Alicia yola koyulduğunda iç hesaplaşmaları başlamıştı bile. Will’i önce güleryüzüyle sonra kendisini azarlarken hayal etti, en son da nasıl vurulduğunu gözünde canlandırmaya çalıştı. Ne düşüneceğini bilemez halde hıçkırıklara boğuldu. Gözyaşlarına boğulan bir tek Alicia değildi. LG’ye gelen Diane için de üstesinden gelmesi gereken bir yığın problemle birlikte karşısında duran Will’in boş ofisi vardı. Kabullenmesi gerçekten zordu, Will artık yoktu.
Ortaklara açıklama görevi Diane’e düşmüştü. Burada en beklenilen ve bence en gerçekçi ve de içe dokunan tepkiyi David Lee verdi. David’in mizacı aşikar. Toplantı odasından çıkışı ve yasını başka bir odada gizli ve çaktırmadan yaşaması mizacına hiç ters düşmeyen bir hareketti. Diane ise bundan sonra neler olacağını gösteren ilk sinyali, salya sümük ağlayan bir haftalık stajyeri şutlayarak gösterdi.
Diane, göstermesi gereken en dik duruşu sergilemeye çalışıyordu.
Alicia soluğu LG’de alırken Kalinda araştırmaya başlamıştı bile. Will’i kim vurmuştu, ona göre hedefini bilmesi gerekiyordu. Alicia, Diane ile konuşup olayın nasıl gerçekleştiğini anlamaya çalışırken bir yandan da kendisi ile ilgili biraz olsun rahatlama çabası içindeydi. İlk darbe kendi davası olması gerekirken Will’in davası olan Jeffrey Grant’ın Will’i vurduğunu öğrenmesiydi. Alicia, bu defa Jeffrey’i Will’i vururken gözünde canlandırdı. Haber parça parça öğrenilecek ya, öğrenme sırası Cary’ye geldi. Alicia’dan haberi alan Cary’nin neredeyse dili tutulmuştu ve tam da o sırada laftan anlamaz bir avukatla muhatap olmak zorundaydı.
David Lee gemiyi kollamaya odaklanmıştı ve Will’in ölümü sonrası LG’ninWill’de olan müvekkillerini elde tutma peşindeydi. “İnan senden daha az bunu yapmayı istemiyor değilim,” derken verebileceği en gerçek ve net cevabı vermişti Diane’e. Diane’in onu teselli etmek için omuzuna dokunmasında geri çekilmesi ise çok ince ve yerinde bir detay olmuştu. Sen kim oluyorsun da David Lee’nin her koşulda güçlü olduğunu unutup, onu teselli etmeye çalışıyorsun Diane?
Alicia yarım kalmışlıklarını kendi kendine sorgularken telefonuna baktığında sesli mesajlarında Will’i gördü. O an Alicia’nın yaşadığı hissi ekran karşısında onunla beraber yaşamayan olmuş mudur acaba merak etmekteyim. O kadar heyecan, merak ve üzüntü barındırıyordu ki o mesajı gördüğü an, bunu kelimelerle ifade etmek mümkün değil. Ne yazık ki sesli mesaj da yarım kalmışlıklarına eklediği türden oldu. Will, tam Alicia’ya bir şey söyleyecekken telefonu kapatmak zorunda kalmıştı. Alicia’nın kafasında sorular uçuşmaya başlamıştı. Ne söyleyecekti? Ne söylemiş olabilirdi? Kızgın mıydı? Yoksa onu sevdiğini mi söyleyecekti? Bütün olasılıklar tek tek kafasında canlanıyordu.
Kalinda iz sürmeye devam ediyordu. Jeffrey’e çoktan başka bir avukat bulunmuş, avukatı eşliğinde sorgulanıyordu. Will’in Jeffrey’nin ateş etmesi sonucu değil de polislerin ateşi sonucu ölmüş olabileceği, Jeffrey’nin psikolojik durumu vs vs vs… Açıkçası ben bile dinlemek istemiyordum bu zırvaları. Kalinda için kanıt lazımdı. Adli tıpa gitti ve öğreneceğini öğrendi.
Öte yandan Peter konuşması bittiğinde şok edici haberi öğrenmişti. Eli ne kadar engel olmaya çalışsa da Alicia’yı arama isteğine ket vuramıyordu. Neden arıyorsun be adam? Ne demesini bekliyorsun ki? Bu arada Will’in ani ölümü bir durumu daha doğurmuştu. Will artık Peter için ifade veremeyecekti ve Diane ve David arasındaki konuşmanın bir benzerini bu kez Peter ve Eli arasında yaşadık. Birileri üzülürken birilerinin de onların arkasını toplaması gerekiyordu. David ve Eli bu görevleri yerine getirmek için doğmuştu adeta.
Alicia’nın ikinci durağı olayın vuku bulduğu mahkeme salonuydu. Önce hakimle konuştu. Will’in onu aramadan önce nasıl bir ruh halinde olduğunu çözmeye çalışıyordu. Hakimle beraber mahkeme salonunu gezdiler. Yargıç olayı anlatırken Alicia da gözünde canlandırmaya çalışıyordu. Son anlarında yanında olan avukat arkadaşı Finn Polmar’ı duyunca üçüncü durağı da yaralı Polmar’ın yattığı hastane oldu. Fakat yardımcısından aldığı cevapla Will’in kendisine sinirli olduğunu düşünerek Polmar’la görüşmeden oradan ayrıldı. Alicia delirecek gibiydi.
Cary, Will’in ölümünden dolayı yaşadığı üzüntüyü o anda hırsa dönüştürmüş ve laf anlamaz avukatın haddini bildirmeyi seçmişti. Kalinda ise adli tıptan aldığı cevap olan Jeffrey’nin vurmuş olduğu gerçeği ile ne yapacağından emin gibiydi. Jeffrey’nin ölmek istediğini biliyordu ama ona bunu sağlamak yerine masum bir insanı öldürmenin vicdan azabıyla onu başbaşa bırakmayı seçti. Herkes bu acıyla farklı şekilde baş ediyordu. Diane ise kendilerini bu zor anda darlayan en kallavi müşterilerini ayaklarına getirtip kovarak ekran karşısında bana bir oh çektirdi. Profesyonellik de bir yere kadardı. Diane bu adamın başka firmalarla çalışmasını da engellemişti. WELL DONE DIANE, WELL DONE! (Buraya şeytani gülümseme gelecek.)
Alicia, Finn Polmar’ın telefonuyla hastaneye gitti tekrar. Finn’in aldığı ilaçlardan kafası bin dünyaydı ve koşulları bir yana koyduğumuzda da oldukça sevimliydi. Alicia bile bu sevimlilikten ufak gülümsemelerini eksik etmedi. Finn ile konuşmasında Will’in kime sinirli olduğu ortaya çıktı, Alicia ise Willkendisine kızgın ölmediği için biraz rahatladı. Ölüme üzülmek, aslında kalanların kendilerine üzülmesi bir bakıma. Alicia da en azından Will’in bu dünyadan kendisine kızgın ayrılmadığını bilerek vicdanını biraz olsun soğutmuştu. Finn’in ilaçların etkisiyle algısı çok açık değildi, hatırlayamadığı bir şeyler ileriki bölümde ortaya çıkacaktır diye düşünüyorum. En azından Will’in konuşmaya çabaladıklarından birkaç şey öğrenebiliriz sanki.
Alicia soluğu LG’de alırken Kalinda araştırmaya başlamıştı bile. Will’i kim vurmuştu, ona göre hedefini bilmesi gerekiyordu. Alicia, Diane ile konuşup olayın nasıl gerçekleştiğini anlamaya çalışırken bir yandan da kendisi ile ilgili biraz olsun rahatlama çabası içindeydi. İlk darbe kendi davası olması gerekirken Will’in davası olan Jeffrey Grant’ın Will’i vurduğunu öğrenmesiydi. Alicia, bu defa Jeffrey’i Will’i vururken gözünde canlandırdı. Haber parça parça öğrenilecek ya, öğrenme sırası Cary’ye geldi. Alicia’dan haberi alan Cary’nin neredeyse dili tutulmuştu ve tam da o sırada laftan anlamaz bir avukatla muhatap olmak zorundaydı.
David Lee gemiyi kollamaya odaklanmıştı ve Will’in ölümü sonrası LG’ninWill’de olan müvekkillerini elde tutma peşindeydi. “İnan senden daha az bunu yapmayı istemiyor değilim,” derken verebileceği en gerçek ve net cevabı vermişti Diane’e. Diane’in onu teselli etmek için omuzuna dokunmasında geri çekilmesi ise çok ince ve yerinde bir detay olmuştu. Sen kim oluyorsun da David Lee’nin her koşulda güçlü olduğunu unutup, onu teselli etmeye çalışıyorsun Diane?
Alicia yarım kalmışlıklarını kendi kendine sorgularken telefonuna baktığında sesli mesajlarında Will’i gördü. O an Alicia’nın yaşadığı hissi ekran karşısında onunla beraber yaşamayan olmuş mudur acaba merak etmekteyim. O kadar heyecan, merak ve üzüntü barındırıyordu ki o mesajı gördüğü an, bunu kelimelerle ifade etmek mümkün değil. Ne yazık ki sesli mesaj da yarım kalmışlıklarına eklediği türden oldu. Will, tam Alicia’ya bir şey söyleyecekken telefonu kapatmak zorunda kalmıştı. Alicia’nın kafasında sorular uçuşmaya başlamıştı. Ne söyleyecekti? Ne söylemiş olabilirdi? Kızgın mıydı? Yoksa onu sevdiğini mi söyleyecekti? Bütün olasılıklar tek tek kafasında canlanıyordu.
Kalinda iz sürmeye devam ediyordu. Jeffrey’e çoktan başka bir avukat bulunmuş, avukatı eşliğinde sorgulanıyordu. Will’in Jeffrey’nin ateş etmesi sonucu değil de polislerin ateşi sonucu ölmüş olabileceği, Jeffrey’nin psikolojik durumu vs vs vs… Açıkçası ben bile dinlemek istemiyordum bu zırvaları. Kalinda için kanıt lazımdı. Adli tıpa gitti ve öğreneceğini öğrendi.
Öte yandan Peter konuşması bittiğinde şok edici haberi öğrenmişti. Eli ne kadar engel olmaya çalışsa da Alicia’yı arama isteğine ket vuramıyordu. Neden arıyorsun be adam? Ne demesini bekliyorsun ki? Bu arada Will’in ani ölümü bir durumu daha doğurmuştu. Will artık Peter için ifade veremeyecekti ve Diane ve David arasındaki konuşmanın bir benzerini bu kez Peter ve Eli arasında yaşadık. Birileri üzülürken birilerinin de onların arkasını toplaması gerekiyordu. David ve Eli bu görevleri yerine getirmek için doğmuştu adeta.
Alicia’nın ikinci durağı olayın vuku bulduğu mahkeme salonuydu. Önce hakimle konuştu. Will’in onu aramadan önce nasıl bir ruh halinde olduğunu çözmeye çalışıyordu. Hakimle beraber mahkeme salonunu gezdiler. Yargıç olayı anlatırken Alicia da gözünde canlandırmaya çalışıyordu. Son anlarında yanında olan avukat arkadaşı Finn Polmar’ı duyunca üçüncü durağı da yaralı Polmar’ın yattığı hastane oldu. Fakat yardımcısından aldığı cevapla Will’in kendisine sinirli olduğunu düşünerek Polmar’la görüşmeden oradan ayrıldı. Alicia delirecek gibiydi.
Cary, Will’in ölümünden dolayı yaşadığı üzüntüyü o anda hırsa dönüştürmüş ve laf anlamaz avukatın haddini bildirmeyi seçmişti. Kalinda ise adli tıptan aldığı cevap olan Jeffrey’nin vurmuş olduğu gerçeği ile ne yapacağından emin gibiydi. Jeffrey’nin ölmek istediğini biliyordu ama ona bunu sağlamak yerine masum bir insanı öldürmenin vicdan azabıyla onu başbaşa bırakmayı seçti. Herkes bu acıyla farklı şekilde baş ediyordu. Diane ise kendilerini bu zor anda darlayan en kallavi müşterilerini ayaklarına getirtip kovarak ekran karşısında bana bir oh çektirdi. Profesyonellik de bir yere kadardı. Diane bu adamın başka firmalarla çalışmasını da engellemişti. WELL DONE DIANE, WELL DONE! (Buraya şeytani gülümseme gelecek.)
Alicia, Finn Polmar’ın telefonuyla hastaneye gitti tekrar. Finn’in aldığı ilaçlardan kafası bin dünyaydı ve koşulları bir yana koyduğumuzda da oldukça sevimliydi. Alicia bile bu sevimlilikten ufak gülümsemelerini eksik etmedi. Finn ile konuşmasında Will’in kime sinirli olduğu ortaya çıktı, Alicia ise Willkendisine kızgın ölmediği için biraz rahatladı. Ölüme üzülmek, aslında kalanların kendilerine üzülmesi bir bakıma. Alicia da en azından Will’in bu dünyadan kendisine kızgın ayrılmadığını bilerek vicdanını biraz olsun soğutmuştu. Finn’in ilaçların etkisiyle algısı çok açık değildi, hatırlayamadığı bir şeyler ileriki bölümde ortaya çıkacaktır diye düşünüyorum. En azından Will’in konuşmaya çabaladıklarından birkaç şey öğrenebiliriz sanki.
Alicia’nın nefreti yüzünden okunuyordu.
Alicia’yı evde Peter bekliyordu. Alicia’nın ise bu olanlardan sonra Peter’a katlanacak hali kalmamıştı. Alicia, Will’i tercih ettiğinde hayatının nasıl devam edeceğini hiçbir zaman bilemeyecekti. Ve bu tercihi yapmamasının –ya da yapamamasının- sebebi Peter’dı. Artık aralarındaki şey hiçbir zaman eskisi gibi olmayacaktı. Peter da Alicia’ya sarıldığında onun beton gibi duruşundan bunu anlamıştı.
Hayatın gelip geçici olduğunu bir kez daha tokat gibi yüzümüze çarpan bu bölümün son cümlesi benim bir size bir temennim olsun: Hiçbir zaman içinizi çürüten pişmanlıklarınızın olmaması dileğiyle…
Alicia’yı evde Peter bekliyordu. Alicia’nın ise bu olanlardan sonra Peter’a katlanacak hali kalmamıştı. Alicia, Will’i tercih ettiğinde hayatının nasıl devam edeceğini hiçbir zaman bilemeyecekti. Ve bu tercihi yapmamasının –ya da yapamamasının- sebebi Peter’dı. Artık aralarındaki şey hiçbir zaman eskisi gibi olmayacaktı. Peter da Alicia’ya sarıldığında onun beton gibi duruşundan bunu anlamıştı.
Hayatın gelip geçici olduğunu bir kez daha tokat gibi yüzümüze çarpan bu bölümün son cümlesi benim bir size bir temennim olsun: Hiçbir zaman içinizi çürüten pişmanlıklarınızın olmaması dileğiyle…