Okuması izlemesinden daha heyecanlı!
logo logo logo logo logo
Bu sitede yer alan yazılardan yazarların kendisi sorumludur.
Referans vermeden kullanmayınız.
ÖZETLİYORUM
Sana dokunursam seni kaybederim sandım
Sezon: 3 Bölüm: 80

Karatepeler; Ömer, Ayşem, Masal ve Hacer Karatepe ile mutlu aile tablosu. :)

Sevdiğine dokunmaya korkanların dizisi Beni Böyle Sev’de bu hafta, işler istediğimiz gibi gitmeye başladı. ReyMaz da AyMer de bazı gerçeklerin farkına varmaya başladılar (nihayet).

Geçtiğimiz hafta en son Sevinç’i Sabri’yle basmıştık hatırlarsanız. Lafı bile güldürmeye yetiyor yahu, ahahahahahaha! :) (Melda gülüşü) Daha onlar bizimkileri fark edemeden hemen oradan uzaklaşınca geriye bol bol dedikodusunu yapmak düştü ReyMaz’a. Ama işin tuhafı Mazhar gerçekten kıskanmış gibi davrandı. Vallahi ona ben bile bozuldum, Reyhan nasıl bozulmasın. Reyhan ve Mazhar koştura koştura bu son derece ilginç haberi Fahriye’ye vermeye geldiklerinde kendi olaylarını unutmalarına sebep olacak Melda olayını öğrendiler. Herkesin içinde Melda konusunda tuhaf şüpheler olsa da tam emin olmadan suçlamamak gerektiği kanısındaydı. Ama herkes o kızda tuhaf bir şeyler olduğunun farkındaymış en azından, “Buna da şükür,” dedik.

Ayşem, babasının son günlerdeki durgunluğuna anlam veremese de bir sorun olduğunu fark edince kızlarını da alıp doğru babasının yolunu tuttu. Ömer, Nail ustayı oyalarken Ayşem de neler olup bittiğini kesin bir şekilde Seval’den öğrendi. Menteş yüzünden her şeyin ters gittiğini fark eden Ayşem, kendi durumlarını unutup babasına sarıldı. Ayşem’in babasına olan düşkünlüğünü hepimiz biliyoruz. Kaç yaşında olursa olsun söz konusu babası olunca hemen gözleri doluyor.

Ayşem: ”Canım babam benim, kalbimin tek sahibisin sen benim, yaşama nedenim!”

Melda konusunu Ömer’le paylaşma kararı alan muhteşem dörtlümüz Haluk-Fahriye-Reyhan-Mazhar bu sefer asıl toplanma konusuna döndüler. Ormanda Sevinç’i Sabri’yle basmanın verdiği keyifle Reyhan konuyu keyifli keyifli anlatayım dedi ama Haluk abi anlamayarak ya da farklı şekilde anlayarak birden ortamın buz kesmesine sebep oldu.

Haluk abiden yine müthiş tespitler. :)

Neyse ki konuya hemen açıklık getirdi Reyhan. Sevinç’le Sabri’yi bastıklarını güle eğlene anlatırken Mazharın yüz ifadesi en keyif aldığım andı. Gerçekten kıskanıyor mu, yoksa bunu kendine yediremediği için bozuluyor mu pek anlaşılmasa da halinden memnun olmadığı ortadaydı. Hâlbuki bekledikleri fırsat ayaklarına geldi. Sevinç’i pekâlâ Sabri konusundan gafil avlayabilirlerdi. Mazhar bunu bahane edip çok kolay bir şekilde ayrılabilir Sevinç’ten. İnşallah da öyle olur yoksa bayılacağım ben de. Reyhan’ın da dediği gibi “Hiç öyle ölüyorum, haplar içiyorum, ya Mazhar’ınım ya kara toprağınım falan yok. Hahalahihili. Baya modern fingirdasyon.”

”Modern fingirdasyon” derken gözleri Mazhar’a kayan Reyhan yapmışlar. :)

Melda kazandığını sandığı zaferini kutlarken aklından neler geçtiğini tek tek söyledi aslında. Asıl amacı eve, hatta Karatepelerin sahip olduğu her şeye sahip olmakmış. Bir de “Ömer’i ayartmasın diye gönderdiğiniz Melda, gelir evin sahibi olur,” diyor, sahiden şaka gibi. Melda’nın Ömer’i ayartma ihtimali yüzde sıfırdı zaten. Bu Ayşem olsa da, olmasa da.

Melda konusunu konuşmak üzere Ömer’in yanına giderken yolda Reyhan ve Mazhar yüzleşmesi gerçekleşti. Sevinç konusunda yüzleşmeleri gereken bir durum vardı. Mazhar gerçekten kıskanmış mıydı? Yoksa sahiden bozulduğu için miydi bu tepkisi? Bunu açık açık sorunca Reyhan, Mazhar da tabii sadece bozulduğunu söyledi. Sevinç’in gururu, onuru, incinmemesi derken onun arkalarından iş çevirmiş olmaları çok da hoş bir durum değil tabii ki. Ama sonuç olarak ortada bir gerçek var, Mazhar Reyhan’ı seviyor. Sevinç’ten bir an önce ayrılması gerekiyor. 

Bu kadar güzel iltifatları bünyem kaldırmıyor yapma Mazhar… :)

E şimdi doğruya doğru.

Sevinç meselesini şimdilik bir kenara bırakıp Melda’ya dönüyorum. Fahriye Sevinç’e Melda konusunu anlatınca Sevinç hemen Melda’ya yetiştirdi. Yok böyle bir “fesatlık team”, işleri güçleri fesatlık. Birbirlerinin arkasını kollamaları bir yana, akılları sadece kötülüğe çalışıyor. Sinirden delirmek üzereyim. Bence asıl sorun, Fahriye’nin Sevinç’in iç yüzünü hala fark edememiş olması. Sevinç ilk günden beri hep bir fesatlık, hep bir arkadan konuşma ve kuyu kazma modunda. Vakti zamanında Seda’nın Ömer’le yaşanmamış ilişkisini, sadece kafa karışıklığından ibaret olan basit bir duygu geçişini Seda’nın kötü yanı olarak görüp evden kovma durumuna gelen Fahriye, Sevinç’in pisliklerini nedense görmüyor. Sonuç olarak Sevinç durumu hemen Melda’ya yetiştirdiği için Melda da saniyeler içerisinde kafasında bir plan kurup işin içinden sıyrılmaya çalıştı. Kısmen sıyrıldı da ama kısa süreliğine.

Zeyno, babasının yaptıklarından utanıp Tolga’dan özür dilemeye karar verince gördük ki aslında o da hala az da olsa Tolga’ya güveniyor. “Babanın katil olması senin suçun değil,” derken bile, aslında ona inandığını belli etmeye çalıştı. Gerçi Tolga veya Aylin ona bunu söylediğinde kabul etmiyor ama olsun. Sonuç olarak bu da bir gelişme. Tolga’dan yalancı şahitleri kabul etmesini ve boşanma işini biran önce hızlandırmasını istese de Tolga böyle bir şeyi kabul etmedi.

Yüzüne karşı bitsin diyorsun ama sanki gözlerin bitmesin der gibi Zeyno!

Ömer, Ayşem, Reyhan ve Mazhar Melda’yı karşılarına alıp söz konusu sorunu konuştuklarında önce Melda’nın bir rengi attı gibi oldu. Hah dedim bu sefer olacak ama yok, kız yine yırtmanın bir yolunu buldu. Neymiş efendim Menteş’le borçları ödemelerine müsaade etmesi için, haciz meselesi için konuşmaya hatta ona yalvarmaya gitmişmiş. Ya sen kimi kandırıyorsun Allah aşkına? Ayşem’in içten içe inanmadığını biliyordum zaten. Ama Ömer’in de şüphelendiğini tahmin etmemiştim. Ertesi gün Haluk abiyle bu konuyu yüz yüze konuşunca ipuçlarını birleştirip Melda’nın yalan söylüyor olabileceği kanısına vardılar. Tam buna sevinirken Ayşem de Fahriye’yi yakalayıp Sevinç ve Melda’nın işbirliği konusundaki şüphelerini anlatınca derin bir oh çektim. ”Nihayet Melda’nın da ayağı taşa takıldı,” dedim hatta.

Bu arada Hacer konusu evin içindekileri mutsuz etmeye başladı. Hacer’in ilk günlerdeki neşesinin gidip yerine sessizliği gelince herkes “Acaba nerede yanlış yapıyoruz?” diye düşünmeye başladı. Alıştığı, yaşadığı hayattan birden çok rahat bir hayata geçiş yapınca başta mutlu olması çok normal ama sonuçta o bir çocuk. Ne kadar rahat olursa olsun babasını ve kardeşlerini özlemesi çok doğal. Kendi yediklerinden kardeşlerinin yiyemediğini düşünerek onlara saklaması ağlattı beni. “Küçücük bir çocuğun aklına gelmez,” diyebiliriz belki ama onların aklından daha neler neler geçiyordur kim bilir…

Kuzum sen üzülme, Ayşem annen onlara da yardım eder. :’(

Aylin ve Metin’in kaçınılmaz yakınlaşması nihayet gerçekleşmeye başladı. Dizinin temelinde “zengin kız-fakir oğlan” ya da “fakir kız-zengin çocuk” hikâyesi olmazsa olmaz diye bir madde olduğunu düşünüyorum. Çünkü dizide birbirinden yakışıklı oğlanlar mevcut. Tarık, Ahmet zenginlikte sınır tanımıyor. Üstelik Ahmet, Aylin’le ilgileniyor da. İlla ki bir zengin kız-fakir oğlan çatışması yapacağız diye insanları birbirine kırdırmanın ne anlamı var hiç bilmiyorum. Öyleyse Ahmet ve Tarık niçin dizide? Peki ya Edip? Bir ara Ayça ile Edip yakınlaşır gibi oldu sonra onları da kaybettik, ne olduğunu bilmiyoruz. Sonuç olarak muhtemel AyMet yakınlaşması gerçekleşti. Aylin, Metin’e ailesini bulma konusunda yardım etmeye çalışırken ona karşı olan duygularını da bir nevi göstermiş oldu. Bu ikili buradan yürür. Biz önümüze bakalım.

Vee gelelim ReyMaz’a. Sevinç’in ihanetini fark ettikten sonra her fırsatı Reyhan’la beraber geçirmeye çalışıyor Mazhar. Buna ister Reyhan’a karşı suçluluk deyin isterseniz de rahatlama duygusu, biz halimizden memnunuz. Her ne şekilde olursa olsun ReyMaz mutlu olsun. Bir şey konuşma bahanesiyle Reyhan’ı okulun sinema salonuna getiren Mazhar, “E hazır ortalıkta kimse yok, baş başa film izleyelim bari,” dedi. Hıı Mazhar hıı, biz de zaten asıl amacının bu olduğunu hiç bilmiyorduk, yoksa okulda başka konuşacak yer yoktu yani. :)

Mazhar: ”Çay var tost var. Ama şarjını bitirme bak.” :)

Nihayet baş başa kalabilen ReyMaz, bir korku filmi seçmeden önce Mazhar’ın beş yüz kere şarjını bitirme demesinden o telefonun şarjının biteceğinden ve bir şeylerin olacağından emin olduk. İlk başta bir korku filmi seçip korkudan titreyene kadar bekleyince (tabii o filmin seçilme amacı da Reyhan’a sarılmak falan değil yani ne münasebet), artık daha eğlenceli bir şeylere geçmenin daha mantıklı olacağına karar verdiler. Charlie Chaplin’in bir filmini seçip gülelim eğlenelim derken, birden duygusallaştılar. Reyhan’a neden gelmediğini sorunca Reyhan’da ağzından bir kere geldiğini kaçırınca “Yaşasın duygusal ReyMaz sahneleriiiii!” dedim.

Nezih… :(

Daha burada ağlamamın etkisi geçmezken Ayşem’lerin evine gidiverdik birden. Kapıda Nail Usta, “Gidiyorum kızım,” diyor. Allah’ım şaka mı bu? Neden Nail Usta neden? :’( Dizinin yapıtaşlarından biriydi hâlbuki. Onu geçtim Ayşem babası olmadan yapamaz ki. Ayşem ağladı, ben ağladım. Sanki kendi babamdan ayrılıyormuşçasına… Önümüzdeki hafta Nail baba diziye veda ediyor. Fragmanı bile ağlatmaya yetmişken, yine bol ağlamalı bir bölümü daha sabırsızlıkla bekliyorum.

Kız çocukları babalarına düşkün olurlar ama bunların sevdası bir başka…

Neyse ki bölüm bitmeden Reyhan ve Mazhar’ın tatlı kaçamak sahnelerini izledik de hafiften keyfimiz yerine geldi. Okulda mahsur kalan Reyhan ve Mazhar sabah ilaçlama şirketinden birilerinin gelmesiyle uyandı. Korku filminin etkisiyle bir irkilseler de kısa sürede olayı idrak edip çıktılar. :)

Günaydın sabah güneşlerim. :)

Koş, koş, koş… :)

Haftaya görüşmek üzere, sevgiyle kalın… :)

YORUMLAR




BUNLAR DA VAR