Okuması izlemesinden daha heyecanlı!
logo logo logo logo logo
Bu sitede yer alan yazılardan yazarların kendisi sorumludur.
Referans vermeden kullanmayınız.
ÖZEL
Ben aşka inanıyorum, ya sen sevgili yapımcı?

Hep bir en pembe ve en tatlı olma yarışı. Ama olan biteni gizleyerek… Çünkü hayat bunu gerektirir!

Çocukluğum ve ilk gençlik yıllarım canımın içi anneannem ile pembe dizileri izlemekle geçti. Annem “Ne anlıyorsunuz bunlardan?” deyip delice dalga geçerdi bizimle ama umurumuzda değildi. Aklımıza ne gelirse izliyor, yorum yapıyorduk. İlk aşkım Eduardo idi, onu görünce televizyonun başından ayrılmazmışım. O zamanlardan esmer seveceğim belliymiş ya neyse. Ve bu kadar izleme elbette boşa gitmedi, çocukluğumdan aklıma bir şey kazındı. Bu kadar aşklı, tutkulu, bol hormonlu dizileri izleyince, birbirini seven insanlar öyle ya da böyle öpüşür de sevişir de. Bunun yasak aşk versiyonunu da izledik, yasaklardan taca çıkıp makul görülenini de, düzgün başlayıp çamura batanını da. Kolay aşk yoktu, o aşklar ne köşelerden dönmeliydi, birbirini sevenler dibinin dibini görmeliydi ki yaşananlar bir şeye yarasın. Belki de kültürel yozlaşmadan, kadın-erkek ilişkilerinin bu hale gelmesinden her şeyi bu kadar normalleştirebilecek kadar rahat düşünen toplumun değişiminden Cesur ve Güzel’i, Yalan Rüzgarı’nı, Marimar’ı, Vahşi Güzel’i hatta Köle Isaura’yı bile sorumlu tutabiliriz. İşte böyleyken durum ben büyüdüm; beş yaşındaki kız oldu mu yirmi sekiz yaşında? Benle beraber dünya da değişti, ayıp bulmadıklarımızı ayıplar olduk. Ayıp olanları da görmezden gelmeyi öğrendik. Mesela eskiden hırsızlara, mal mülk için evlenenlere kızardık dizilerde. Şimdi aşık olduğu için öpüşenlere kızıyoruz. Ha bir de benim gibiler var; herkesi öpüştürmeye çalışanlar, eskiden kızdıklarına kızmaya devam edenler…

Her şeyin sebebi sizsiniz! Cesur ve Güzel yüzünden oldu her şey!

MedCezir, Güneşi Beklerken, Sana Bir Sır Vereceğim, Kiraz Mevsimi, Kaçak Gelinler, Kavak Yelleri,Kampüsistan vs... Eskiye gittiğimizde Kampüsistan’da “kızlı-erkekli” aynı evde normal normal kalabilenler varken bugün Zeynep ve Kerem’in bir arada bir ormanda kalması ya da havuzda öpüşmesi olay, Yaman ve Mira’nın yanyana uzanması fecaat, Selim ve Şebnem’in gizliden gizliye birbirlerine aşka düşmeleri acayip. Fatih Harbiye’de Neriman ve Macit’in “öpüşmesini” tam 28 hafta beklemiş biri olarak tek suçu RTÜK’e de atamıyorum artık. Yeni Türkiye’de yani sevişmeden üç çocuk yapmaya çalışmanın normal karşılandığı yerde senaristler, yapımcılar ne yapsın ki? Evet bu toplum hiçbir zaman ahlak kuralları ile etiki ayırabilen bir toplum olmadı ama hiç bu kadar da birbirine girmemişti bütün bu kavramlar. Toptan kafamızın karıştığı son on yılın özetine bakarsak gençler evlendikten sonra flörtleşmeli, evlenmeden önce çay filan içerlerse ne ala memleket! Bunun üzerine yapımcılar da Beni Böyle Sev örneğindeki gibi öpüşmeyen, birbirine sarılmaktan başka bir şey yapmayan bir evli çift yaratmayı başardılar. Çocuklar Duymasın’da bile daha çok aksiyon vardı. Ha onlar zaten evliyken başladı, dert tasa yok da diyebilirsiniz. Tabii bütün bunlar olurken gündüz kuşağı kadın programlarında “Kocam beni terk etti, nasıl dokunacağımı bilmiyormuşum!” diye arayıp yardım dilenen kadınlar da yok değildi. Buradan anlaşılmasın ki televizyon en kutsal bilgi kaynağıdır. Konu asla bu değil, sadece hayatın izlenilenin/ görülenin imitasyonu olma konusu karşımızda duruyor ve biz millet olarak bu mevzuyu fazlasıyla kanıksamış durumdayız.

Mert Eylül’ü yıllarca dokunmadan sevmiş olabilir. Ya sonra?

Yazının alt metnini son zamanların “erotik klipleer varrr!” hezeyanı yaşayan Niran Ünsal’ı gibi okursanız “herkes sevişsin yav!” şeklinde algılayabilirsiniz. Kaldı ki sevgili Niran Hanımefendi “illimünati yapıyor hep bu olayları, sembol efendim!” diye ortalarda dolanırken az biraz internette dolaşan herkes http://michaelsikkofield.blogspot.com.tr adresinden binlerce komplo teorisi okudu bu konuda. Lady Gaga olsun, Rihanna olsun, Katy Perry olsun sırf sembol göstermek uğruna neler neler yapmıyor muydu? Acaba sıradaki kurban Türk dizisi hangisi idi? Dındın! Tabi Rotschild ailesini bir kenara bırakırsak, cinsel yoksunluğun Afrikası olan Türkiye’de hiçbir şeyden haberi olmayan sapıklar gencecik çocukları- kızları batağına düşürmeye çalışıyordu ve kısmen başarılı da oluyordu. Ama bütün bunlar Mira ve Yaman yakınlaştığından, Bihter ve Behlül serada seviştiğinden oluyordu. Bizim cahilliğimiz işte, ne yaparsın!

Neriman’ın aşkı anlaması, güvenli bölgesinden çıkışı oldu.

Mahallenden olmayan herkes kötüdür, tanımadığın dünyalar yasaklıdır fikrini son zamanlardaFatih Harbiye’den daha iyi verebilen bir dizi olmadı. Diziyi izleyip Şinasi’den sıkılanlar bile Macit’i sevdiğini söylemeye çekiniyordu çünkü Macit biraz yanar dönerdi. Neriman çok masumdu, Şinasi de masumdu. Macit ise dışarıdan gelen bir tehlikeydi. Peki Neriman’ı duygusal olarak hiçbir şekilde doyuramayacak Şinasi ileride en ufak “boşlukta” hem kendisi hem Neriman için en büyük tehlike olmaz mıydı? Artık o boşluktan içeri kimler girerdi? Hangi travmalar yaşanırdı? Birbirini sevmeyen insanlar sırf aynı çatı altında diye mutsuz bir ömür mü geçerdi bilinmez. Bilinen, masum kızların tutku duygusuyla tanışmaması gerekliydi. Tanışan ise cadı kazanında kaynatılmalıydı. Masum erkekler ise gerçekten ne istediklerini bilmeden ilk aşık oldukları kızla evlenmeliydi. İleride aşk biterse bitsindi canım, önemli olan devamlılıktı. Devamlılığın kötü tarafı nerede derseniz kareli desenli cekete şöyle bir bakın derim. Neresi kötüymüş, gördünüz mü? Hem zaten amcasının oğlu tecavüz etti diye amcasının öldürdüğü kız da hep dizilere özeniyordu, ondan böyle oldu. On beş yaşında zorla elli yaşında biriyle evlendirilip zorla eve gelmesi de hep bundan yahu!

Çizgi filmler bile eskiden daha gerçekçiydi. En azından Bianca Dupree öyleydi!

Herkesin sevgilisi Larke olmak yerine Bianca olup kendimi öyle sevdirmeyi tercih etmem altı yaşıma denk gelir. Farklılıkların işe yaradığını, yasakların ise bir işe yaramadığını anladığım gün on sekizime bastığım gündü. Tepemizde olan RTÜK ve diğerlerine bunu anlatmak zor ama en azından benim bildiğim bu. Ve Neriman Macit’i öptüğü için değil, Şinasi’ye zorla umut verdiği için durup düşünmeli. Ya da Mert yıllarca zaman zaman sevgilisi olan bir kızı sevdiği için değil, dokunmaktan ve açık sözlü olmaktan korktuğu için eleştirilmeli.

YORUMLAR




DİĞER HABERLER