Duman ateş olmayan yerden de çıkıyor bazen. Dalgalanıp da durulanlardan, ateşi sönenlerden, kalbinin içinde minik bir yangın olanlardan. Carol’da sönmeyen bir şeyler var, duman görüyor sürekli belki artık sönmesi gerektiğini hatırlatırcasına; ama ateş her yerde ve bu dünyada ayakta kalabilmek için ateşle yürüyebilmek şart.
Bölümün ismi “Tükenmiş”. Daryl’la paylaşıyor sahneyi Carol belki ama izlediğimiz tamamen onun hikâyesi. “Artık her şey tüketiyor seni.” diyor Carol. Eski günlerini anıyor, kocasından yediği dayakları hatırlıyor, tükenmediğine, hayatta olduğuna şükrediyor belki ama küçük bir kızı kafasından vurarak öldürdüğü için de bambaşka bir harcanmışlığın pençesinde.
Carol bölüme Rick’in toplumdan uzaklaştırdığı haliyle başlıyor, sığınağının bir hukuk firması olması boşuna değil; terazilerin arasında uyuması da. Adalet arayışında olduğu okuması da yapılabilir elbet ama onun derdi başka. Terazinin bir tarafına kendisi çıkmış, öbür tarafı için bizi bekliyor, gerçek dünyayı. “Yargılayın beni,” diye haykırıyor, üstüne üstlük gerçekten arzuluyor bunu; şaşkın çünkü yeni toplum sözleşmesinin hangi tarafında olduğunu bilmek istiyor, terazinin öbür tarafının ağırlığı; en büyük bilinmeyen, hem de tamamen bizim belirleyeceğimiz bir bilinmeyen. Bölümün de konusu bu zaten.
Uyanırken yüzüne vuran güneşten rahatsız olan bir insan durumuna gelmiş Carol. İğrenç kocasına karşı koyamayan birinden, topluluğuna zarar verme olasılığı olan küçük bir kızın kafasına sıkacak duruma gelmesi arasında geçtiği yollar kalbini taşlaştırmış. Çözülmesinden korkuyor, tenine değecek en ufak sıcaklığa tahammül yok; o sıcaklığın adı güneş olsa da Daryl olsa da.
Yazarların Carol’la Daryl’ı yalnız bırakması çok başarılı seçim. Carol’ın yürüdüğü yolun tam tersinden geçen Daryl’ın varlığı Carol’ı anlayabilmemiz için önemli. Taştan kalbini, abisinin ölümü sonrası yavaş yavaş parçalamaya başlayıp Beth’li günlerden sonra dünyaya yeni düşmüş meteor sıcaklığında bir kıvama dönüştüren Daryl büyümenin temsili. Carol’ın aksine bomboş hayatını kıyamet sonrası yeşeren duygularıyla doldurup oradan orman çıkarabilen biri. Carol gibi ağaçlarını da yakmıyor üstelik. Carol’ın Daryl’a kırgın olmasının sebebi de bu. Zıt noktalarda başlayıp ters yöne doğru ilerlerken bir noktada kaldığı Daryl’ı özlüyor ve onun değişimine öykünüyor. Daryl’da kendisini görmek istiyor ama Daryl çoktan değişimini tamamlamış, üstelik kendini değiştiren kadını kurtarmak için tehlikeden tehlikeye atlıyor.
“Deniyorum,” diyor Carol. Denediği şey unutmaya çalışmak. Daryl yanında olduğu sürece zombileri öldürmesine geçmişini sorgulamasına ihtiyacı yok, yakmak da Daryl’ın görevi, denerken onu yargılamamak da. Bir yanan kulenin dumanıyla arkadaşlarına kavuşan Carol kefene sarılı yanan zombi aracılığıyla da öldürdüğü küçük kızın günahlarından arınıyor. Geriye kalan ise sadece duman.
Girdikleri plazanın ofisinde orta sınıfın kusursuzluğunu simgeleyen her şey mevcut: Deri koltuklar, laptop, altından çerçeveletilmiş aile fotoğrafı, sebildeki durgun su, duvardaki tablo. Daryl’la Carol tablo hakkında tartışıyorlar, sanata olan özlem önemi bir tema bu sezon, Carol hala bu dünyaya bırakabilecek bir şeyleri olduğunu düşünüyor en nihayetinde deniyor; Daryl’ın ise tabloyla vakit harcamaya niyeti yok. Orta sınıfa ait her şeyden zaten nefret ediyor; kıyamet sonrası dünyaya ayak uydurabilmesinin en önemli sebeplerinden biri bu nitekim. Atlanta şehrine bakıyorlar birlikte; her şey yıkılmış diye konuşuyorlar, bahsettikleri şey medeniyetin ta kendisi, yeni medeniyeti kuracak olanlar onlar fakat nereden başlayacaklarını bile bilmiyorlar hayatta kalmaya çalışmaktan.
Deniyor Carol, en çok da biz sevelim diye deniyor, söylediği kelimeler “İnsanları kurtarmakla zaman kaybetmemeliyiz,” kabilinde belki ama hareketleri öyle değil, terazinin bir o tarafına bir öteki tarafına geçiyor ve hep terazinin karşısı bomboş. Silahlarını çalan Noah’yı vurmak üzereyken 3 sahne sonra Daryl’a çocuğu ölüme terk ettiği için sinirleniyor örneğin. Bazen ateş bazen de duman oluyor ama hep yanıyor, o yanan her neyse bu garip dünyada hayatta kalmasını sağlayan şey de o, yandıkça tükenen yaktıkça tüketen bir kadın. Hep ortada, hep sıkışmış. Terazinin kendisi aslında o; kefelerinden biri değil, çözümü de burada belki, kendini nasıl konumlandırdığında. Kimlik arayışını sonlandırdığında, kefaretine de ulaşmış olacak.
O yüzden Zümrüdüanka gibi yeniden doğması kritik, doğabilmesi için de içindeki ateşi küle dönüştürmek zorunda. O yüzden atıyor kendisini arabanın önüne, aynı masallardaki kuş gibi, yeniden doğmak için ölmesi gerektiğinin farkında. Budur belki de en önemlisi, yeniden doğmak için, hayatta beyaz bir sayfa açabilmek için, tüm günahlarımızdan arınabilmek için kısa süreliğine de olsa küle dönüşmeliyiz önce.