Okuması izlemesinden daha heyecanlı!
logo logo logo logo logo
Bu sitede yer alan yazılardan yazarların kendisi sorumludur.
Referans vermeden kullanmayınız.
ÖZETLİYORUM
Vur dedik de öldürdünüz!
Sezon: 1 Bölüm: 3

Bir gecede rus olma dersleri vol 1.

Benim için uzun ve çok zorlu bir günün ardından biraz olsun gülmek ve baş ağrımı geçirmek için karşısına oturduğum Ulan İstanbul’un üçüncü bölümünün başından daha çok baş ağrısı ile kalktım diyebilirim sanırım. Dedim ya bugün çok zorlu bir gündü diye, bölümü izlerken de tam odaklanamama problemleri ile karşı karşıyaydım ve sonradan yeniden izlemek de hiç işime gelmedi itiraf etmek gerekirse. O yüzden bu hafta yazımı alışılmışın dışında yazmak istiyorum izniniz olursa. Nasılsa hepimiz bölümü izledik, esprilere beraberce güldük. Bu hafta şöyle tüm bu olaylar yaşanırken karakterlerimizin bir değerlendirmesini yapalım diyorum.

Tam bu bölüm ekip adaletli çalma işlerine erken başladı, dizinin son 30 dakikasına sığdırmazlar diyordum ki dizinin başında bize verdikleri gazı bölümün sonuna kadar doldurma sahnelerle geri çektiler.


Sinirliyim, sonra konuşalım!

Bir tek ben mi düşündüm yoksa size de mi öyle geldi ama bölümün başından sonuna kadar bize Ferdi’nin iyiliksever yanı ve Ceyhun’un da “kötü adam” olarak gösterilmesi biraz aşırı mıydı? Geçen haftaki yazımda senaristin olası her çift için umut ışığı yaktığından bahsetmiştim. Bu bir eleştiri de değildi kanımca ama bu hafta da vur deyince öldürmüşler ve bölümü Ferdi-Derya ile doldurmuşlardı. İzleyenlerin ne kadar Ferdi sever olduğunu twitter’da okuduklarımdan gözlemleyebiliyorum ama bu biraz da abartı değil miydi sizce de? Ferdi’yi ben de severim. İçli çocuk vesselam ancak bir bölümde de Ferdi’nin 1500 farklı değişik yönünü göstermek ve bunu bizim gözümüze sokmak zaten pek de taraftarı olmadığım bu aşkın gözümde daha da sıkıcı görünmesine neden oldu.

Şimdi çoğunuz bana kızıyorsunuz bunun farkındayım ama bu tarz aşklar bana gelmiyor. Geçen bölümlerde böyle bir tepkim yoktu aslında, hepsi de olur fark etmez diyordum ama Ceyhun komiserimin yeri gönlümde başkaydı. Ne gerek vardı da -benim için pek sorun teşkil etmese de– Ferdi’nin yazdığı şiiri gidip mahallenin düzenlediği yarışmada okuttunuz ve bir anda araya karaçalı gibi sokuverdiniz. Bizim sıcak mahalle dizimizin de atmosferi bu şekilde benim için dağılmış oldu.

Komşum olmanı istiyorum Şehriban!

Neyse gelelim bölümde benim için güneş gibi parlayanlara. Her hafta dile getiriyorum Zeynep Kankonde, yani bizim komşu Şehriban tam bir şekerlik! Canımı sıkan her bir sahneden sonra kendisinin o güzel yüzünü, o gülüşünü, sesini duyduğum her saniye yüzümü aydınlattı. O hepimizin Şehriban ablası! Canımızın içi. Keşke aralara doldurma yapmak istediğimiz zaman Şehriban’ı kullansak. Yine bu bölüm muzurlukları ile ön plandaydı. Düzenlenen yarışma sayesinde oğlu ile Derya’nın arasını yapma çabalarından tutun da, muhtar ile aralarındaki o kıvılcımlanan aşka kadar söyleyecek tek laf bulamıyorum.

Yaren ise bu bölüm yüreklerimi dağladı. Canım Yaren’imin sahneleri çekimlerdeki sıkıntı nedeni ile güme gitse de, Şebnem Bozuklu o kadar güzel bir oyuncu ki demek istediklerini hemen kaptım ben. Ah bizim batıp giden hayallerimiz Yaren’im! Yaren’in bölüm içerisindeki bir diğer görevi ise Eros misali mahalledeki âşıkları tek tek bulup çıkartmaktı zağar. Bir ara gözüme batar gibi olsa da, sonradan sevimli bulduğumu belirtmeden edemeyeceğim.

Karlos ise bu bölüm tam benim istediğim kıvamdaydı. Yaren’e olan aşkı ve Yaren’in duygusallaştığı sahnelerdeki Yaren’e bakışları –yine sahnenin çekimi nedeni ile güme gitse de- ile bizi kendisine hayran bıraktırdı. Tabii, bölüm içerisinde Yaren ile girdikleri zengin Rus çift kılığından bahsetmeye gerek var mı bilmiyorum ama DEV eğlenceli sahnelerdi. Bu diziyi sırtlanan karakterlerden bir tanesi de kesinlikle Karlos.

Hadi itiraf edin, aşıksınız!

Bahadır’dan bahsetmeden olur mu? Olmaz. Geçen bölüm kendisinin donup kalma yeteneğinin olduğunu öğrenmiştik ya bu bölümde de polisler evi basınca donup kaldı. Ancak benim için en eğlenceli sahnesi, Şehriban ve Ceyhun lokantaya geldiğinde yaşadığı panik ve sürekli Derya’yı neden sorduklarını anlama çabalarıydı. Tabii, kahvaltı masasında da masadakilere Kandemir’e baba demeleri gerektiği hakkında verdiği tepkiler ile Yaren’in olayı abartmasını da es geçmeyelim. Caner Özyurtlu gerçekten inanılmaz bir oyuncu!

Hayati karakterine ise bu hafta oğlu ve eşine tavırlarından dolayı biraz sinirlensem de çoğu zaman güldürdüğü için şimdilik ses etmemeye karar verdim. Kendisinin dizideki bir diğer görevi ise sosyal medyada çok konuşulan fenomen videolardan ya da olaylardan insanların diline dolanmış cümleleri dile getirmek.

Kandemir bu bölüm yine Yaren’in deyişi ile “damarımızı yaktı”. Kızının neden Kandemir’i tanımadığını ve olayların gerçek yüzünü öğrenmek için can atıyorum resmen. Kızını görmek için sinemaya ve havuza gitmesi diyorum başka da bir şey demiyorum. Bölümün sonunda ise yine bombayı patlattı ve kazandıkları paranın çoğunu böbrek bekleyen yardıma muhtaç bir aileye verdi. Sanırım bundan sonra hikâyenin geri kalanında sadece kaptana değil, diğer insanlara da yardım ederek devam edecekler. Gerçi hala o böbreğin bir saatte “para ile” nasıl bulunduğunu hala çözemesem de beni duygulandıran sahnelerdendi.

Sübhaneke dinimiz amin!

Bölümün benim için en saçma kısmı ise Derya, Ceyhun ve ekip arasında yaşanan anlam karmaşasıydı. Telefonda Ceyhun’un da dövüşe gideceğini öğrenen Derya, Ceyhun’un çeteyi yakalamasını istemediği için Ceyhun’a sinemaya gitme teklifi etti ve arayan babasına (Kandemir) arkadaşı Serpil ile sinemaya gideceğini söyledi. Tabii, çete bu duruma hiçbir anlam veremedi. Çünkü akşam dövüş vardı ve şırınga Derya’nın çantasındaydı. Bu sahnede Derya’nın ekibi bilgilendirmek için bir mesajı çok görmesine mi yanayım, yoksa ekibin geçen bölüm üzüldü diye yumurta yemekten vazgeçtikleri Derya’nın gerçekten tüm bu olaylar esnasında sinemaya gittiğine inanmalarına mı yanayım bilemiyorum cidden. Kızcenin sms paketi mi yoktu acaba? Mesaj hakkın yoksa çaldırıp kapatsaydın babanı da geri arasaydılar be yavrucuğum! Yine Derya ile Ferdi arasındaki bu yanlış anlaşılmalarla verecekleri iki dakikalık acıklı sahneleri izletmek için Derya’yı da Ceyhun’u da harcadılar.

3 bölümdür sinirliyim, sinirimi senden çıkartırım!

Yazının başında dedim ya Ferdi-Derya aşkını başlatmak için –ne aceleleri vardıysa- Ferdi’nin 1500 türlü meziyetini aynı bölümde bize izlettiler diye, işte o meziyetlerden bir tanesi de kıskandı mı izbandut gibi adamı dövebiliyormuş meğersem! Aman da aman, sinirlenmiş de “yaralı kuş”! Neyse Ferdi bu bölümde üzerinden bir türlü atamadığı sinirini adamı pataklayarak attı da, belki haftaya biraz daha az sinirli olarak görürüz kendisini.

Bu arada değinmeden olmaz. Mahallenin Sermet Bey’i dizinin ayrı eğlencelerinden bir tanesi. Her cümlesinde acaba yine neden yakınacak diye merak ediyorum.

Bölümün konuk oyuncusu ise Vedat rolünde Yıldıray Şahinler’di. Kendisini Kayıp dizisinde de çok severdim, burada da yine konuşturmuş oyunculuğunu. Umarım yeniden görebiliriz çünkübu oyunun peşini bırakmayacak bir karaktermiş gibi geldi bana.

Son olarak bir de Esra kızımızdan bahsedelim. Bu bölümde anladık ki zaten aşırı sıkıcı olan aşk üçgenimizin bir diğer üyesi de Esra’ymış. Kendisi ilk bölümde de anladığımız üzere Ceyhun Komiserine karşı boş değil. Derya ile fotoğraflarını gördüğünde hafif bir kıskanma geldi. Ceyhun’umu mutlu edecekse, buyursunlar izin verdim bu aşka!
 
 
YORUMLAR




BUNLAR DA VAR