Okuması izlemesinden daha heyecanlı!
logo logo logo logo logo
Bu sitede yer alan yazılardan yazarların kendisi sorumludur.
Referans vermeden kullanmayınız.
ÖZEL
BluTV üç yaşını bitirirken

Türkiye’nin ilk dijital yayın platformu BluTV, yayın hayatına 2016’nın ilk ayında başlamıştı. İlk dönemlerinde Kanal D dizilerini reklamsız ve kesintisiz olarak izleme şansı sunmakla yetinen BluTV 30 Kasım 2018 tarihinde 11. orijinal yapımı olan Bozkır’ı yayına soktu. Neredeyse üç yıllık bu  süreç hem BluTV hem de izleyicisi için nasıl geçmiş bir bakalım mı?

Açıldığı günlerde Kanal D dizilerinin yanında sırf içeriği dolu görünsün diye ilgi çekmeyecek, çerezlik diye tabir ettiğimiz birçok filmi sunan, bunun yanında Yeşilçam döneminden erotik filmleri dahi bünyesinde bulunduran BluTV, bugünkü haline kıyasla oldukça farklı görünüyordu. Aslında sadece diziler için bile bu platforma para ödeyebilecek insanlar vardı. Kanalların web sitelerinde uyguladığı yıldırıcı reklam politikaları izleyiciyi “Parası neyse vereyim de reklamsız izleyeyim,” diyecek noktaya getirmişti. Yine de o günlerde platform “çok içerik, az içerikten iyidir” anlayışına sahipti. İyi kötü bir şekilde bir şekilde 2016 yılını bitiren BluTV asıl başlangıcınıysa bir yılı devirdikten sonra yaptı. Masum, Türk dizi sektörü için bir devrimdi. İlk profesyonel internet dizisiydi. Başlangıç için de çok doğru bir projeydi. Haluk Bilginer, Ali Atay, Okan Yalabık, Tülin Özen ve nicesinden oluşan kadro afişte gördüğünüzde “Bunu izlemeliyim,” dedirtiyordu. Dört haftada 60 dakikalık sekiz bölüm yayınlandı ve bitti. Olması gereken de buydu zaten. Masum, 120 dakikalık bölümlerle suyu çıkarılarak da olsa televizyonda yayınlanabilecek bir işti aslında. Hikâye televizyon seyircisine o kadar da uzak değildi. Bu yüzden insanlara üyelik aldırmak için doğru yapımdı. Nitekim oldukça da başarılı oldu.

Masum’dan sonra BluTV kısa sürede ikinci orijinal işini ekrana sürdü. Sahipli, Masum’un aksine televizyonda kendine yer bulamayacak tam bir internet işiydi. Korku temalıydı. İzleyiciden istenen reaksiyonu aldığını söylemek güç. İnternet televizyonuna alışma sürecindeki ülke Masum ve hemen arkasından Puhu TV’de yayına başlayan Fi’nin yanında Sahipli’ye ilgi göstermedi normal olarak. Dizi gerçek bir BluTV kitlesi oluşmadan yayına girmişti. Ama bu arada BluTV’de iki yabancı dizi oldukça ilgi görüyordu. Konusu nedeniyle Digiturk’ün telifini almaya çekindiği The Young Pope ve o sene ödül dünyasını sallayacak The Handmaid’s Tale BluTV’nin popülaritesini iyice arttırmıştı. Bu dönemde sayıları giderek artan yabancı dizi içeriği de bu konuda epey katkı sağlıyordu platforma.

2017 sonbaharında yayına giren 7 Yüz yine nokta atımı bir projeydi. Orta metraj bir film serisiydi. Cem Davran, Engin Hepileri, Damla Sönmez ve izleyiciyi ekranın başına geçirmeye yetecek onca ünlü ismin yanında Genco Erkal gibi bir usta da yer alıyordu projede. İlgi çekmemesi mümkün değildi. Kendi adıma Türkiye’de izlediğim en farklı yapımlardan biri olduğunu söyleyebilirim. Her bölümü kendi temasında çok güzel bir hikâyeyi çok güzel rejilerle ele alıyordu.

Masum yayın hayatına girerken ona “Türkiye’nin ilk internet dizisi” diyemememizin başlıca sebeplerinden biri Sıfır Bir’di. YouTube’da yayın hayatını sürdüren amatör dizi, üçüncü sezondan itibaren BluTV’de yayına başladı. Platformun o güne dek en çok ilgi çeken yapımı oldu. Yetersiz teknik altyapı sağolsun, yeni bölümün yayınlandığı her akşam yoğunluktan site çöküyordu. Kısa süre sonra vizyona giren belgesel Benim Varoş Hikayem’in de bu popülariteye katkıda bulunduğunu söylemek mümkün. Aynı dönemlerde BluTV’nin yerli film içeriği de festival filmlerine doğru yön değiştirdi. O güne dek bu tür filmlere yer verseler de içeriğin büyük kısmını bunlar oluşturmuyordu. Artık kaçak film izleme sitelerinin bile rağbet etmediği, onlarca kaliteli festival filmi var platformda.

Hem kendisinin hem de izleyicisinin televizyondan yaka silktiği bir dönemde Onur Ünlü’nün dizisi Dudullu Postası yayına başladı BluTV’de. Güven Kıraç ve Erkan Can o sırada ayrıca Küba maceralarının seyir defterini, Bize Gezmek Olsun isimli BluTV’nin diziler dışındaki ilk orijinal içeriğini yapıyordu. Hazar Ergüçlü ve Taner Ölmez, Medcezir’den sonra tekrar bir araya geliyorlardı. Öykü, Penguen dergisinin ünlü Dudullu Postası köşesine dayanıyordu ve diziyi Onur Ünlü çekiyordu. Popüler olmaması mümkün değildi. Oldu da. Ancak senaryosu beklendiği kadar da sürükleyici değildi. Dört - beş bölüm sonrasında dizi başlangıçtaki etkisinden uzaklaştı. (Fakat atlamayın, özellikle sekizinci bölümü absürt mizah olarak ülkede yapılmış en iyi şeylerden biri.)

Börü, BluTV için bir ilkti. Dizinin televizyon yayını Star’daydı, ama internet haklarını Puhu’ya bırakmamışlardı. Zaten altı bölümlük mini dizi de televizyonda pek popüler olamadı. Hem kanalın ses çıkışındaki problemler hem de sansürsüz yayın izleyiciyi dizi için BluTV’ye getirdi. Kanal D dışında yayınlanan güncel bir diziyi o dönem ilk kez yayınlayan BluTV’de şu anda FOX dizileri (Fox’un korkunç web sitesinden sonra ilaç gibi geliyor), Diriliş, Payitaht gibi yapımlar da güncel olarak yayınlanıyor.

Bu Kızın Öyküsü'nün dokuz kahramanından biri.

Dokuz bölümlük Bu Kızın Öyküsü bir sponsor projesi olsa da kıymetli bir işti. Sonrasında yayınlanan üç bölümlük Parayı Vuranlar’la birlikte platform belgesel türüne de geçmişti. Bundan önce de dünya liderlerleriyle ilgili olanlardan, Human Planet’e referans özelliği taşıyan belgesellere bünyesinde yer veren oluşumun orijinal belgeseller yapmaya devam etmesini bir izleyici olarak ben de hevesle bekliyorum.

İzleyicinin büyük kısmı kabul edecektir ki Yaşamayanlar, bugüne dek BluTV bünyesinde izlediğimiz en olmamış yapım. Hatta bundan yıllar sonra da cevap değişmezse şaşırmayacağım. Evet vampir dizisi çekmek zaten zor, üstelik bunu 21. yüzyıl Türkiye'sinde geçen bir hikâyeyle yapmak iyice zor. Ama underground kültürünü sadece küfre dayandıran senaryo, Kerem Bürsin ve Elçin Sangu’nun facia performansları ve yakın dönemdeki en kötü dövüş sahnesini ortaya çıkaran reji, epey uyumlu bir birliktelikle bunu bir daha hiç denenmeyecek noktaya getirmiş olabilir. Yaşamayanlar genel olarak alay konusu oldu, oyuncuların fan kitleleri bile diziyi övemedi.

Bartu Ben, Yaşamayanlar’la karizması çizilen platform için epey iyi bir dönüş şansı oldu. Bartu Küçükçağlayan’ın senaryosu ve Tolga Karaçelik’in rejisi, iki isim kadar sıkı fıkı dost olmuşlardı anlaşılan. Sarı çoraplı az ünlü Bartu’nun az daha ünlü olma öyküsü yavaş başlasa da alıştıktan sonra sırıtmadan izlenemeyen bir dizi oldu benim için. Finalini izlemeye kıyamıyorum, ancak çok sevdiğim dizilerde yaşadığım bir durum bu.

Son olarak da BozkırMasum’dan neredeyse iki yıl sonra yine bir polisiye dizi. Tıpkı onun gibi de iki saati geçecek bölümler halinde televizyonda yayınlanacak ve kimbilir belki bir kaç bölüm sonra iptal edilerek yarım yamalak bir halde tarihe gömülecek bir yapım. Bu olmayacağı için şanslıyız. Yiğit Özşener ve Ekin Koç uyumlu görünüyorlar, reji de onların uyumlarını göstermesine destek veriyor. Öykü öyle çok farklı değil ama olması da gerekmiyor zaten.

Bozkır

Şunu rahatlıkla söyleyebilirim ki BluTV içerik kalitesi olarak Netflix Türkiye ve Puhu TV gibi muadillerinin epey önünde bugün. Orijinal yapımlarının yanında, nicelikten ziyade niteliğe önem verilen yerli film arşivi; The Walking Dead, Game of Thrones, Sopranos, The Wire, Girls, Sex and the City gibi klasikler; (yetkili abicim bunu okuyorsanız Friends’in telifini tekrar almanızı rica edeğim, dizi sitelerinden yıldım) Midnight Sun, Deutschland 83, Aqui en la Tierra dünya dillerinde kült işler; Fearless, Soundbreaking, Can’t Cope Won’t Cope gibi kıyıda köşede kalmış diziler; dönem dönem yayınlanan Harry Potter, Lord of the Rings, Godfather, Final Destination gibi ünlü film serileriyle BluTV’nin içeriği gerçekten rakiplerinin önünde. Darısı altyapı ve oynatıcı kalitesinin başına… İlk günden bugüne kadar çok az gelişme göstermiş teknik sorunlar da düzeltilirse o zaman gerçekten Türkiye’nin her şeyiyle “olmuş” ilk internet platformu olabilir.

 

MEHMET DİNLER

 

Not: Sayfanın en tepesindeki fotoğraf, bu yıl sonu yılın en iyileri listesinde muhtemelen sık sık görebileceğimiz Patrick Melrose'dan. Beş bölümlük dizide Benedict Cumberbatch'in canlandırdığı Patrick Melrose karakterinin hayatını aktaran, Edward St. Aubyn imzalı kitaplar da dilimizde yeni yayımlandı.  



YORUMLAR




DİĞER HABERLER