Filmi başa sararsak şayet; bölüme Thea’nın başına geleceklerden habersiz, Slade’in ütülü mendiliyle gözyaşlarını sildiği andan başladık. Bu arada Slade psikopat bir katil olabilir fakat cebinde ütülü kumaş mendil taşıyacak kadar da beyefendidir, bunu kenara not edelim lütfen. Slade, Thea’ya zarar vermek ya da onu öldürerek Oliver’dan intikam almak için kaçırmadı. Oliver’a ders vermek istiyordu sadece ve başarılı da oldu.
Oliver elbette ki Slade’i bir kelepçeyle dizginleyeceğini düşünmüyordu ama onunla yüzleşmek ve Thea’nın yerini öğrenmek için Slade’i Deathstroke tarafını ortaya çıkaramayacağı bir yere sürüklemek zorundaydı. Ve en nihayetinde Oliver ile Slade arasındaki ilk gerçek ve net yüzleşmeye de şahit olduk. Bu yüzleşme ile birlikte Oliver’ın psikolojik olarak en zayıf olduğu anlardan birine de şahitlik ettik. Thea’nın yerini öğrenmek için Slade’e yalvarmanın eşiğine gelen Oliver’ın daha güçlü olmasını beklerdim, en azından Slade’in Oliver’ın acısını bile bu kadar kolay yoldan yaşatmayacağını bilerek atmalıydı adımlarını. Slade “Oliver’ın sevdiklerini elinden almak”tan bahsederken asla onların ölümünden bahsetmiyordu, onları Oliver’dan olabildiğince uzaklaştırmaktan ve Oliver tamamıyla yalnız kalınca ise son darbeyi vurmaktan bahsediyordu. Slade gibi akıllı bir adamın en büyük adımı elbette ki çocuk kaçırmak olmayacaktır. Oliver, Slade karşısında başarılı olmak istiyorsa şayet O’nun gibi düşünmeye başlamak zorunda… Her zaman kendisinden bir adım önde olan adamın önüne geçmek istiyorsa bu kadar basit düşünmekten vazgeçmesi lazım. Zaten son bölümlerde hata üzerine hata yapıyor. Önce Roy’u Thea’dan uzak tutmasının ne kadar büyük bir hata olduğunu gördük. Roy’u sakinleştiren şey başlı başına Thea’ydı ve yanında durması Thea’ya zarardan çok yarar sağlardı. En azından Slade, Thea’ya yanaştığında bir yere kadar onu koruyabilirdi. Bunun dışında bu bölüm de Lance ailesinin Dedektif babasının başına iş açtığına şahit olduk. Dedektif Lance, Kanunsuz’a her daim yardım etmeye hazır fakat Oliver, O’nun zarar göreceğini bile bile bu işin içine çekmemeliydi. “Kendimin en büyük düşmanı benim” derken, çevresine de ne denli zarar verdiğini görmesinin vakti artık.
Oliver elbette ki Slade’i bir kelepçeyle dizginleyeceğini düşünmüyordu ama onunla yüzleşmek ve Thea’nın yerini öğrenmek için Slade’i Deathstroke tarafını ortaya çıkaramayacağı bir yere sürüklemek zorundaydı. Ve en nihayetinde Oliver ile Slade arasındaki ilk gerçek ve net yüzleşmeye de şahit olduk. Bu yüzleşme ile birlikte Oliver’ın psikolojik olarak en zayıf olduğu anlardan birine de şahitlik ettik. Thea’nın yerini öğrenmek için Slade’e yalvarmanın eşiğine gelen Oliver’ın daha güçlü olmasını beklerdim, en azından Slade’in Oliver’ın acısını bile bu kadar kolay yoldan yaşatmayacağını bilerek atmalıydı adımlarını. Slade “Oliver’ın sevdiklerini elinden almak”tan bahsederken asla onların ölümünden bahsetmiyordu, onları Oliver’dan olabildiğince uzaklaştırmaktan ve Oliver tamamıyla yalnız kalınca ise son darbeyi vurmaktan bahsediyordu. Slade gibi akıllı bir adamın en büyük adımı elbette ki çocuk kaçırmak olmayacaktır. Oliver, Slade karşısında başarılı olmak istiyorsa şayet O’nun gibi düşünmeye başlamak zorunda… Her zaman kendisinden bir adım önde olan adamın önüne geçmek istiyorsa bu kadar basit düşünmekten vazgeçmesi lazım. Zaten son bölümlerde hata üzerine hata yapıyor. Önce Roy’u Thea’dan uzak tutmasının ne kadar büyük bir hata olduğunu gördük. Roy’u sakinleştiren şey başlı başına Thea’ydı ve yanında durması Thea’ya zarardan çok yarar sağlardı. En azından Slade, Thea’ya yanaştığında bir yere kadar onu koruyabilirdi. Bunun dışında bu bölüm de Lance ailesinin Dedektif babasının başına iş açtığına şahit olduk. Dedektif Lance, Kanunsuz’a her daim yardım etmeye hazır fakat Oliver, O’nun zarar göreceğini bile bile bu işin içine çekmemeliydi. “Kendimin en büyük düşmanı benim” derken, çevresine de ne denli zarar verdiğini görmesinin vakti artık.
Slade Wilson’ın her bölümde büyük bir iştahla insanları öldüren salt bir kötü olmayacağını başından beri biliyorduk. Fakat bu bölüm hayal ettiğimden de öte bir Slade zekâsı ile karşılaştık. Tek bir hamle ile hem Oliver’ın cesaretini ve inancını yerle bir etti, hem de kendisini Starling City’e daha yakından tanıttı. Thea’nın kaçırılma haberinin tüm şehrin izlediği basın toplantısında verilmesi gerçekten hiç beklemediğim bir hamleydi. Oliver ve Team Arrow’un önünde koskocaman bir buzdağı var ve Slade’in dümeninde olduğu gemiyle beraber bu buzdağına doğru hızla ilerliyorlar. Zırhları kuşanıp, Deathsroke’un karşısına çıkmak için daha fazla kendine güven ve daha fazla cesaret gerek Oliver!
Bölümün şüphesiz ki en büyük sürprizi Isabel’in de Slade ile çalıştığını öğrenmemiz oldu. Slade, askerlerini Oliver’ın hayatına ince ince yerleştirmişti aslında. Sadece kendisi değil ordusunun komutanları da Oliver hakkında çok ama çok fazla şey biliyorlar.
Son sahne ise “artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak” tadında bir bölüm finaliydi. Bir devrin kapanıp başka bir devrin açılması da tam olarak bu sahne ile gerçekleşti bana kalırsa. Marc Guggenheim, Oliver’ın kimliğini öğrenenlerin gün geçtikçe artacağını söylemişti fakat ilk sıradaki kişinin Laurel’dan ziyade Speedy mevzusu ile Thea olacağını düşünmüştüm. Benim için gerçekten dev bir sürpriz oldu. Bundan sonra Laurel’ın takınacağı tavır ve Oliver ile yapacağı yüzleşme çok önemli. Tommy konusu da muhtemelen tekrar açılacaktır Laurel tarafından. Burada önemli noktalardan bir tanesi de şu; Laurel, Oliver ile birlikte Sara’nın kimliğini de öğrenecek mi?
Son olarak; Felicity’in sözleriyle Flash’a selam çakılmasına çok sevindim. “Uzun süredir bahsetmiyoruz ama kenarda da tutuyoruz, unutmadık,” mesajı aldım ben. Sabırsızlıkla bekliyoruz.
Bilgi: Arrow’un yeni bölümü 16 Nisan 2014’te yayınlanacak. Bu aradan sonra sezon finaline kadar bir daha ara vermez diye düşünüyorum.