Acısıyla tatlısıyla 79. bölümü geride bıraktık sayın Karayelciler. İzlerken o kadar kendimden geçiyorum, o kadar heyecanlanıyorum ki koskoca iki saat nasıl geçti anlamıyorum bile. Dahası da var izlemelere doyamıyorum!
Prens Sinan.. 79.bölüm fragmanında Poyraz kucaklamış hastaneye getirirken ‘’Hani ya, bu çocukta hiç kan izi falan yok bence vurulmadı başka bir şey oldu ama ne?’’ diye bir düşüncem vardı. Nitekim gerçekten vurulmadığını öğrendik. Hatta Poyraz’la karşı karşıya geldiler birbirlerini buldular ‘’E hani Sinan hastaneye gidiyordu ne oluyor ya?’’ derken pat diye o masum güzel çocuğumuzu havada gördük. Gerçekten Sinan’ın dediği gibi ‘’Okyanustan kurtulup derede boğuldular’’ yani şansın böylesi. Hastaneye geldiklerinde beyin kanaması riski olduğunu öğrenince ‘’Eyvah!’’ dedim. Poyraz’ın şimdi de Sinan için bir savaş içine gireceğini izleyeceğiz. Dünyayı herkese dar edecek ama en çok kendisi bu koca dünyada sıkışıp kalacak çaresizlikten. Neyse ki korktuğumuz gibi olmadı, prens Sinan kolundaki kırıkla bu işten sıyrıldı. Ayşegül Sinan’a çok güzel annelik yapmıyor mu? İkisi bir aradayken inanılmaz tatlılar. Kadın doğurmadan evlat duygusunu tattı Sinan'la. Sinan’ın hastanedeki kaçırıldık bahanesi arkasına sığınarak "Okula da gitmiyim ben, dereceyi ayarlayın, vişne suyu isterim," tavırlarına baba Poyraz, anne-abla Ayşegül sabır katsayılarına hakim olarak bir süre katlandılar. Hep böyle olun canım Karayeller ve müstakbel Mrs. Karayel =) böyle de yazıyorum da yok biz göremicez onların evlendiklerini, adım gibi biliyorum.
Sinan bu kazayı ucuz atlattı ama Poyraz için hiç de bir kenara bırakıp atacağı bir durum olmadı. Yani o Poyraz! Hangi durumu hiçe sayıyor ki, hangi derde bana ne deyip yoluna bakıyor? Hiç! Zaten söz konusu Sinan veya Ayşegül’se o intikam illa ki alınacak. Önce isyan edilecek tabii. ‘’Bu dünya kötü insanlar yüzünden kötü bir yer değil albayım, iyiler yüzünden böyle ve iyilik beş para etmiyor.’’ Ardından toparlanış ve intikam yeminleri için kolları sıvama bölümü geliyor. Girişimciler'e ulaşmak için Nevra’dan ipucu alan Poyraz kendi tayfasını toplayıp ilk adımı attı. Bir kahvede kötülerle mücadele etmek için güçlerini ortaya koyup birbirlerini gaza getirmeleri gerçekten çok güzeldi. Eda’nın bu gruba dahil olması da. Korkuyordum onu kaybediyoruz diye. Sanki Sema’nın yerini doldurma yolunda gibi. Dolduramaz tabii, o ayrı. Ama onu izlemeyi, tavırlarını, o güçlü kadın duruşlarını seviyorum. Kim sevmez?
Canım Meltem Karayel. Hastanede gördüğü abisinin önce yüzüne bakmayıp sonra ‘’Hatırlamıyorum abi’’ diyerek on metre uzağına itti onu. Ayşegül’ü ve Sinan’ı hatırlaması üzerine Ayşegül'ün ‘’Demek ki ona üzüntü yaratan her şeyi silmiş, iyi şeyleri hatırlıyor,’’ demesi Zülfo dahil unuttuğu herkesin içinde bir yumru oluşturdu. Şimdi o anıları geri çağırmak için kırk takla atan Zülfo’yu izlemek en büyük zevkim oldu. Sıpa göz bile diyemiyor içi nasıl yanmasın! 14 Şubat Sevgililer Günü’nde aralarında geçen muhabbeti iki yıl aradan sonra tekrar yaşamaları harikaydı. İşte sonunda o güzel öpücük gelecek, prenses o zehirli elmanın etkisinden kurtulup gözünü açacak, ‘’Dedeeeem,’’ deyip sarılacak diye tabii ki beklemedim. Ama biraz olsun kalbi cız eder diye düşünüyorken, öpüşme bile olmadığı gibi Zülfo’nun öpüşme girişimi de yumruk girişimiyle son buldu. Zülfocum kendisine tekrar aşık edeceği düşüncesinde azmederken Meltemcim hodri meydan diyerek son noktayı koydu. Bakalım neler izleyeceğiz.
Girişim tarafından dışlanmış, hayatı tehlikede olan Nevra bir yandan da Çınar’ın gerçekleri öğrenip evi terk etmesiyle son çare olarak, Çınar’ın öğrenmediği kısmı anlatarak onu ikna çabalarına girdi ama nafile. İzlediklerim beni de şaşırttı. Nevra’nın zorla evlendirilmesi, ona zorla sahip olan kocasından doğan Yavuz, evlendirilmeden önce aşk yaşadığı Oktay’la kaçma planı yaparken ortada kalması ve Çınar’a hamile kalması. Bundan sonra da hayatını Çınar’a adaması. İnsanın yaşadığı zorluklar onu güçlendirir, ayakta tutar; ama bu işte bir yanlışlık var ki Nevra’nın yaşadıkları aklını çıldırtmış. Her ne olursa olsun Çınar’ın da dediği gibi insan öz oğlunu öldüremez. Çınar olanı biteni düşünüp Mümtaz'larla iş birliği içine girip Nevra’yı hapse attırmaya karar verdi ve ona tuzak kurup Nevra suçlarını anlatırken ses kaydını aldı. Yani ses kaydı aldın madem, bunu neden Nevra’nın gözüne sokuyorsun, bak burada ne var diyorsun? Bir de Nevra’nın çocuğu olacaksın be Çınar, sana hiç yakıştıramadım. Ben olsam korkardım. Madem kadını hapse attırma peşindesin, gizliden işini hallet bitsin gitsin. Kadın öldürüyor, öldürmezse süründürüyor; bunu sen bilmeyeceksin de ben mi bileceğim? Evet ben bildim harbiden! Çınar evden çıktıktan sonra onu takip ettirip elindeki kayıdı alıp Çınar’ın da bir güzel bodrum katında elini kolunu bağladı. Ve onu öldürmeyeceğini ama ömür boyu orada tutabileceğini söyledi. İşte şimdi yandın Çınar. Öldürse bir anlamda kurtuluş sayılırdı senin için ama şimdi saçların beyazlayana kadar orada kalmasan bari..
İzlerken beni şaşırtan bir diğer isim de Savaş oldu. Adam iyi mi, kötü mü anlayamadım. Bir yandan kaçak olarak ülkeye silah sokmak için Bahri Baba'yı kullanıyor, diğer yandan Eda’ya kızına kavuşması için yardım edeceğini söylüyor. Umarım abisinin intikamını alma düşüncesini Eda’ya olan aşkından unutur. Belki ilerde sevgili Eda da yeniden aşık olmaktan korkmaz. Ama tabii ki Savaş gerçekten güvenilir bir adam olduğunu kanıtladığında. Bir de diyor ki ‘’Beni abim yetiştirdi’’. Yahu seni abin yetiştirdiyse cidden evlerden uzak, gönüllerden ırak tutulman gerekiyor. Bir de seni yetiştiren abinin ne kadar psikopat olduğunu nasıl anlamazsın arkadaşım? Canımızı sıkmayın artık.
Bölümde 14 Şubat’a ufak dokunuşlar gördük. Aslında dünya için ufak, Karayelciler için efsane boyutta özel. İsa’nın anne babasına hazırladığı sürpriz yemek, Sadreddin’in şaşırtan hareketleri.. Songül’ü kucağa almalar, karısı için adam dövmeler. Bahri Baba'mızın kemanlar eşliğinde Despina Hanım'cığımla dansı ama en bombası Ayşegül’ün kaçırıldı izlenimi yaratıp sahnede en şık haliyle Poyraz’a aşkla bakan gözlerle şarkı söylemesi... Bir an kendi sesiyle söyleyecek sandım. Çok da merak ettim. Burçin Terzioğlu şarkı söylemeyi beceremediğini, sesinin oldukça kötü olduğunu söylemişti (biz aksine inansak da). ‘’Aa valla söyleyecek, bakalım sesi nasılmış?’’ derken hooop Sezencim girdi araya. Olsundu. Sezencimd e o geceye damgasını en güzel şekilde vururdu o güzel sesiyle. Öyle de oldu. Aşkla bakış, aşkla sahneye çağırış, aşkla dans ve aşkın sözleri. Matematiği bile ağlatan sözler hatta =)
İsterdik ki gece orada bitsin. Onlar öyle birbirlerine bakıp dans ederlerken bölüm sonu yazsın. Ama yazmadı, ne zaman yazdı ki şimdi yazsın. Sado, Zülfo, Eda, Poyraz ve Taşkafa, Girişimciler'den birini öbür dünyaya göndermek için plan yaptılar ve herkes sevdiceğini bir yerde bırakıp hazırlandı. Eda'nın kostümüne ve Poyraz’ın haline beş dakika kesintisiz gülmüşümdür =) Plan gereği Poyraz Eda’yı adama teslim edecek ve sonra işini bitireceklerdi. Ama öğrendiler ki o pislik adam kadınlarla birlikte oluyor ve onları videoya alıyormuş. Bunu öğrenen Poyraz çıldırdı ve olan oldu. İyi ki de oldu. Adamı öldürmedi ama bir maşayı ateşte ısıtıp onda ömür boyu kalacak bir iz bıraktı. Adam yandıkça bizlerin yürekleri soğudu. Böyleleri bin beter olsun.
Bölüm ‘’Daha yeni başlıyoruz,’’ cümlesiyle son buldu. Sanırım o eski hareketli günlere şu beşli ile geri dönüyoruz. Hadi hayırlısı. Arkalarından dua etmeyi unutmayın. Artık şu dizide kötüler dışında kimse ölsün istemiyorum.
Haftaya görüşmek üzere, aşkla kalın.