Geçen hafta sarhoşluktan yarı baygın Laurel’ın, Sara ile karşılaşmasına şahit olmuştuk. Düşündüğüm gibi Sara Laurel ile karşılaşmaya hazır değilmiş, Oliver’ın kendisini haberdar etmesi üzerine Laurel’ı kurtarmaya gelmiş ki karşılaşmaya hazır olmamakta da haksız sayılmazmış. Kardeşinin hayalinin bile kendisini mutlu ettiğini söyleyen Laurel, onu karşısında gördüğünde sarılıp hasret gidermek yerine altı yıl öncesinin hesabını sormayı tercih etti. Demek bunca zaman kardeşinin bir kazada kayıplara karışması değil de “erkek arkadaşı” ile çıktığı seyahatin yasını tutuyormuş, Oliver’ı suçlamasının nedeni dolaylı yoldan kardeşinin ölümüne sebep olması değil kız kardeşi ile çıktığı seyahatmiş. Sen kız kardeşinin Oliver’a yanık olduğunu bile bile kuyularını kazıp Oliver’ı kendine yar et, ondan sonra da “Beni aldattılar,” diyerek ortalığı ayağa kaldır. Yok öyle yağma! Kimsenin Laurel’ın elinden hayatını çaldığı falan yok, Laurel kendi edip kendi bulanlardan. Sara neden Oliver’la o gemi seyahatine çıktı? Laurel’dan gizlemek için. Neden Laurel’dan gizlemek istiyordu? Laurel’ın kendisine kurduğu kumpas yüzünden Oliver’la yasak aşk yaşamak zorunda kaldığı için. O nedenle Sara’yı karşısına alıp çemkirmeden önce geçmişte yediği naneleri birer birer hatırlasın bakalım, vallahi zararlı çıkar. Bu bölüm bir kere daha anladım, iki kız kardeşten birini seçmem gerekirse bu kesinlikle Sara olur.
Felicity’i bir kere daha sevdim bu bölüm. İnanılmaz zeki ve iş bitirici bir karakter olmasının yanında çok dürüst, dobra ve bir o kadar da iyi niyetli bir karakter. Sadece Oliver’ın var olduğu zamanlar izlediğim ama bu kadar kısa ve yüzeysel sahnelerle bile kendisini fazlasıyla sevdiren Felicity’nin geçmişi ile ilgili ufak da olsa bir bilgi edindik. Meğer bu şen şakrak, sürekli gülümseyen kızın geçmişi hiç de kolay değilmiş. Baba özlemi çeken bir kızmış Felicity, Oliver’a bu mevzudan kısaca bahsederken bile içinin hala nasıl yandığını görebiliyoruz. “Sevdiğim bir kişiyi daha kaybetmek istemiyorum,” derken nasıl da içli içli söyledi. Gel de bu kızı sevme, gel de mutlu olmasını isteme. Hikâye aşk odaklı görünmese de ‘aşk üçgenleri’nden ve bunun sonsuz malzemesinden fazlaca besleniyor. Dizide aşk tahminimizden daha fazla yer alacaksa şayet geçmişe takılıp kalınmasından ziyade Felicity ile çok daha orijinal ve çekici bir aşk hikâyesini yeğlerim.
Bölümde Felicity ve Moira yüzleşmesinden daha çok sevdiğim bir şey varsa o da Oliver ve Moira yüzleşmesiydi. Stephen Amell’in Tommy’nin ölümünden sonra oynadığı en gerçekçi sahneydi bana göre… Felicity, Moira’nın gazına gelmedi ve Oliver’ı kaybetmekten ne kadar korksa da doğru bildiğini yaparak Oliver’a gerçekleri bir bir anlattı. Tabii ki hiçbir şey Moira’nın buyurduğu gibi olmadı, Oliver Moira’dan sonsuz nefret etti ama Felicity’e karşı hiçbir çıkışı olmadı. Neden olsundu ki zaten? Sahneyi izlerken de Moira’nın Felicity’e savurduğu tehdidi çok saçma bulmuştum. Oliver’ın Moira’ya olan tavrı beklediğimden daha sertti. Ondan nefret etmesini, bir süre yüzüne bile bakmamasını bekliyordum ama Moira’ya kendi karakteriyle vereceği bu cevabı beklemiyordum. Oliver’ın da dediği gibi; Moira’nın hayatı yalanlardan ibaretti. Oliver da Moira’nın yoluyla kesti cezasını…
Oliver, Moira’ya ceza kesedursun Slade de baktı ki Blood tek başına bu işin üstesinden gelemiyor, Moira’nın ‘icabına bakmak’ için hazırlıklara girişti. Bölümün en kötü yanı ada sahnelerinin yer almayışıydı ama Slade’in az da olsa varlığı ile avunabildik. Slade’in sahneye çıkma zamanı geldi de geçiyor bile. Bıraksın Blood’u, giysin o görkemli kostümünü ve çıksın Arrow’un karşısına. Vallahi sabrımız kalmadı.
Bölümün sevmediğim kısmı ise Oliver’ın yine Sara’nın kollarına atılması oldu. Sara’yı bağımsız olarak çok seviyorum ama Oliver ile aralarında olan ilişkiyi sevemiyorum ki bu da kesinlikle Sara’dan değil, tamamıyla Oliver’dan kaynaklı. Kürkçü dükkânı gibi dönüp dolaşıp ya Laurel’ın ya da Sara’nın kollarına koşacaksan, vallahi işimiz var seninle.
Son söz;
Arrow yeni bölümü 26 Şubat 2014’de yayınlanacak. Yani iki haftalık bir ara, bir hasret daha bizleri bekler.