Patrick ve patronu Kevin çok iyi bir çift olmuşlar işte. Pazar günü ofiste beraber çalışıyorlar. Hazırladıkları oyunu beğenmedikleri, daha iyisini yapmadan da sunuma geçmeyi mesleki duruşlarına yediremedikleri için Pazar gününü birlikte geçirmek durumda kalmışlar. Fakat bu durumdan rahatsız olduklarını söylemek mümkün değil. Birbirlerinin içlerini, dışlarını, ruhlarının gizli ırmaklarını ve iç denizlerini çözüyorlar. Sonra bir anda Kevin’ın sevgilisinden açılıyor konu, uzaklarda yaşadığını öğreniyoruz demeye kalmadan telefonla arıyor Kevin’ı. O ana kadar Patrick ve Kevin, Kevin ve Patrick çok iyi bir çift gibi duruyorlar. Hele de aynı işi yapıp birbirlerini anladıkları konusu varken. İkisinin de derdi buyken.
Kevin apar topar gittiği anda, Patrick de kendini Falsom Sokağı Festivali’nde, Agustin ve Dom’un ev arkadaşı kızın yanında buluyor, bu arada onun da adını öğreniyoruz, Doris imiş ismi. Her neyse, o kadar da önemli değil. Falsom Sokağı Festivali denilen şey, Türkiye’deki Onur Yürüyüşü’ne benziyor biraz sanırım ama daha gey olanı. Deriler, zincirler, çıldırasıya erotik kıyafetler… Derken asıl şok edici durumu görüyoruz, Agustin o kalabalık şenlik içerisinde ‘seks işçisi’ arkadaşını eliyle koymuş gibi buluyor ve yemeğe davet edip, yemek yerken ondan işinin incelikleriyle ilgili bilgi alıyor. Ne zavallıca ama! Sonra da gidip onu kiralıyor. Kiraladığı bir fahişeyle yatmak dışında ne yapar insan? Çünkü Agustin yatacak gibi görünmüyor.
Dom ve saunada tanıştığı zengin ve çiçekçi dostu.
Ama biri eksik, hakikaten “Dom hangi cehennemde”? O da saunada tanıştığı zengin dostu Lynn ile yemek yiyor. Enteresan olan ise şu: Dom, Lynn’dan para istemiyor. Ya da sadece öyle görünüyor. Sohbet koyulaştıkça iş paraya dayanıyor ve Dom, üstü kapalı bir biçimde parayı nasıl elde edebileceğini soruyor. Ardından ona çıkma teklif edip, restoranda satacağı yemeklerden tattırmaya çalışıyor. Lynn’ın yatırım yapması için elinden geleni yapıyor. Belki de başarılı olur, kim bilir!
Bölümün en çalkantılı ve bana göre komik kısmı ise Patrick ve Agustin’in samimiyet üzerine konuştukları kısım. Agustin’in geniş bakış açısı ve kiraladığı erkek fahişe CJ ile Patrick baş edemez gibi görünüyor. Agustin kolay yutulur lokma gibi görünmüyor çünkü. En kötü fikri en kötü şekilde ifade etse bile umursamazlığı sayesinde her şeyin üstesinden gelebilecek bir tipe dönüşüyor her seferinde. Fakat iş bu sefer fazlasıyla acınası görünüyor Patrick açısından, çünkü yalnız benim değil, hikâyedeki herkesin fark ettiği şey şimdilik gerçekleşmeyecek gibi görünüyor, belki ilerde.
Patrick, bir sevgilisi olan patronu Kevin ile psikolojik bir çatlak nedeniyle ilişki yaşıyor gibi düşünüyor/hissediyor kendisini ve bununla tatmin oluyor. En azından dışarıdan bakan birisi için durum bu. Ama benim temennim, bunun gerçeğe dönüşmesi. Agustin’in de çatlayan ilişkisinden sonra hikâyede mutlu insan bulmak, düzgün bir ilişkiyi işaret etmek epey güçleşti. Bu arada Frank nerede? Agustin’i iyice başıboş bıraktı, böyle bırakırsa Agustin de gider fahişeyle anlaşır işte!
Kevin’in ofise geri dönmesi ve ofiste Patrick’in arkadaşları Doris (halen bu kadının hikâyedeki görevini anlamış değilim?), Agustin ve Hugo’yu ofiste bulması ise muhteşem ötesi bir şanssızlık oluyor. Ofise neden geldiklerine gelince, Agustin’in tuvalet sırası bekleyemeyecek kadar sıkışmış olması nedeniyle (konuyu açmayayım dedim ama kurgu beni buna zorladı). Neyse, o konuyu fazla kurcalamayalım. Kevin’a dönelim ve onun ofise dönüşüne. Erkek arkadaşını evde bırakıp ofise döndüğüne göre Kevin’da da Patrick’e karşı bir şeyler oluşmaya başlamış demektir bana kalırsa. Haydi hayırlısı, haklı çıkacağım galiba!
Ama biri eksik, hakikaten “Dom hangi cehennemde”? O da saunada tanıştığı zengin dostu Lynn ile yemek yiyor. Enteresan olan ise şu: Dom, Lynn’dan para istemiyor. Ya da sadece öyle görünüyor. Sohbet koyulaştıkça iş paraya dayanıyor ve Dom, üstü kapalı bir biçimde parayı nasıl elde edebileceğini soruyor. Ardından ona çıkma teklif edip, restoranda satacağı yemeklerden tattırmaya çalışıyor. Lynn’ın yatırım yapması için elinden geleni yapıyor. Belki de başarılı olur, kim bilir!
Bölümün en çalkantılı ve bana göre komik kısmı ise Patrick ve Agustin’in samimiyet üzerine konuştukları kısım. Agustin’in geniş bakış açısı ve kiraladığı erkek fahişe CJ ile Patrick baş edemez gibi görünüyor. Agustin kolay yutulur lokma gibi görünmüyor çünkü. En kötü fikri en kötü şekilde ifade etse bile umursamazlığı sayesinde her şeyin üstesinden gelebilecek bir tipe dönüşüyor her seferinde. Fakat iş bu sefer fazlasıyla acınası görünüyor Patrick açısından, çünkü yalnız benim değil, hikâyedeki herkesin fark ettiği şey şimdilik gerçekleşmeyecek gibi görünüyor, belki ilerde.
Patrick, bir sevgilisi olan patronu Kevin ile psikolojik bir çatlak nedeniyle ilişki yaşıyor gibi düşünüyor/hissediyor kendisini ve bununla tatmin oluyor. En azından dışarıdan bakan birisi için durum bu. Ama benim temennim, bunun gerçeğe dönüşmesi. Agustin’in de çatlayan ilişkisinden sonra hikâyede mutlu insan bulmak, düzgün bir ilişkiyi işaret etmek epey güçleşti. Bu arada Frank nerede? Agustin’i iyice başıboş bıraktı, böyle bırakırsa Agustin de gider fahişeyle anlaşır işte!
Kevin’in ofise geri dönmesi ve ofiste Patrick’in arkadaşları Doris (halen bu kadının hikâyedeki görevini anlamış değilim?), Agustin ve Hugo’yu ofiste bulması ise muhteşem ötesi bir şanssızlık oluyor. Ofise neden geldiklerine gelince, Agustin’in tuvalet sırası bekleyemeyecek kadar sıkışmış olması nedeniyle (konuyu açmayayım dedim ama kurgu beni buna zorladı). Neyse, o konuyu fazla kurcalamayalım. Kevin’a dönelim ve onun ofise dönüşüne. Erkek arkadaşını evde bırakıp ofise döndüğüne göre Kevin’da da Patrick’e karşı bir şeyler oluşmaya başlamış demektir bana kalırsa. Haydi hayırlısı, haklı çıkacağım galiba!
Giyelim derileri, çıkalım sokağa diyen Agustin ve Patrick.
Burada kızıyor olmamız gerekiyor sanırım, çünkü Patrick ofiste baş başa kaldığı Kevin’ı işin yetişmeyeceğini söyleyerek bırakıp gidiyor. Oysa bence Kevin onunla vakit geçirmek istiyor, o da farkında işin yetişmeyeceğinin. Patrick’e boşuna acemi demiyoruz galiba, her konuda acemi, istisnasız hepsinde. Ama üzerine deri yelek giyip koşarak dostlarının yanına gitmeyi biliyor.
Nihayet orada da Frank’i görüyoruz. Anlıyoruz ki, Agustin’in icraatlarından haberi var ve sonuna kadar destekliyor. Bu nasıl geniş bir ilişki dememek için kendimi çok tutuyorum. Fakat ilişki onların ilişkisi olduğu için gıkımı çıkarmıyorum.
Ve Patrick orada Richie’yi görüyor, arayı düzeltiyor, sarmaş dolaş dans ediyor Kevin’ı düşünmeyerek. Dom, yatırımcıyı bulmanın verdiği mutluluğu yaşıyor. Agustin de muhtemelen işleri daha ne kadar garipleştirebileceğini düşünüyor. Peki, sahi, Kevin ne yapıyor acaba?
Burada kızıyor olmamız gerekiyor sanırım, çünkü Patrick ofiste baş başa kaldığı Kevin’ı işin yetişmeyeceğini söyleyerek bırakıp gidiyor. Oysa bence Kevin onunla vakit geçirmek istiyor, o da farkında işin yetişmeyeceğinin. Patrick’e boşuna acemi demiyoruz galiba, her konuda acemi, istisnasız hepsinde. Ama üzerine deri yelek giyip koşarak dostlarının yanına gitmeyi biliyor.
Nihayet orada da Frank’i görüyoruz. Anlıyoruz ki, Agustin’in icraatlarından haberi var ve sonuna kadar destekliyor. Bu nasıl geniş bir ilişki dememek için kendimi çok tutuyorum. Fakat ilişki onların ilişkisi olduğu için gıkımı çıkarmıyorum.
Ve Patrick orada Richie’yi görüyor, arayı düzeltiyor, sarmaş dolaş dans ediyor Kevin’ı düşünmeyerek. Dom, yatırımcıyı bulmanın verdiği mutluluğu yaşıyor. Agustin de muhtemelen işleri daha ne kadar garipleştirebileceğini düşünüyor. Peki, sahi, Kevin ne yapıyor acaba?