizi fark ediyor musunuz arada? “Aa, bu laf buradan geldiği için anlamı böyleymiş,” dedikten sonra sık kullandığınız diğer kelimelerin kökünü merak edip üç gün geçince unutuyor musunuz mesela? Peki hayatınızın şimdi olduğu noktaya nereden geldiğine dönüp bakıyor musunuz? Aslında nasıl biri olduğunuza bakıyor musunuz ayna karşısında suratınızı inceler gibi? Gelecek için neler yapabileceğinizi düşünüyor musunuz ya da detaylı olarak?
Bütün Saadetler Mümkündür hem kişinin kendisine bakış açısının değişimini irdeliyor hem de hikayeyi başlattığı sahaftan faydalanarak edebi göndermelerle dili inceliyor. İnşaat mühendisliği öğrencisi Ali sıradan bir yaşam sürüyor aslında. Okumayı seviyor, bu yüzden bir sahafa takılıyor; onunla arkadaş oluyor hatta onun öğrencisi oluyor. Erasmus kovalıyor, yurt dışını keşfetmek istiyor. Platonik bir aşkı var, onu tanımaya çalışıyor. Hatta öğrenilmiş bir ataerkillikle onu tanımak için fiziksel olarak takip etmeyi kendine hak görüyor. Çok da göremeyeceğimiz bir tip değil aslında. Bir gün hayatı değişiyor. Aşık olduğu kızı takip ederken Mevlüt Dede’yle tanışıyor ve kendini sorgulamaya başlıyor.
Sırf Gülce’ye yakınlaşabilmek için Mevlüt Dede’yle ilgilenmeye başlar Ali. Bir gün Gülce denklemden çıkar, Mevlüt’le yalnız kalır. İki taraf birbirinden çok farklıdır, ama zamanla denklemin iki tarafı eşitlenmeye başlar, sahiden dengeye oturur. Hem Ali kendisini tekrar tanımaya başlıyor hem de Mevlüt Dede 80’inden sonra değişmeye… Çevresindeki herkesin şikayet ettiği Mevlüt Dede sonunda insanlara verdiği değeri göstermeye başlıyor. Ali de dünyayı ve edebiyatı keşfederken kendisini de keşfetmesi gerektiğini öğreniyor.
Film boyunca Ali ile Mevlüt arasındaki dengenin yerine gelişini izlerken Kemal Uçar da Arif Erkin gibi bir ustanın yanına geliyor adeta. İki oyuncu arasındaki sinerji bu ilişki gelişimini o kadar güzel yansıtıyor ki her şeye inandırabilirler. Ruhi Sarı da en iyi yaptığı işi yapıp bol bol konuşunca ortaya tadından yenmez bir film çıkıyor. Selman Kılıçaslan’ın oyunculara izin veren rejisi filmin büyük kısmında kendini izleten bir tempo sunuyor Belki sadece hikayenin bağlanacağı noktayı çok belli ediyor, sonucunu bildiğimiz bir ölüm sahnesini oldukça uzun tutarak tempoyu fazla düşürüyor filmin sonunda. Ancak onu da son sahneyle toparlıyor ve iyi anılarla başladığımız filmden daha iyi anılarla ayrılıyoruz. Tabii bunda bence en başarılı çalışmasını vermiş olan görüntü yönetmeni İlker Berke’nin de payı çok büyük.
Bütün Saadetler Mümkündür İstanbul Film Festivali’nde izlememizin yanı sıra TRT TV Filmleri kapsamında da televizyonda gösterilecek bir süre sonra. Bir televizyon filmi olarak düşününce beklediğinizden oldukça fazlasını bulacaksınız. En olmadı Ziya Osman Saba’ya* bir selam vermiş olursunuz, yetmez mi?
MEHMET DİNLER
* Bütün Saadetler Mümkündür
Bütün saadetler mümkündür...
Şu kapının açılması,
İçeri girivermen,
Bahar, kuşlar, gündüz.
Ve bütün dünya
Bir an içinde gürültüsüz.
Bütün saadetler mümkündür...
Bahtsızların biraz gülümsemesi...
Körlerin gün görmesi,
Mümkündür bütün mucizeler...
Ana, baba, evlât, bütün kaybolanlar...
Ebedî bir sabahta buluşmamız bir daha.
Ölüler! Hepimiz için yalvarın Allaha...
Ziya Osman SABA