Dile kolay 12 oldu. Yaşamak da ölmek de bir ekip işi 12 yıldır. Yaşamak da ölmek de… Rıza Baba ve ekibi o kadar uzun zamandır ülkedeki suçlarla mücadele ediyor ki artık hepsi bizden biri. Oduncu Mesut da bizden biri, Keskin Nişancı Ali de, Hüsnü Çoban ve ailesi de. Çocuklar elimizde büyüdü derler ya Arka Sokaklar’da tam olarak bu oldu. Büyüttük, mezun ettik, iş güç sahibi olduklarını gördük. Hatta evlendiklerini, çoluğa çocuğu karıştıklarını, bu aileyi daha da büyüttüklerini. Bu arada birçok kişiyi kaybettik. Kayıpları için gıyabında cenaze namazı kılınan bir dizi olmadı Arka Sokaklar hiç ama Hüsnü Çoban ölecek mi diye bütün ülkeyi ekran başına toplamayı başardı. Adam kaç kez pisliğin teki çıktı, Rıza Baba kaç kez “Anlaşıldı, tamam” dedi, bir suçlu kaç kez Mesut’un “Yat, yat, yat!” demesiyle tutuklandığını öğrendi sayamadık demek de isterdim ama Kanal D bunların hepsini saydığı için mümkün değil.
Arka Sokaklar Türk televizyonlarının en uzun süre en sert eleştirilerini alan dizisi oldu. Sevdiği bir dizi eleştirildiği zaman “Siz Arka Sokaklar izleyin, size müstehak,” diye bir cevap şekli türedi hatta. Dizinin sürekli kendini tekrar etmesi, Rıza Baba ve ekibinin her mücadeleden galip çıkması, ana karakterleri polis olmasına rağmen dizide hiç argo ve küfür olmaması başlıca eleştiri sebepleriydi. Biraz dikkatli izleyince bunların hepsinin yanlış olduğu görülebilirdi halbuki. Her zaman iyilerle kötülerin mücadelesi vardı ama 12 yıldır ve tam 500 bölümdür bu mücadelenin her türlüsünü de gördük. Ekip sadece dışarıdaki suçlularla savaşmadı; en büyük mücadelesini içeridekilere karşı verdi. Bu yüzden yeraltına inmek zorunda kaldıkları da oldu, sürülüp bir mahalle karakolunda görev yapmak zorunda kaldıkları da. Hatta bir suçlunun peşinden Güneydoğu’ya gitmeleri bile gerekti. Türkiye’nin gündemindeki olayları konu edindi. (Gezi Parkı, Pamir Bebek, 15 Temmuz gibi) Bu arada ekibin aileleri ve dostları sürekli farklı hikayeler yaşayarak bir yaşantı kurdu. Rıza Baba’nın ekibi her mücadelesinden bir şekilde galip çıkmayı başardı elbette ama bu arada zaman zaman büyük kayıpları da oldu. Dizinin muadillerine göre küfürsüz olduğu doğru ancak argo konusunda hiç geride kalmadığı da bir gerçek. Karakterlerden birinin adı Oduncu’ya çıktı daha ne olsun. Sadece bunu sansüre takılmayacak şekilde yapmayı tercih ettiler, başarılı da oldular. Dizinin en kibar karakterleri bile o ortamın için de argoya dahil olabildiler hatta. Normali de buydu zaten. Sonuçta Arka Sokaklar kanalın final kararı vermesine rağmen ertesi sezon geri adım atıp diziyi tekrar başlattığı kadar başarılı oldu ve bunun en önemli nedeni kendi tarzındaki samimiyetiydi.
Ekip:
Aylin: Teknik takip konusunda kimse onun eline su dökemezdi. Dizideki ilk sezonları boyunca emniyet setinden nadiren çıktı, hatta bilgisayarın başından kalktığını bile görmezdik. Belki nişanlanacağı akşam sevgilisinin suçlu olmasının acısını yaşıyordu bilgisayar başında. O acıyı atlattıktan sonraysa bir kalktı pir kalktı. Yıllarca ekibe giren çıkan herkesin bir şekilde sevgili-eş bulmasını izledi, izledi sonunda kendisi de ekibin yenilerinden Hakan’a vuruldu. 12 yıldır ekipte olan tek kadın olarak sonunda aşk hayatında mutluluğu yakalayınca herkesi kendisi yaşamış gibi sevindirdi.
Doktor Yavuz: O Batman değil, Superman devil, Captain America değil ama süper güçleri olduğunu asla inkar edemezsiniz. Tıp biliminin tamamını bünyesinde barındıran Yavuz, Gregory House’u bile geçebilirdi bu konuda. Beyin cerrahı da oldu, kulak burun boğazcı da; onkologluk da yaptı, kardiyologluk da. Estetik ameliyata dahi girse şaşırmazdık. Dizi boyunca şaşırtan asıl şey Yavuz’un bu bilgi birikimine rağmen sürekli “Hocam” şeklinde hitap ettiği kişiler olmasıydı hatta.
Çoban Ailesi: Bir düğün yapıyor ve davetiyeyi Hüsnü Çoban ve Ailesi için gönderiyorsanız hazırlıklı olun. Çünkü Suat Çoban yine birçok pot kıracak, Nazike “Bak ne şaşaalı düğün yapıyorlar, sen hala iki kuruşun hesabını yapıyorsun,” diye evin babasına çemkirecek. Metin ve Tekin Çoban meyve suyuna masa altında votka karıştıracak, bunu fark eden Zeliha hemen onları ispiyonlayıp masada seslerin yükselmesine sebep olacak. İki ufaklık, çocuk olmaya devam edecekler ve bunların hepsi Başkomiser Hüsnü Çoban’ı çileden çıkartacak. Masa düğünün ilgi odağı olacak, ertesi gün emniyette bütün ekip Hüsnü’yle dalga geçecek. Çoban Ailesi de evimizin ailesi olmaya devam edecek.
Mesut: Rıza Baba hep diyor ya “Yaşamak da ölmek de ekip işidir,” diye. Mesut Komiser bu sözün canlı tezahürü adeta. Dağlarda omuz omuza çatıştığı, tamamını kaybettiği ekibiyle birlikte ölmüştü yıllar önce aslında. Rıza Baba onu canlandırdı, tekrar ölmeyi düşündüğü her anda da ekibine tutundu. Kim gelirse gelsin ekibin en kabası her zaman o oldu, en çok güldüreni de. Kendisine sevgili dayanmadı bir türlü, biri geldi biri gitti ama bir baba olarak dayandı, Tunç’u tek başına yetiştirmeyi başardı. 12. yılda Oduncu Mesut hala ekibin göz bebeği.
Rıza Baba: Ekibin direği Rıza Baba… 12 yıldır kimsenin amiri değil, herkesin babası oldu. Bir düğün varsa kız ondan istendi, nikah masasında şahit olarak o vardı. Evde kız babasıydı, bu yüzden damadı Ali’ye çektirmediği dert kalmadı. Sonra dede oldu, iyice yumuşadı. Canlı canlı toprağın altına gömüldü ancak bir şekilde ayakta kalmayı başardı. Hala her başı sıkışan ona gidiyor.
MEHMET DİNLER