Ana Kuzusu TRT1’de yayınlanmaya başlayan yeni bir yarışma programı. Programın tanıtımında anlatıldığı üzere gelenek göreneklerimizi öğrenmek için dört anne dört kız ekip halinde on üç hafta boyunca yarışıyorlar. Toplam ödül, bin altın. Yarışmacılardan beklenen kendilerine verilen görevleri en doğru şekilde ve en kısa zamanda yerine getirmeleri, rakiplerinin annelerinin gözüne girerek ödülleri toplamaları.
Yarışmacıları tanıtayım ; 21 yaşındaki Artvinli Seda Şan Halkla İlişkiler alanında eğitim görüyor. Seda’nın annesi Sevil Şan ise 47 yaşında. Sonra Simge (21) ve annesi Semra Yılmaz (44) var. Mardinli Elif (20) ve annesi Hatice Gülcanoğlu (44) ve Karslı Kübra (21) ile annesi Arzu (40) da diğer yarışmacılar.
Kızlardan beklenen dört görev var, yemek, alışveriş- bir liste veriyorlar en kısa sürede en az parayla en iyi malzemeler alınacak-, temizlik –bir yeri kirletiyor sonra orayı organik malzemelerle temizlemelerini istiyorlar- ve pratik bilgiler –halıdaki kırmızı şarap lekesini nasıl çıkarırsınız gibi bir şey, tabii burası TRT olduğu için şarap lekesi falan yok benim aklıma öyle geldi. Her annenin dört altını var, günün sonunda bunları istediği yarışmacılara takabiliyor ama kendi kızına takamıyor.
Seda, kireçlenen ütüyü temizleyecek, Elif zeytinyağlı yaprak sarması yapacak, Kübra cam silecek ve Simge nişan bohçası hazırlayacak. Diğer üç işi anladım elbette insanların yaşadıkları evi döndürecek bilgiye sahip olmaları lazım ama 21 yaşındaki kızı kurgusal da olsa neden hemen kocaya sepetliyorlar bilemedim.
Simge Eminönü’nde terlik, bornoz, anahtarlık, gömlek, traş makinesi, iki seccade (biri kayınpederi diğeri kayınvalidesi için) ve damat kuşağından oluşan listesini tamamlamak için koşturdu. Derken zamanı dolduğu için damat kuşağını alamadı. Bu yüzden kahroldu, meğerse listedeki en önemli şey buymuş.
Neyse, Simge nişan bohçası hazırlama görevinden üç altın kazandı. Elif dolma sarmıştı beş altın aldı. Lekeli cam silen Kübra ise beş altın aldı. En az altın toplayan kişi hafta sonunda eve veda ediyor, onu da belirteyim.
TRTnin bu olağanüstü sıkıcı yarışma formatı daha once yayınladıkları Ana Ocağı ile çok benziyor aslında. Ana Ocağı’nın farkı bir çiftlikte geçmesi ve bir takım şiveli konuşan kadınların kızlara inek sağdırmaya, yün eğirtmeye çalışmaları, aralarda onları azarlamalarıydı. En azından bu sefer çocukların anneleri yanında, abuk sabuk şeyler yüzünden o kadar azar işitmiyorlar.
Aslına bakarsanız ev, çocukların işleri nasıl yapacaklarını öğrenmeleri için iyi bir başlangıç. Elbette her yetişkin insan kendi evini çekip çevirebilecek donanımda olmalı.
Derdim geleneklerle de ilgili değil. Çünkü günlük hayatımıza biraz ruh ve büyü katmak için geleneklere ihtiyacımız vardır. Geçmişi anlamanın, köklerine sahip çıkmanın çok güzel bir şey olduğunu düşünüyorum bilakis. Sürekli değişen bir dünyada bazı şeylerin sabit kalması insana güven verir çünkü. Bu annenizin size yemek yapmayı öğretmesi de olabilir, babanızla başbaşa çilingir sofrasına oturmak da.
Sanırım Ana Kuzusu ile ilgili sorun en temelinde programın yavaşlığı, yaptıkları işlerin sıradanlığı ve kızları tek boyutlu birer mini gelin olarak göstermelerinde. Yoksa elbette kadın ya da erkek her genç insan hayatını devam ettirecek işleri yerine getirmeyi öğrenmeli.
Gelenek ve göreneklerin içinde siz, aileniz, kahkahalarınız, fikirleriniz ve hatıralarınız varsa kıymeti var. Bizim dışımızda var olan bir şey değil, birlikte yaşattığımız ve yarattığımız zaman değerli. O yüzden programdaki gibi tepeden dayatmak yerine ödevler herkesin bir ucundan isteyerek tutacağı gibi neşeli ve cazip kılındığı ve işler yalnızca kızların sırtına yüklenmeyip ailenin tüm bireylerini kapsadığı sürece bir sorun yok bence.
Ana Kuzusu hafta içi her gün 15:00’da TRT1’de.
DEFNE AKMAN