Okuması izlemesinden daha heyecanlı!
logo logo logo logo logo
Bu sitede yer alan yazılardan yazarların kendisi sorumludur.
Referans vermeden kullanmayınız.
ÖZEL
2015’te bu ikiliyle sakinleştik biraz
Fotoğraf: İstanbul LIFE dergisinden

 

İyi şeyler de oluyor bazen. ‘’Hayat dışarıda, gezip eğlenmek varken ne televizyonu’’ diyenlere inat, bizleri ekranın başına mutluluk hormonunun 3D baskısıyla alınmış bir adet zincirle bağlayan bir dizi izliyoruz ekranda. Tatile gittiysek otel odasında, misafirliğe gittiysek mutfakta, bize geldilerse ‘’hadi annenler merak etmesin’’ diye göndererek her fırsatta izlediğimiz bir mutluluk dünyasına kavuştuk bu sene: ‘Kiralık Aşk’. Hikayesi çok tanıdık ama işleyişi de bir o kadar kendine özgün bir dizi olarak hayatlarımızda yer etti. Çok sevdik, sevmeye de devam ediyoruz. Türk halkı olarak bir huyumuz var, başrolleri sevmezsek bir işe asla tutulamıyoruz. Ama KiralıkAşk çok şanslı, başrollerinde Elçin Sangu ve Barış Arduç gibi iki değerli insan var. Aslında senelerdir bir şekilde gördüğümüz, hatta bilinen dizilerde de izlediğimiz ama hiç bu kadar tanıma fırsatı göremediğimiz iki oyuncu. İki iyi, çok yetenekli, her şeyden önce de ruhumuza dokunan iki oyuncu.

Bu sene ödüllere doyamadılar, hem Elçin Sangu  hem Barış Arduç En İyi Kadın ve En iyi Erkek ödüllerine defalarca sahip oldular. Peki neden seviyoruz, niye onlar? Bir kerametleri olmasa bu kadar işin, bu kadar insanın arasından sıyrılamazlar. Nedir onları bu denli ‘’vallahi yolda görsem sırtına atlayacağım, uğruna galonlarca görünmezlik iksiri içip sette aralarına karışacağım’’ dedirten şey? Yetenek, samimiyet, doğallık, gerçeklik, kızıl saç ve beyaz tenle bir Türk bayrağı kompozisyonu mu, her bir köşesine bir çelenk bırakılacak kaslar mı, nedir?

Elçin Sangu Defne’ye öyle güzel dokunmuş, öyle ete kemiğe büründürmüş ki, ‘‘gerçek hayatta da böyle biridir herhalde’’ diyoruz. Belki öyle, belki değil. Evet gerçekten de çok güzel, çok enteresan bir güzelliği olan biri. Ama daha önemlisi, çok gerçek bir şekilde canlandırıyor karakterini. O üzüldüğünde, sinirlendiğinde koskoca Ömer İplikçi’nin kaslarını tek tek koparıp atasımız geliyor. Hücrelerimiz çırpınıyor içimizde ‘‘çıkar bizi dövüşelim senin için’’ diye. Komik, eğlenceli bir sahneyi canlandırdığında kahkahalarla gülebiliyoruz. Çünkü o kadar doğal ki, ‘’acaba mahallede gördüğümüz Defne Topal gibi mi gerçekten, peki katıldığı programlardaki o zarif hanım kim?’’ diyoruz. Ne kadar magazinselleştirilmeye çalışılsa da başarılamıyor, uzak durmayı beceriyor. Cici, yetenekli, evinin önüne alevlerle  ‘‘bir kızılı çok sevdim’’ yazmalık bir kadın oyuncu. İyi ki var, iyi ki hayatımızda diyoruz. Kendisine önerim benim gibi hayranlarını görünce göz göze gelmeden kaçması. Zira 40 kilo bir kız, sırtlayıp götürmeyeceğimin garantisi yok.

Peki peki Barış’ını? Barış Arduç ortalama bir Türk erkeğinin sevgilisine izlemeyi yasaklatabileceği bir adam. Neden mi? Ömer İplikçi’ye milyonlarca kadın neden aşık olduysa ondan. Böyle güzel bakabilen, böyle dokunaklı… Fiziksel özellikleri aynı Elçin Sangu’da da olduğu gibi tabii ki dikkat çekici ama önemli olan bana göre bu değil. Ömer İplikçi gibi duvarlarını sapasağlam örmüş bir adam olmasının yanında, içten içe sakladığı duygusal serseri ile şaşırtan ve bir bakışıyla ‘‘yeaaaaaaa’’ derken koltuktan aşama aşama süzüldüğümüz bir adamı canlandırmak kaç kişinin harcı? Sinirlendiğinde, güldüğünde, aşık olduğunda, nefret ettiğinde veya sadece işine odaklanmış ve çizimini yapıyorken bambaşka adamlar aslında. Hepsini bir arada yaşatan, kalbimizin bütün odacıklarına misafir olan Barış Arduç’a şu saatten sonra karada ölüm yok. Tüm bunlarla beraber de bütün sakinliği, beyefendiliğiyle hiç yorulmadan taşıyor bu şöhreti. Şöhretin bozamayacağı bir adam, o kadar belli ki.

İkisi bir arada mükemmel bir ikili oldular. İşte bu yüzden, 2015’i kimler kasıp kavurdu tahmin etmek çok zor değil. Çok seviyoruz, izlerken mutlu oluyoruz. Bilmeyen tanımayan kalmışsa şayet, hesabı isteyip kalkıyoruz. Bu ikilinin özel hayatlarını çok fazla irdeleyip işin büyüsünü kaçıranları uyarıyoruz. Hayat sokakta, bu gerçek olmayan bir dünyanın gerçek olamayacak kadar güzel bir aşk hikayesi. Sayelerinde zevkle izliyoruz. 2015’in herkese bir özür borcu vardı, bu ikiliyle bir parça sakinleştik mi ne dersiniz?

 

Not: Bu yazı Radikal gazetesinde yayımlanmıştır. 

YORUMLAR




DİĞER HABERLER