Olmaz denilenin olduğu, tabuların birer birer çöktüğü, dijitale yapılan işlerin tüm afili ödülleri silip süpürdüğü günümüzde bir çınar da İngiliz mizahının babası Ricky Gervais’le birlikte devrildi.
Maşallah dediğimiz üç gün yaşamıyor gerçekten.
Hayranı olduğunuz birinin bitiş projesine şahit olmak berbat bir duygu. After Life’da gerçek bir kariyer bükücü ve bence çok ama çok kötü bir altı bölümlük Netflix dizisi.
Ben After Life izleyene kadar gerçek bir Ricky Gervais hayranıydım. Ortak mizah aralığında buluşabildiğim nadir insanlardan biridir benim için Gervais. Özellikle stand up şovları… Dizilerine o kadar bayılmam (The Office’inde Amerikanın versiyonunu severim mesela) ama şu zamana kadar yaptığı tüm stand up şovların hatırına, dehasına hayranımdır.
Ricky Gervais’i severim çünkü nedensiz kötülük, dünya üstünde var olan her şeyle dalga geçebilme cüreti, tüm insanlar için ortak buluşma değeri kabul edilen iyilik ve güzelliğin elli tonundaki her şeyi mizah adlı bir nükleer bombayla dağıtıp geçecek cesaret her zaman herkeste bulunmuyor. Komedinin önemli tarafı da bu belki; biriyle aynı kahkaha aralığında buluşabilmek, aynı göz yaşı damlasında buluşabilmekten daha kıymetli benim için. Çünkü aynı şeylere ağlayabiliriz ama uzak bir yerlerde komedi yapan bir İngilizle aynı şeye gülebiliyorsak ve aynı şeyden nefret edebiliyorsak bu çok daha önemli bence.
Ama After Life’la birlikte ironinin ve politically incorrect’in tanrısının bir çiş dedeye döndüğünü görüyoruz. Ve üstelik dalga geçtiği her şeyin ta kendisi olarak yapıyor bunu.
Bir kere baştan şunu söyleyelim dizi komik değil. Hani belki komik olsa pek çok şeyi görmezden gelebiliriz ama maalesef. Üzgün surat emoji.
Bu zamana kadar gördüğümüz ve aşina olduğumuz Gervais esprilerinin kötü tekrarlarıyla ve çakma versiyonlarıyla doldurulmuş baştan sona. Bu numaraları biliyoruz, yeni bir şey var mı?
Nerede (Sanırım Humanity şovundaydı) bir dinner party’de Hitler’le kuru yemiş alerjisi olan kız arasında kalırsa Hitler’i seçeceğini söyleyen adam, nerede After Life’ta bebeğe Hitler bıyığı çizmek gibi bir klişeden ibaret kalan ve hiç çalışmayan şaka… Seni öptük, başımızın tacı, dünyanın en komik insanı dedik Ricky Gervais, bize bunlarla gelme.
Aslında yine de Ricky Gervais, dizide biraz komik olmak istediği anlar, karakterler, mizansenler bulmuş ama bunların hepsini bir bariyerin arkasına sıkıştırmış.
After Life’da bu espri bariyeri ya da kariyer kalkanı diyebileceğimiz şey kanserden ölen bir eş…
Eski Ricky Gervais bize kansere dair yerimizden hoplatacak espriler yaparken, After Life’daki çiş dede uyumsuzluğunun ve esprilerinin sebebi olarak önümüze bu aşırı uyku getiren sıkıcı fikri koyuyor.
Ölen bir kadının arkasına saklanılmış konfor alanından yine atıp tutuyor ama burada eskisinden farklı olarak artık samimiyetsizliği ve mensubu olduğu kuşağın uçkur probleminden ölesiye korkması var. Ve bunu aşırı belli ediyor. O yüzden bu korkusu onun sonunu getiren şey olmuş.
Çünkü Ricky Gervais de biliyor ki orijinal Ricky Gervais esprilerini nedensiz yapabilmesi artık çok zor. Onun alanı da epey daraldı.
Çağımızdaki kadın hareketinden ve #metoo’dan sonra heteroseksüel, beyaz erkeğin yıkıcı bir mizah yapabilmesi neredeyse imkansız hale geldi.
Beyaz, heteroseksüel, komedyen erkek biliyor ki kadınların gözü üstünde. Kadınlar bir dedektör gibi tüm şovları tarıyor, tüm kariyerleri inceliyor, tüm senaryoları tek tek okuyor.
Beyaz, heteroseksüel, komedyen erkek, kadın hareketinin Harvey Weinstein gibi asla yıkılmaz sanılan bir yağ tulumunu patlattığının da farkında. Yine de zeki olduğunu düşünüp ucuz atlattığını sanıyor ama aslında bu ifşanın ve yükselen feminizmin, uçkurunu tutamayan her erkeğe musallat olacağının da farkında.
Hatta diğer beyaz, komedyen, heteroseksüel erkeklere de...
Louis C.K.’in otuz bir tutkusunun onu yok etmesi başkaları için de geçerli. Louis C.K.’i yıkan şey de şovlarında dalga geçtiği o adam oldu. Otuz birciyi bir şaka sanıyorduk ama değil Louis’in ta kendisiymiş aslında. Seks olsa bu kadar sarsılmazdık belki ama otuz bir? He’s a wanker yani. Aslında Louis C.K. de hayatı boyunca dalga geçtiği şeymiş ya da ona dönmüş. (Aynı şekilde gizli gay miti de Kevin Spacey’le bitti ama bu çok uzun bir tartışmanın konusu O yüzden şu anda heteroseksüel nefreti kusmaya devam etmek istiyorum.)
Biz Ricky Gervais hiçbir şeyi takmaz sanırken o aslında her şeyi; tüm dünya meselelerini, kadın hareketini, yaşlanmayı, erkekliği, esprisinin tükenmiş oluşunu, demodeliğini o kadar takıyormuş ve bundan o kadar korkuyormuş ki aslında. Ve işte bu korkudan tüm esprileri ölen bir kadının arkasında yapma ihtiyacı duyan, ölü bir kadını kendisine kalkan olarak seçen Ricky Gervais de dönüyor dolaşıyor, harika şovlarla bizi aşırı etkileyen bir kariyerden sonra gelip taklit ettiği şeyin bir kopyasına yani kendi kendisine dönüşüyor.
Tıpkı dünyanın çeşitli yerlerine dağılmış diğer beyaz, heteroseksüel, erkek komedyenler gibi.
Mesela lokal bir örnekle taçlandırmak gerekirse Bartu Ben’de Bartu Ben’i oynayan Bartu Ben’in aslında televizyondaki o dizide oynayan Bartu Ben olması, yani eleştirmeye çalıştığı ama sonunda en çok korktuğu şey olan kendisine yani Bartu Ben’e dönüşmesi gibi. Günün sonunda bu blutv şaheserini izledikten sonra da elimizde kalan şey Bartu Ben’in kendisi, dalga geçme çabası ve ayna karşısında bolca mastürbasyondu.
Ricky Gervais de After Life’da biraz kendisiyle dalga geçmeye çalışıyor. Ama onun da esas yaptığı şey o buram buram bakımsız, mutsuz, depresif halini insanlara sevdirmeye çalışmak. O yüzden bu diziyi sadece depresifler sevebilir bence ve gerçekten de sadece gerçek kronik depresifler After Life sevenler çatısı altında ve dizibox yorumlarında buluşmuşlar.
Bizim gibi gerçek fan’lar ise şaşkınlık içinde.
Bu berbatlığı unutsak mı derken Gervais de Twitter’dan yeni hayranlarına yani dizinin fan’larına teşekkür etti ve ikinci sezonu yazmaya başladığını duyurdu.
Twitter! Şok olmuş surat emojisi.
Aslında Ricky Gervais’in şovlarında uncool bulduğunu sürekli vurguladığı ve aslında hep dalga geçtiği demode sosyal medya şeyi Twitter, After Life’da ki tek güncel espriydi diyebilirim. O da sooo 2010.
Yeni Ricky Gervais için ne kadar da şaşırtıcı bir hareket değil mi?
YİĞİT KARAAHMET