Okuması izlemesinden daha heyecanlı!
logo logo logo logo logo
Bu sitede yer alan yazılardan yazarların kendisi sorumludur.
Referans vermeden kullanmayınız.
ÖZEL
Antalya Film Festivali’nden notlar
 
Festival Başlasın…

51. Uluslararası Antalya Altın Portakal Film Festivali, bütün karmaşasına rağmen 10 Ekim Cuma günü başladı. Karmaşa diyorum çünkü Reyan Tuvi’nin, Gezi Parkı Eylemleri’ni konu alan Belgesel Filmi Yeryüzü Aşkın Yüzü Oluncaya Dek’in ön jüri tarafından yarışmaya dâhil edilmesine rağmen festival komitesi tarafından çıkarılması, filme uygulanan bir sansür sürecini başlattı. Herkes bir şeyler söyledi, buna karşı tepkisini dile getirdi. Bir yandan da savunmalar yapıldı. İş son noktada içinden çıkılmaz bir hal aldı. Belki de almadı zira birçok yazar, sinemacı, yapımcı v.s bu ortak tepkinin sonucu Antalya’da olmamayı tercih etti. Yönetmenin kendisi bile bir kabul etme/etmeme süreci yaşadı açıkçası. İşte böyle bir ortam içerisinde kendimi Antalya’da buluverdim. Festivale üçüncü gününde dâhil oldum. İzlediğim ilk filmden ve ardından filmin yönetmeni Laurent Cantet ile yapılan soru-cevap bölümünden bahsetmek isterim.

Sansürle ilgili onlarca bildiriden mideme kramplar girmiş olmasını bir köşeye koyuyorum. Yine de tepki benim için de anlamlı ve değerliydi. Haliyle Antalya’da bu şartlar altında bulunmak burukluk yaratsa da, film izlemek, keşfetmek ve öğrenmekten başka derdi olmayan bendeniz gibiler için ortam güzel.


Dünya Sinemalarından: Havana’ya Dönüş.

2008 yapımı Entre Les Murs (Sınıf) filmi ile Palme d’Or (Altın Palmiye) kazanan Fransız yönetmen Laurent Cantet, Altın Portakal’da 2014 yapımı Return to Ithaca (Havana’ya Dönüş) filmi ile yer aldı. Film yıllar sonra bir araya gelen beş arkadaşın geçmişe dair özlemlerini, acılarını, hatalarını konuşmaları üzerine kurulu. Bu anlamda Küba Devrimi’nin arka planında başka neler olduğunu, insanların nasıl etkilendiğini sade bir dille anlatmış yönetmen. Bir çatı katında başlıyor film. Henüz aralarına katılmamış Eddy dışında, Tania, Rafa, Amadeo ve Aldo müzik eşliğinde dans ederler. Sanki gençliklerini yâd eder gibi. Film ilk andan itibaren aynı mekânda geçeceğini hissettiriyor. 16 yıl önce İspanya’ya kaçan Amadeo yıllar sonra geri gelir. Bu beş arkadaşın buluşmasının sebebi de budur.

Amadeo’nun dönüşü, geçmiş hesapların da ortaya dökülmesini sağlar. Rafa geçmişte iyi bir ressam olan fakat şimdi kendisini içkiye vermiş, kendi deyimiyle işe yaramaz şeyler çizerek para kazanan, içindeki hevesi ölmüş birisidir. Tania ise en büyük hayaline kavuşmuş ve göz doktoru olmuştur fakat ailesinden uzakta, tek başınadır. Aldo ise birçok ailevi sorunla boğuşmaktadır. Amadeo ise iyi bir roman yazarı olabilmek için çabalamış fakat başarısız olmuş bir karakterdir. Son olarak Eddy ise Sosyalist Küba’daki bir kapitalisttir. Biraz başına buyruk bir karakter olarak görünse de diğerleri gibi o da zorlu süreçler yaşamıştır. Bu yüzden kendisini kirlenmiş ve devrime ihanet etmiş hissetmektedir. Zira hepsi buna inanmışlardır fakat geldikleri noktada inançlarını yitirmişlerdir.



Film genel olarak bu beş arkadaşın geçmişlerine odaklanıyor. Onların geçmiş sevinçlerini ve hüzünlerini izliyoruz. Bu durum devrim sonrası Küba’da bir aydın sorununa da değiniyor aslında. Zira yaptıkları her şey, her an denetim altında bir hayattan kaçmanın derdindelerdir. Elbette Küba’yı terk etmek o kadar kolay değildir. Amadeo bunu başarmış olsa da o bile geri dönme isteği duymaktadır.

Film politik mesaj vermekten ya da sosyalizm eleştirisi yapmaktan çok, o dönemi aydın/entelektüel kesim üzerinden ele alıyor. Sadece geçmişin anlatısından ibaret olan bu film bu haliyle zaten politik olarak pek de güçlü değil. Yine de Küba’ya bir bakış yapma adına başarılı bir film diyebilirim.

Her ne kadar Küba’ya dair yaratılan atmosferin pekiyi olmadığını düşünsem de yönetmenin tercihini bu yönde kullanmasını saygıyla karşılıyorum. Doğru anlarda gelen kırılma noktaları filmin sonunda düşünmenize ve tansiyonun yükselmesine neden oluyor.

Uluslararası Direktör: Nesim Bencoya ve Yönetmen Laurent Cantet.
Foto: Doruk Önal


Laurent Cantet ile Soru/Cevap

* Küba/Havana tercihinizin sebebi nedir?
2002/2003’ten beri Havana’dayım. Ne olup bittiğini anlaması zor bir yer Küba. Kübalılarla ilişki kurarken hep yoğun ve güçlü bir duygu söz konusu ve bu adanın tarihi de ilginç bir tarih. Her zaman zoru başarmak zorundalar. Küba’yla ilgili efsaneler var. Devrim mitolojisi yoğun bir şekilde var. Her zaman neden ve kim olduklarından emin değiller. Bunları Küba’nın gerçek hayatıyla karşılaştırdığımızda neler olacağını merak ediyorduk. O sırada yapımcımız Havana’da 7 Gün filmi üzerinde çalışma teklif etmişti. Leonardo Padura ile çalışmakta önemliydi. Özünde 15 dakikalık bir hikâye için yazıldı. İki-üç gün sonra bu sürenin bu hikâye için çok kısa olduğunun farkına vardık. Daha değişik bir hikâye yazdım ve Leonardo’ya başka bir filmde görüşeceğimizi söyledim.

* Küba’daki sistem üzerine eleştiri yapıyorsunuz. Küba Hükümeti tarafından sansür söz konusu oldu mu?
Bu filmi yapabilmek için yetkililere senaryoyu verdik. Her türlü izni aldık. Üzerimizde hiçbir baskı olmadı. Böyle bir filmin çekilmesi orada bir değişimin olduğunun işaretidir. Bugünden geriye bakınca Küba’nın geçmişinin dürüst bir şekilde ele alınması gerektiğini düşünüyorum. Havana Film Festivali Direktörü, filmi Toronto’da izledikten sonra çok duygulandı. Film aralık ayında orada gösterilecek.

* Oyuncuları nasıl buldunuz? Fransız bir yönetmen olarak bu duyguları nasıl yarattınız?
Onlar Küba’da yıldız olan, başarılı ve iyi oyuncular. Filmde anlatılan onların hikâyelerine o kadar yakınki duyguyu vermeleri kolay oldu. Filmin çekiminden önce de çok fazla zaman geçirdik. Bunun katkısı da oldu. Bunun sonucunda karşılıklı olarak yakınlaştık. İlk andan itibaren filmde oynamak istediler.

* Filmdeki Eddy, karakteri gibi kendisini (Laurent Cantet’ten bahsediyor) sinema sektöründe kirlenmiş hissediyor mu?
Asla! Yapmak istediğim bir filmi yapmak istediğim gibi yaptım. Oyuncuları bile kendim seçerim. Yapımcı veya cast ajanslarıyla çalışmam.

Eddy karakterini canlandıran Jorge Perugorria.

* Filmdeki resmi (Rafa karakterinin gençliğinde yaptığı bir resim) kim yaptı?
Eddy karakterini canlandıran Jorge Perugorria Küba’da ünlü bir oyuncu ve iyi bir ressam. Böyle bir resmi kim yapar dediğimde, ben yaparım dedi. Kısa bir sürede de yaptı.

* Film çok yanlı. Küba’da sadece bunlar olmuyor. Bu tarz birçok film yapıldı. Neden daha cesur değildi?
Ben burada sosyalizm ile uğraşmadım. Orada gördüğüm bir şeyi aktardım. Bunun dışında Küba’da olan her şeyi gösterme derdim yok. Odaklandığım noktalar göstermek istediğim yerlerdi.

Benim aktaracaklarım bu yazıda bu kadar. Devamı gelecek…
 
YORUMLAR




DİĞER HABERLER