Bir haftalık bir yılbaşı arasından sonra nihayet dizimize kavuştuk. Sevda’yı en son Tibet’le nişanlanıyorken, Saadet’i Asrın’ı müştemilatta bulmuşken bırakmıştık. Servet ve Yılmaz için ise neredeyse kazasız belasız bir bölüm olmuştu en son bölüm.

Asrın’ı gören Saadet, bembeyaz oldu. Kemal de birden ortaya çıkınca telaşı iki katlandı tabii. Aklında sadece nişanı atlatıp durumun çaresine bakmak vardı artık. Muzaffer amca tipik kız babası uyarılarını yaptıktan sonra nişanı kesti. Tibet ve Sevda artık nişanlıydı.

Nişan bittikten sonra Servet, Yılmaz’a pasta götürmeye gitti. Pasta bahane, aşk şahane tabii. Yılmaz bornoz ve havlu kombiniyle pek sevimliydi ama attığı yalan yine işe yaramadı. Kalp hastası Yılmaz, halı sahalarda fink atmıştı. Servet’ten de fırçayı yedi.

Yılmaz’la Servet’in arası pek bir cilveliydi. Akşam cilveleşmesi, sabah cilveleşmesi derken çiftin hayranları olarak biz ekran karşısında mest oluyorduk tabii de bunun uzun sürmeyeceği huzursuzluğu da çoktan içimizi kaplamıştı.

Yılmaz işlettiği mekâna gittiğinde ortalık toz dumandı. Her yeri kırıp dökmüşlerdi, Gönül İşleri’ne doğru yol almışlardı. Bu sırada Tibet’in annesi de Tibet ve Sevda’yı toz duman ediyordu. Tibet’ten bütün para desteğini çekti. Sevda ile Tibet çıldırdı tabii. O “büyük aşk” çatırdadı mı ne??!!

Yılmaz, Gönül İşleri’ne geldiğinde orası da toz duman olmuştu. Servet saklanmıştı. Artık hem adamları karşılayıp nasıl saklanılıyorsa, öyle saklanmıştı işte. Sevda ile Tibet de taksiden hışımla inip taksinin parasını ödememişti mesela. Oluyor yani demek. Olmaz olmaz demeyeceksin.

Yılmaz’ın mekânı ve Gönül İşleri’nin basılmasında kabak Alev’in başına patladı. Servet, Alev’in yanına giderken “Sen tanımıyorsun Alev’i!” dedi Servet’e. Kendisi çok iyi tanıdığı için tabii (HALA KIZGINIM, EVET) Yılmaz Alev’i bulamadı ama Kemal buldu. Geçen bölümde adı bir kere bile geçmeyen, kimsenin ne olup ne bitti diye sormadığı Alev bu bölüm karşımıza felç olarak çıktı. Bunca zaman geçmiş, Yılmaz düşmesine sebep olmuş, kimse arayıp sormadı mı bu kadını peki? ETMEYİN YAV!

Servet, Alev’in felç kalmasının acısını Yılmaz’dan çıkardı. Servet kendisini suçlu hissediyordu ama Yılmaz’ın bir gram bu suçluluk hissetmemesi benim kanıma baya dokundu. Alev’i görmeye giden Yılmaz mekân bastıranların azmettiricisini de orda buldu. Çisil ablasının intikamını bu yolla almayı seçmişti. Alev yaşamak istemiyordu. Servet de ona yaşama sevincini yeniden kazandırmak istiyordu. Alev’le Servet çok iyi eski arkadaştı, Yılmaz bir nevi onların arasına giren kara kedi olmuştu. Aslında Alev Yılmaz’la Servet’i değil, Yılmaz Servet’le Alev’i ayırmıştı sanki.

Asrın yaralıydı ve müştemilatta saklanıyordu hala. Asrın “Hala seni seviyorum,” diyordu Saadet’e. Saadet bir türlü toparlanamıyordu. Sürekli kafası karışıyordu. Asrın sonsuza kadar beni görmeyeceksin vaadiyle orada kaldı ama bu işin sonu nereye çıkacaktı henüz kestiremiyordum ben. Son bir iyilik istedi istedi Asrın, Saadet’ten. Onu gideceği yere götürmesini.

Alev konusunda mevzu yarı tatlıya bağlandı. Alev çok yara almıştı ve gidiyordu. Yılmaz’la Servet’e mutlu olmalarını salık verdi. Yılmaz’ın hala zerre kılı kıpırdamıyordu kadına yahu. İlginç… Bir de “Doğru karar verdin Alev,” demez mi? Lütfetti. Sonrasında Yılmaz Servet kendilerine bir şans daha vermeye karar verdi.

Veeee Bedir geri döndü! Bir havalar, bir havalar! Sevda’yı kapaklardan kapaklar beğenmek zorunda bıraktı. Sevda’nın pişkinliği ise insanı dumur etti resmen. Bedir’in yanındaki kızı kovalamalar, hesap sormalar falan. O aynayı yere attığında düşünecektin sen Sevda hanıııımm!!! OH SANA!

Saadet, Asrın’ı kaçacağı yere ulaştırdı ulaştırmasına da Asrın’ın kendisini de beraber götürmek isteyeceğini tahmin edemedi. Asrın, Saadet’i kaçırmaya niyetlenmişken bölümü bitirdik. 

Bölümde en güzel ve en için eridiği sahne tahmin edersiniz ki Bedir’in dönüşü oldu. Sevda’nın pişkinliğine verilebilecek en güzel cevapları verdi. Beni ekran başında kendine hayran bıraktı. Yılmaz ve Servet’in bir araya gelmesine tam anlamıyla sevinemedim. Yılmaz’ı affedemiyorum ben a dostlar! Bu bölümdeki vurdumduymazlığı da üstüne tuz biber ekti. Ortada bir yanlış vardı ve bu yanlış bir tek Alev’in üzerine yüklenemezdi. Saadet konusunda da denilecek bir şey yoktu bu bölüm, Saadet bildiğimiz Saadet işte.

Sonuna kadar okuduğunuz için teşekkür ederim. Haftaya görüşmek üzere!