Geçen haftanın finalinden sonra bu bölümü iple değil, halatla çektim desem yeridir. Hülya ve Mahir'in yakalanması tüm Hayat Şarkısı izleyenlerini "Acaba gerçek mi, yoksa bu da bir oyun mu?" sorusuna maruz bıraktı.
Sonunda bölüm başladı... Hülya'nın silah zoruyla götürülmesi, Mahir'in bayıltılması derken biz de Hülya'yı görünce onun gibi telaşlandık. Hülya orada Müfit'le uğraşa dursun, ev ahalisi olan bitenden habersiz Hülya'yı merak etmekle meşgullerdi... Süheyla Hanım haklı olarak, "Bu kadar adam evdeki yılanın başını ezemediniz," diye söylenip dururken, karakoldan haber geldi; Hülya, nezarethanedeydi... Tabii, Bayram Bey durumu önceden sezmişti. Hülya, Müfit ile beraber polisler tarafından götürülürken gözlerindeki korkuyu gördük. Belki de ilk defa bu kadar çaresizdi Hülya. Ne yapacağını bilemiyordu... Mahir dışarıda onu görünce ayrı telaşlı, Hülya o polis arabasına binerken ayrı telaşlıydı... İki kafadarın gözlerinde ortak bir his vardı o an; korku...
Polisin çektiği sorguda, Hülya döktürdü! Yazdı da yazdı resmen. Sonunda sorgu bittiğinde ve dışarı çıktığında karşısında Kerim'i buldu ama bulduğuna pişman oldu kızcağız... Zor geçen gecenin ardından sıcaklığı kocasının kollarında arayan Hülya, buzdan bir duvara çarptı. Kerim'e çok kızdım. Sen haklı da olsan Hülya'ya inanmak zorundasın sayın Cevher! Bu kadar da üzerine gidilmez ki canım, aaa!... Hem kızıyorsun, bağırıyorsun, çağırıyorsun; hem de ardından merak edip Hüseyin'e aratıyorsun. İş mi yaptığın Kerim? Sonra Hülya eve gelince bir azarlamalar, bir kızı ağlatmalar... Tamam anladık; sen bu kıza iyisiyle kötüsüyle her şeyiyle aşık oldun da bir insanın üstüne bu kadar gidilir mi? Sen öyle bağırıp durursan, Bayram Bey ve Süliş de işte böyle korurlar gelinlerini... Kendi kızları gibi şefkat gösterirler, bağırlarına basarlar. İşte bu diziyi sevme nedenim! Gerçek bir aile gibi davranmaları, insanın içini ısıtacak sahnelerin yazılması...
Müfit Bey'in gözü dönmüş bir şekilde tehditlerini savurmasının ardından Bayram Bey oğullarıyla ciddi bir konuşma yaptı. O her şeyi düşünmüştü; kendisi burada kalıp tüm sorumluluğu üstlenecek, tüm ailesini Amerika'ya gönderecekti. Oğulları tabii ki de karşı çıktılar ama Bayram Bey onları bu girdapta tek başlarına bırakır mıydı? Asla... Tüm konuşma boyunca tipik her Türk ev hanımı gibi kapıyı dinleyen Süliş gözyaşlarına daha fazla hakim olamadı ve odaya dan diye daldı. Bayram Bey ile yaşadıkları her sahne nakış nakış yüreğimize işlenmiyor mu? O kadar ince, o kadar naif, o kadar güzel... Doyamıyoruz resmen! Canım Süliş, o kadar etkilendi ki yaşananlardan, o kadar içine oturdu ki evini bırakıp hiç bilmediği bir memlekete bırakıp gitme fikri, derdini onun lafını kesmeden dinleyecek tek insana anlattı; Memo. Tabii bu sayede Kerim de onu dinlemiş oldu. Dinledi dinlemesine ama orada annesinin gözyaşlarını silmesini beklerdim, ona sarılmasını beklerdim... Kuru kuru "Üzülme anne," diyeceğine, sevgisini hissettirmesini isterdim.
Bayram Bey; son dediği akşam yemeğinde herkesi bir araya toplamak, muhabbet etmek, güzel bir aile yemeği yemek istedi ama olmadı. Bu sefer Hülya'da da suç vardı, Kerim'de de... Tüm suçu sadece Zeynep'e yüklemek olmaz. Olsun, Bayram Bey yıllarca biriktirdiği hayat tecrübelerinden bir demet sundu sofrada herkese. İnce ayarı alan Hüseyin oldu da Kerim, Zeynep ve Hülya hala ilkokul talebeleri gibi birbirlerine taş atmaya devam ettiler. Bayram Bey'e iki lokma problemsiz yemek yemek farz olur mu hiç? Telefonu çaldı ve bingo! Kaya, Bahar'ı Hatçe'ye getirip bırakmıştı! Kaya dedim de, her bölüm bir yıldız öne çıkıyor demiştim ya geçen yazımda; bu bölümde de Deniz Hamzaoğlu'nu öne çıkarmış Mahinur Ergun... Deniz Hamzaoğlu da almış rolünü allamış, pullamış bize altın bir tepside sunuvermiş resmen! Tüm yaşananların yükü altında kalan tek insan Kaya değil mi sizce de? Herşey iyi niyetinden, içinde zerre kötülük yok ama hep kaybeden oluyor. Zaten iyiler hep temiz yürekliliklerinden kaybediyor... Bu arada KAYNAKÇI BEY AMCANIN, kendi yaşına başına bakmadan onun yarı yaşındaki Kaya'ya “Sen kart kalırsın,” demesi ne mana gerçekten, pek anlayamadım... Kaya'cık zavallı patronu ölüverince hem işinden oldu, hem Bahar'dan, hem de hayatından... Bahar bebek elden ele dolaşırken kendini en son Bayram Baba’nın kucağında buldu. Ev ahalisinin bebeği görünce verdiği tepkilere çok güldüm... Hele Süliş, yüreği bir nüfus kağıdı daha kaldıramayacaktı resmen! Sonra Bahar, teyzesinin(!) kucağına öyle yakıştı ki... Hülya'nın da kanı çekti resmen! İçi ısındı, kopamadı zavallıdan... Yine de Nilay'ın bu rahatlığından sonra bile anlamadıysa o cin Hülya, ben artık pes diyorum!...