Okuması izlemesinden daha heyecanlı!
logo logo logo logo logo
Bu sitede yer alan yazılardan yazarların kendisi sorumludur.
Referans vermeden kullanmayınız.
ÖZETLİYORUM
Şura, gözleri sadakat ve aşk dolu kadın
Sezon: 2 Bölüm: 15
“Beni bir daha bırakıp gitmeyeceksin,” derken, söylediklerine inandın mı küçük Şura?
 
Kurt Seyit ve Şura İstanbul, yeni sezonun ikinci bölümüyle karşımızdaydı bu akşam. Ve gerçekten çok güzel bir bölümdü, ben izlerken inanılmaz keyif aldım. Hikâyeyi gerçekten hissettim ve yaşadım. Her şeyiyle çok güzeldi.
 
Ama korkularının bedelini ömrü boyunca Mürvet’e ödetemezsin ki.
 
Mürvet, ne güzel anlattı kendisini.
 
Geçtiğimiz hafta Seyit ve Şura’yı öpüşürken gören Mürvet’in, Emine’ye yakalandığı an ile bırakmıştık bölümü. Bu hafta da kaldığımız yerden devraldık. Mürvet’i “gece vakti”  sokakta gören Emine, bastı tokadı. Evet, çok yanlış. Evet, çok gurur kırıcı. Fakat Emine’yi de anladım ben bu hafta. Gerçekten çok zor zamanlar geçirmiş bir kadın Emine, dikenli yokuşlardan geçip ulaşmış o düzlüğe. Şimdi kimseye güvenmemesi ve her şeye, herkese potansiyel bir tehlike gözüyle bakması çok normal. Ama yine de kızı oda hapsinde de tutmasın, kurudu kız yalnızlıktan. Ve ben Mürvet ile konuşabilmelerini de sevdim. Kitapta tanıdığımız Mürvet, asla annesinin karşısına geçip bu cümleleri kuramazdı. Dizinin Mürvet’i ise annesine kalbini açabildi, derdini ve çekincelerini anlatabildi. Çok güzeldi bu detay. Mürvet’in o döneme ve mekâna göre güçlü olan karakterini bu küçük nüanslar ile anlayacağız ve çok da güzel olacak. Ve Zerrin Tekindor ile Fahriye Evcen, karşılıklı döktürüyorlar! 
 
Seyit bu yolda Şura’yı ziyan etmesin en iyisi.
 
Tüm masumiyeti ve sadakatiyle karşında olan bu kadına nasıl kıyabilirsin Seyit?
 
Bu hafta Seyit ile Şura’yı izlerken fark ettim ki onların ayrılık sahnesine hazır değilim ben henüz. Tıpkı kitapta olduğu gibi bir hüzün çöktü üzerime, hele ki o güzel fotoğraf sahnesini izledikten sonra… Ama Seyit açısından değil, Şura açısından. Seyit, Şura’nın o güzel aşkını hala hak edemedi bana kalırsa ve bunun için bir çabasını da göremiyorum. Sürekli bir hesap sorma modunda, sürekli Şura’ya bir şeylerin lafını sokuyor ve bu beni çok rahatsız ediyor. Şura’nın gidişine hazır değilim ben. Şimdiden buna dertleniyorum, evet. Şura’sız her şey çok yavan kalacakmış gibi geliyor bana, belki de çok sevdiğimden ve gönlümde apayrı bir yere koyduğumdandır. Bilemiyorum. Bildiğim tek bir şey varsa ben Şura’yı seviyorum, çok seviyorum. Davete katılma konusunda da kızmadım ben Şura’ya, Tina’nın yanında olmak istemesi çok doğal. “Ay Petro’cuğum var orada, hemen gitmeliyim,” gibi bir düşünceye sahip değil ki bu kız. Seyit’in üzerine düşen görev, Şura’nın yanında olmak… Yani surat asmasını gerektirecek hiçbir şey yok. 
 
Kız sana “Aile olabilecek miyiz?” diyor.
 
Sen kafanı çeviriyorsun. Aferin Seyit, aferin sana!
 
Şura, Seyit’e daha ne kadar açık “Benimle evlen,” diyebilirdi ki? SEYİT’E NOT: “Ben buraya hemen taşınmayacağım,” demek, “Biz burada bir aile mi olacağız?” diye sormak ne demektir Seyit? Sen bu sorulara neden her seferinde cevapsız kalıyorsun? Sana aile olmak istediğini söylüyor Şura, neden karşısında kem küm ediyorsun? Ama sen hep böyleydin. O kadının senin evinde, sana bakarak uyanmasını istiyorsan, O’na güven vermek zorundasın. Utanmadan “Ben ne zaman senin yanında olmadım?” diye soramazsın. Hele ki ilk boşlukta başka bir kadına koşmuşken, tutup Şura’ya asla ve asla hesap soramazsın. Hele ki Şura, tüm bunlardan sonra hala başkalarına seni savunuyor ve hala sana sonsuz güveniyorken. Karşısında kem küm ettikten sonra da arkasından “sürpriz düğün” hazırlamasının da değeri yok bende. Zaten o “sürpriz düğün” de Petro’nun gazabına uğrayacak. Bu aşkın sonunu kitapta da Seyit yazmıştı, dizide de Seyit yazacak belli ki. 
 
Böyle mi affettireceksin kendini, böyle mi gönül alacaksın Seyit? Pardon, sen ona zahmet etmiyordun değil mi?
 
Seyit’e “Yanımda olmadın,” diyen Şura haksız mı şimdi? Dibine kadar haklı.
 
En iyi yaptığın şeyi yap Seyit. Suçla ve kaç.
 
Seyit, o kadar alışmış ki her durumda Şura’nın kayıtsız şartsız yanında olmasına, en ufak yanlışını yüzüne söyleyince donup kaldı. Neredeyse Şura’yı aldattığı için bile Şura’nın kendisini suçlayacak Seyit. Pardon, “Neredeyse,” dedim. Suçladı bile! Şura, Seyit’e “Giderim,” derken “Zaten gitmişsin,” demek Seyit’i haklı yapmaz. Korkak yapar. Şura için mücadele etmekten korkan bir adam yapar. Hep olduğu gibi… Şura’yı suçlar, başka bir kadının kollarına koşar. Şura’yı suçlar, gidip başkasıyla evlenmeye karar verir. Bıkmadı her şeyin faturasını Şura’ya kesmekten, bıkmadı Şura’yı her seferinde paramparça etmekten. Yani Şura haklı, konu benim açımdan sonsuza dek kilit. 
 
Meğer başından beri Seyit’i en iyi tanıyan kişi Tina’ymış. Tina’nın, Seyit’e söylediklerinde yanlış olan neydi? Yapmadığı bir şeyi söylemedi ki Seyit’e, hakaret de etmedi. Eğer ki Seyit, hayatlarına üçüncü kişilerin müdahale etmesini istemiyorsa önce kendisine hâkim olacak.
 
 
 
Yeter mi?
 
Alya ve Celil ise boşanma kararlarını herkese duyurmaya başladılar. Güzide çok mutlu tabii ki, “Ben de boşanırım ve sonsuza kadar mutlu yaşarım,” diye düşünüyor. Ama Celil, tabii ki buna izin vermeyecek. Keşke Güzide kadar cesur olabilse… Güzide, her şeyi ve herkesi arkasında bırakmaya hazırken Celil’in bunca korkak olması beni deli ediyor. Bu hikâyenin erkekleri beni komple deli ediyor galiba. Bu kadar güçlü kadınların yanına bu kadar kararsız ve cesaretsiz erkekler… Bu kararsızlık da yine kendi mutluluklarına mal oluyor. İşte, Güzide hamile. Celil’in daha önce gösteremediği cesaret yüzünden belki de. İmkansızlık üzerine imkansızlık… Bakalım ne olacak halleri. 
 
Petro, bunu misliyle geri alır.
 
Alya diziye dâhil olduğu vakit bahsi geçen Petro ve Alya ittifakı yavaş yavaş kurulmaya başladı. Hem de Billy’e karşı! Billy’nin Alya’ya karşı filizlenen ilgisini elbette ki kullanacaklardı (Her ne kadar Alya, -doğal olarak- bu durumu kaldıramasa da). Yalnız Petro ile kurduğu ittifak duyulduğunda –her ne sebeple olursa olsun- Alya’yı diğerlerinden uzaklaştırabilir.  Billy deseniz, çok yanlış sularda yüzüyor. Petro ki koskoca Bolşeviklerden kaçmış ve Seyit’i aylarca ayakta uyutmuş adam, siz vız gelir tırıs gidersiniz ayol! (İroni yaptım, merhaba diyin.) 
 
Ayşe ise inadı ve kaprisiyle ortalığı yakıp yıkmaya devam ediyor. Bakalım birlikte Şura’nın dedikodusunu yaptığı Mürvet, Seyit ile evlenince ne yapacak? Şura’ya “Seyit’in metresi” demek, aşk denen kavramdan ne kadar anlamadığını gösteriyor. Bir hayat böyle devam eder mi? İçinden kötülük taşıyor resmen.
 
Ah Mürvet, kurma o hayalleri kuzum.
 
Ve işte o yol ayrımı…
 
Mürvet ile Emine ise mahallelerine (Kitapta adı Cinci mahallesi idi, burada da öyledir belki. Hatırladığım kadarıyla adı geçmedi henüz) geri döndüler ve kitaptaki düğün gerçekleşti. Seyit’in, Mürvet ile evlenmeye karar verdiği gece… Mürvet çok masum, O’na asla kızıp söylenemem. Neticede O da bir Seyit mağduru, Seyit’in O’na çektireceklerini de bildiğim için daha çok üzülüyorum. Zavallı Mürvet… Hayatını sadece ve sadece kendisine değer veren bir adamın ellerine bırakacak. 
 
TARİHTEKİ İLK SELFIE!
 
Ne kadar paragraf paragraf Seyit’e söylensem de, gerçekten çok güzel bölümdü. Tek bir boş anı yoktu. Haftaya da böyle güzel bir bölümde görüşmek üzere! 
 
Son olarak; bu güzel ayrıntıya değinmeden geçemeyeceğim. Seyt tarafından çekilen Shura fotoğrafının dizide de resmedilmesine bayıldım!
 
 
 
 
YORUMLAR




BUNLAR DA VAR