Bir hafta aradan sonra tabiri caizse bomba bir bölüm seyrettik. Klavyenin başına oturana kadar ''Ayol ne yazsam, nerden başlasam?'' diye triplere girdim. Aslında hep yaptığım atomlamayı değil de öne çıkan olayları yazayım, dedim. Baktım öyle de sayfalarca yazıp bayıltırım sizi, atomlama iyidi,r candır deyip atomlama şeklinde yazmaya karar verdim. Valla özlemişim dizimi, hiç uzatmadan geçiyorum.
Kendal: Adam tam isminin hakkını veriyor, vesselam. Hep sınırlarda, hep uçurumun kenarında. ''Oğluuuum, oğluuum,'' diye ağladıkça, "Verin ateşi, verin ateşi," diye tempo tuttum, yalan yok. Melek'imi tartakladıkça, gözlerimden ateşler çıktı seyrederken. İki arada bir derede Narin'i de kıskaca almasını bildi ya adam!! Deli çıkacağım ayol. Birileri bunun kuyruğunu tutsa, bu pençeleriyle başkalarına çentik atıyor. Elindeki kartlar bitmiyor. Her blöfe "Gördüm," dedikçe tansiyonum düşüyor. Kendal'ı savunmasız bırakmaları da olmaz tabii de Melek'e yaptıklarını gördükçe ben bu hafta aşırı kinlendim seyrederken. He, Murat ile karşı karşıya geldiklerinde her türlü Kendalcı olurum baştan söyleyeyim. Murat'ın yediği nanelerin sonuçları daha ağır olduğu için Kendal'ın onu öldürmeye kalkması önemsiz bir detay gibi geliyor gözüme. Ahahahhah, böyle de yanar dönerim, kimse kusura bakmasın. İki günlük Murat için Kendal Ağa'mı ezemeyeceğim, sorii. Ayrıca üç karısından birini efektif olarak -nazlana nazlana da olsa- kullanmasını bildi. Masaj koltuğuna kalmadan Özlem'e bi güzel kulunçlarını açtırdı. Yalnız o sahnede Özlem "Gel masaj yapayım," dedikten sonra Kendal'ın ne Şam'ın şekeri ne arabın yüzü misali ikircikli haline kahkaha attım. Mesut Akusta beyefendi hastanızım.
"Siz tepemde olduktan sonra gerginlik eksik mi olur?"
Kadriye: Telefon sapığı Piremses is back!! Ayy bir de söylene söylene, üst üste aradı ayol. Ahahahha. Arkadaşlar Piremsesimle tamamen barışmama çok az kalmış olabilir. Yaani bilemiyorum tabii, Kendal'ın her dediğine bu kadar çabuk inanmasa, bütün perdeleri kaldırıp kollarına koşacağım ama işte analık zaafı diyip az bir geri tutuyorum kendimi. "Melek'in arkasında ben varım," dedi de bakalım Kendal'ın gazabına ne kadar direnç gösterebilecek. Baran'la Narin hakkında konuşurken o kadar üstten değil de daha otoriter konuşmasını beklerdim aslında. Şeyi sevdim ama bak: Oğuz konağa geldiğinde ''Zırt pırt ne geliyorsun?'' diyen Kendal'a ''Ses kes!! Benim evime Oğuz istediği zaman girer çıkar,'' demesi on numaraydı. İşte arkadaşlar Piremses olmak herkesin harcı değil; Piremses dediğin Kadriye'm gibi şeklini koymasını da bilir icabında. Onun için konaktaki bütün ağlak sistalar= 0 Piremsesim= 10.
Ebru: Üzerinde Acıların Kadını yazan bir kolye yaptırıp boynuna takmayı düşünüyorum da, sedef oymacılığından çakmıyorum. Kadının çektikleri nedir arkadaş? Rüzgar vartasını atlatır, Kendal dalga dalga gelir, o gider Baran gelir. YETEEHHEEEERRR! diye bağırasım geliyor valla. İyi dayanıyorsun valla şekerim. Ay şimdi Murat ortaya çıkınca yaşayacaklarını düşündükçe, sağdan sağdan bana bile geliyorlar valla. Tatlım, senin bir Fırat ihtimalin vardı o n'oldu? Olmadı mı? Neyse kısmetten öteye köy yok, şekerim. Zaten olmazdı o iş çok ş'apma ya. Gerçi aklının ucuna bucağına bile gelmiyordur, haklısın. Çoluğuna çocuğuna bak sen; Kendal ataklarına karşı gardını sağlama al; valla sağlı sollu daha çok gelecek gibi.
Narin: Arkadaşlar aşk nelere kâdir görüyorsunuz. Aşık bir kadın herkese kendini affettirebilip, sonra herkesi safına çekebiliyormuş. Narin etrafındaki kadınlarla barıştıkça ben de onunla barışıyorum. Melek için Kendal'ı itekleyen Ebru'ya tepki göstermemesi bile büyük aşama benim gözümde. Eski Narin Baran'ı fiştekler, Ebru'nun üstüne salardı. Bu defa sadece gözlerini devirip geçiştirdi. Kendal Oğuz konusunda Baran ile tehdit etti etmesine ama ben Narin'in bu durumu hemen kabulleneceğini düşünmek istemiyorum. Narin, o çok istediği sevilme duygusunu tattı artık. Baran'dan tabii ki kolay vazgeçmez de Oğuz'u da öyle bir kalemde sileceğini sanmıyorum. Yani silmez iyşalla.. Silmez yaa, neden silsin? Silmez di mi lan? Silmesin yaaa, dağ gibi Oğuz ayol silinir mi hiç? O kadar keriz olduğunu düşünmek istemiyorum ben. Murat gelince de kocaman bir ''Yürrrü taş arabası!'' demesini bekliyorum pilizz.
Kadriye: Telefon sapığı Piremses is back!! Ayy bir de söylene söylene, üst üste aradı ayol. Ahahahha. Arkadaşlar Piremsesimle tamamen barışmama çok az kalmış olabilir. Yaani bilemiyorum tabii, Kendal'ın her dediğine bu kadar çabuk inanmasa, bütün perdeleri kaldırıp kollarına koşacağım ama işte analık zaafı diyip az bir geri tutuyorum kendimi. "Melek'in arkasında ben varım," dedi de bakalım Kendal'ın gazabına ne kadar direnç gösterebilecek. Baran'la Narin hakkında konuşurken o kadar üstten değil de daha otoriter konuşmasını beklerdim aslında. Şeyi sevdim ama bak: Oğuz konağa geldiğinde ''Zırt pırt ne geliyorsun?'' diyen Kendal'a ''Ses kes!! Benim evime Oğuz istediği zaman girer çıkar,'' demesi on numaraydı. İşte arkadaşlar Piremses olmak herkesin harcı değil; Piremses dediğin Kadriye'm gibi şeklini koymasını da bilir icabında. Onun için konaktaki bütün ağlak sistalar= 0 Piremsesim= 10.
Ebru: Üzerinde Acıların Kadını yazan bir kolye yaptırıp boynuna takmayı düşünüyorum da, sedef oymacılığından çakmıyorum. Kadının çektikleri nedir arkadaş? Rüzgar vartasını atlatır, Kendal dalga dalga gelir, o gider Baran gelir. YETEEHHEEEERRR! diye bağırasım geliyor valla. İyi dayanıyorsun valla şekerim. Ay şimdi Murat ortaya çıkınca yaşayacaklarını düşündükçe, sağdan sağdan bana bile geliyorlar valla. Tatlım, senin bir Fırat ihtimalin vardı o n'oldu? Olmadı mı? Neyse kısmetten öteye köy yok, şekerim. Zaten olmazdı o iş çok ş'apma ya. Gerçi aklının ucuna bucağına bile gelmiyordur, haklısın. Çoluğuna çocuğuna bak sen; Kendal ataklarına karşı gardını sağlama al; valla sağlı sollu daha çok gelecek gibi.
Narin: Arkadaşlar aşk nelere kâdir görüyorsunuz. Aşık bir kadın herkese kendini affettirebilip, sonra herkesi safına çekebiliyormuş. Narin etrafındaki kadınlarla barıştıkça ben de onunla barışıyorum. Melek için Kendal'ı itekleyen Ebru'ya tepki göstermemesi bile büyük aşama benim gözümde. Eski Narin Baran'ı fiştekler, Ebru'nun üstüne salardı. Bu defa sadece gözlerini devirip geçiştirdi. Kendal Oğuz konusunda Baran ile tehdit etti etmesine ama ben Narin'in bu durumu hemen kabulleneceğini düşünmek istemiyorum. Narin, o çok istediği sevilme duygusunu tattı artık. Baran'dan tabii ki kolay vazgeçmez de Oğuz'u da öyle bir kalemde sileceğini sanmıyorum. Yani silmez iyşalla.. Silmez yaa, neden silsin? Silmez di mi lan? Silmesin yaaa, dağ gibi Oğuz ayol silinir mi hiç? O kadar keriz olduğunu düşünmek istemiyorum ben. Murat gelince de kocaman bir ''Yürrrü taş arabası!'' demesini bekliyorum pilizz.
''Ana Baran’la durumumuz ortada, nasıl olacak? Gönlüm olsa ne olur, olmasa ne olur? Ben oğluma kıyabilir miyim? O yok dedikten sonra sen de abim de he deseniz ne olacak? Sen söyle ne olacak? Murat mezardan çıkıp gelse, iznim vardır dese ne olacak ana? Hiç ana, koca bir hiç. Baran yok dedikten sonra tüm dünya olur dese yine olmaz.''
Oğuz: Allahım Kendal'a ayar verdikçe nasıl serinliyorum anlatamam. Ahahahhah! Arada Kendal'a anlayacağı tarzdan; ''Ne bağırıyorsun toprağam? Ses kes Ağa baban konuşuyor burda!'' falan dese keşke, dee Oğuz'un ciddiyetine yakışmaz tabii. Narin ile görsel olarak çok yakıştırmama rağmen gidip konağın en çileli kadınlarından birine vurulmasına da çok üzülüyorum ya. Ama o kadar güzel sevdi ki Oğuz, ''Olsun lan! Sabreder bence, savaşır da hem,'' diyerek teselli ediyorum kendimi. Narin de kıymetini bilsin yani bi zahmet. Elin çocuğu için cillop gibi Oğuz'u iteklerse Allah çarpar valla. Nimet o, nimet! Nimet'e nankörlük yapılmaz. Ben bu konu da çok rasyonalistim valla. Gerçekler ortaya çıkınca nasılsa o Baran Narin'e kıçını döncek, bari Oğuz'dan olmasın. Kısacası arkadaşlar Oğuz'u üzeni üzerim. Bu arada twittter'dan olsun facebook'dan olsun Oğuz'a yazılan bağzı gencolar görüyorum. Yürek mi yediniz acaba? Gerçi ben biliyordum başıma geleceği, sevdiğim bir şeyi sevdirebilme istidadım var. Hemen kıymetli oldu bakıyorum. Yavaş gelin arkadaşlar kuyruk uzun.
Oğuz: Allahım Kendal'a ayar verdikçe nasıl serinliyorum anlatamam. Ahahahhah! Arada Kendal'a anlayacağı tarzdan; ''Ne bağırıyorsun toprağam? Ses kes Ağa baban konuşuyor burda!'' falan dese keşke, dee Oğuz'un ciddiyetine yakışmaz tabii. Narin ile görsel olarak çok yakıştırmama rağmen gidip konağın en çileli kadınlarından birine vurulmasına da çok üzülüyorum ya. Ama o kadar güzel sevdi ki Oğuz, ''Olsun lan! Sabreder bence, savaşır da hem,'' diyerek teselli ediyorum kendimi. Narin de kıymetini bilsin yani bi zahmet. Elin çocuğu için cillop gibi Oğuz'u iteklerse Allah çarpar valla. Nimet o, nimet! Nimet'e nankörlük yapılmaz. Ben bu konu da çok rasyonalistim valla. Gerçekler ortaya çıkınca nasılsa o Baran Narin'e kıçını döncek, bari Oğuz'dan olmasın. Kısacası arkadaşlar Oğuz'u üzeni üzerim. Bu arada twittter'dan olsun facebook'dan olsun Oğuz'a yazılan bağzı gencolar görüyorum. Yürek mi yediniz acaba? Gerçi ben biliyordum başıma geleceği, sevdiğim bir şeyi sevdirebilme istidadım var. Hemen kıymetli oldu bakıyorum. Yavaş gelin arkadaşlar kuyruk uzun.
''Neyi ima ettiğinizi gayet iyi anladım Kendal Bey. Ama ben bilgi almak için buraya geldim. Çocuk kaçırmak büyük bir suçtur. Nihayetinde kaçırılan sizin yeğeniniz.''
Baran: Bu bölüm Ebru dedi ya hani ''Tam kardeşleriyle arasını düzeltmişti, yine değişti,'' diye buna cevap yazmak istiyorum ben. Bunun suçlusu senarist bence. Ahahahha, "38 ile 39'u birleştirdim, sorumlusu benim," demişti orada bir taklaya geldi galiba Baran. Şaka maka n'olcak bu çocuğun Ebru'ya ve kızlara yerli yersiz çıkışları? Narin'e de tripli zaten. "Babamı nnutumazz, nn'olaamaazz!" çıkışları da canımı sıkıyor valla. Hayır babasının Narin'i kadın yerine koymadığını görmüyor muydu bu çocuk? Adamın başka bir hayatı, başka bir ailesi olduğunu zaten biliyordu. Ee, ne bu tafralar şimdi? Ama Allah için, Fırat güzel ayar verdi. Senin başını mı bekleyecek kadın? Hayatına bakmak onun da hakkı sonuçta. Tamam erkek çocuğu için annesini babasından başka biriyle görmek elbette zor olur da, babası da sanki yılın kocasıydı da kadın ömrü billah yasını tutsun. Haksızsın kanka. Ada'ya tribinde de haksızsın. Çok hırpalanmadan akıllansan bari. Baba baba diyorsun, al geliyor baban, hayrını gör. Hayatını bir ters yüz etsin de gör bakalım Piremsesimin dediği gibi hayatın cilvesini. Hayat, büyüklenip artizlenince o kadar sağlam çakar ki insana tokadı, feleğini şaşırırsın valla. Tez zamanda iki düşünüp bir yapan hallerine geri dönmen dileğiyle cınımmss, öpüyorum.
Melek: Konağın hayaleti.. Canım yaa, nasıl kanatlanıp uçtu okuyacağım hevesiyle. Puşt Kendal hemen kanatlarını kırdı kuzumun. O içli içli ağlaması çok dokundu valla. Murat Efendi'nin gelişinin bir hayrı dokunacaksa Melek'e dokunsun en azından. Senaristlerimiz hiçbir hesabı kapatmadan bırakmıyor. Recep'in ölümünün intikamını Kendal'ı köşeye sıkıştırtarak aldıracaklar Melek'e. İşte bu yüzden seviyorum bu diziyi. Hayalet dediğimiz Melek bir anda olayların odağına oturabiliyor. Otursun, yakışır kuzuya çok ağladı, o gözyaşlarının diyetini ödetsin artık.
Baran: Bu bölüm Ebru dedi ya hani ''Tam kardeşleriyle arasını düzeltmişti, yine değişti,'' diye buna cevap yazmak istiyorum ben. Bunun suçlusu senarist bence. Ahahahha, "38 ile 39'u birleştirdim, sorumlusu benim," demişti orada bir taklaya geldi galiba Baran. Şaka maka n'olcak bu çocuğun Ebru'ya ve kızlara yerli yersiz çıkışları? Narin'e de tripli zaten. "Babamı nnutumazz, nn'olaamaazz!" çıkışları da canımı sıkıyor valla. Hayır babasının Narin'i kadın yerine koymadığını görmüyor muydu bu çocuk? Adamın başka bir hayatı, başka bir ailesi olduğunu zaten biliyordu. Ee, ne bu tafralar şimdi? Ama Allah için, Fırat güzel ayar verdi. Senin başını mı bekleyecek kadın? Hayatına bakmak onun da hakkı sonuçta. Tamam erkek çocuğu için annesini babasından başka biriyle görmek elbette zor olur da, babası da sanki yılın kocasıydı da kadın ömrü billah yasını tutsun. Haksızsın kanka. Ada'ya tribinde de haksızsın. Çok hırpalanmadan akıllansan bari. Baba baba diyorsun, al geliyor baban, hayrını gör. Hayatını bir ters yüz etsin de gör bakalım Piremsesimin dediği gibi hayatın cilvesini. Hayat, büyüklenip artizlenince o kadar sağlam çakar ki insana tokadı, feleğini şaşırırsın valla. Tez zamanda iki düşünüp bir yapan hallerine geri dönmen dileğiyle cınımmss, öpüyorum.
Melek: Konağın hayaleti.. Canım yaa, nasıl kanatlanıp uçtu okuyacağım hevesiyle. Puşt Kendal hemen kanatlarını kırdı kuzumun. O içli içli ağlaması çok dokundu valla. Murat Efendi'nin gelişinin bir hayrı dokunacaksa Melek'e dokunsun en azından. Senaristlerimiz hiçbir hesabı kapatmadan bırakmıyor. Recep'in ölümünün intikamını Kendal'ı köşeye sıkıştırtarak aldıracaklar Melek'e. İşte bu yüzden seviyorum bu diziyi. Hayalet dediğimiz Melek bir anda olayların odağına oturabiliyor. Otursun, yakışır kuzuya çok ağladı, o gözyaşlarının diyetini ödetsin artık.
"Gece gelip seni alacağız, sakın korkma bekle. Recep'i Kendal öldürdü biliyorsun değil mi? Neden biliyor musun? Çünkü görmemesi gereken bir şey gördü. Her şeyi öğreneceksin."
Özlem: Hakikaten dediğin gibi Amerikan filmlerindeki ajanlar gibi oldun kız Özlem. Entrikayı kendin çevirmesen de takım oyuncusu olma kabiliyet'in var. Kasım ile güzel bir intikam team oldunuz yalan yok. Bir de Asım'la elele verip cd mevzusuyla Kendal'ın defterini dürsen, daha ne isterim. Dur bakalım sen Asım'ın zekasının farkına vardın ordan boş dönmezsin gibime geliyor. Söylemeden geçmeyeyim kabak yemeği nedir ya? Ahahahhah ilacı çorbaya falan kattırsaydınız bari. Orada zaten bir karışıklık oldu, gözümden kaçmadı. "Rüzgar ilacı içmesin diye kabak yemeği yaptırdık," dedi Kasım, ama sevmediğini o nereden biliyor orası havada kaldı. Neyse nazarlık olsun.
Kasım: Uuuu, beybi. Murat'ın adamı çıkacağını tee ne zaman tahmin etmiştim. Valla Cemal'le dark knight havaları çok hoştu. Ama bu işbirliği ne zaman başladı, Kasım'ın Kendal'a olan husumetini nerden biliyorlardı da saflarına çektiler, oraları tez zamanda aydınlatmanız lazım. Zira Recep'i öldüren Kasım'la işbirliği yapılması ve Kasım'ın o cinayetten aklanması inandırıcı olmaz. Sonuçta Recep Melek'in sevgilisiydi. Recep'i Kendal için öldüren Kasım'ın intikam tugayında yer alması mantık da sallamıyor.
Özlem: Hakikaten dediğin gibi Amerikan filmlerindeki ajanlar gibi oldun kız Özlem. Entrikayı kendin çevirmesen de takım oyuncusu olma kabiliyet'in var. Kasım ile güzel bir intikam team oldunuz yalan yok. Bir de Asım'la elele verip cd mevzusuyla Kendal'ın defterini dürsen, daha ne isterim. Dur bakalım sen Asım'ın zekasının farkına vardın ordan boş dönmezsin gibime geliyor. Söylemeden geçmeyeyim kabak yemeği nedir ya? Ahahahhah ilacı çorbaya falan kattırsaydınız bari. Orada zaten bir karışıklık oldu, gözümden kaçmadı. "Rüzgar ilacı içmesin diye kabak yemeği yaptırdık," dedi Kasım, ama sevmediğini o nereden biliyor orası havada kaldı. Neyse nazarlık olsun.
Kasım: Uuuu, beybi. Murat'ın adamı çıkacağını tee ne zaman tahmin etmiştim. Valla Cemal'le dark knight havaları çok hoştu. Ama bu işbirliği ne zaman başladı, Kasım'ın Kendal'a olan husumetini nerden biliyorlardı da saflarına çektiler, oraları tez zamanda aydınlatmanız lazım. Zira Recep'i öldüren Kasım'la işbirliği yapılması ve Kasım'ın o cinayetten aklanması inandırıcı olmaz. Sonuçta Recep Melek'in sevgilisiydi. Recep'i Kendal için öldüren Kasım'ın intikam tugayında yer alması mantık da sallamıyor.
"Özlem bütün olan biteni anlatacağım, bana güvenmelisin. Gidersen her şey bozulur, görürsen her şey biter."
Sibel-Ayşe: Sibel'i çok seviyorum biliyorsunuz. O ağlatıldıkça benim ciğerim pare pare oluyor. Artık bu Kendal'ın oğlunu düşürtüyor musunuz, napıyorsunuz çıksın artık konak ekseninden. Kasım ile Sibel'in hastalıklı durumu daha güzel çünkü. Bir de Sibel Ayşe'ye "Sen okumak için gidince, ben n'apcam?" dedi ya hani, hakkat he, kadın Kendal'ın vereceği ekmeğe mi muhtaç yaşayacak? Yalnız Sibel'in "N'olcak?" demesi, senaristlerin kendi kendine ayar vermesi gibi olmuş, ahahahha. Murat defterini açarken Kasım'ı orada kullanacaksınız da Sibel-Kasım denklemi gümbürtüye gitmesin lütfen. Bir de Sibel ve Ayşe Mersinli değil mi? Mersinli kızlar böyle mi giyiniyor ayol? Hoş artık Urfalı kızlar da öyle giyinmiyor. Bu paçozluk durumu artık bitse bir zahmet. Sibel hadi neyse de Ayşe niye öyle geziyor anlamak mümkün değil. Bir pantolon tişört ne zaman göreceğiz kızın üstünde? Kız fıstık tarlasında işçi olsa tamam da, okuyor, liseye falan gidiyor yani. Ayşe'ciğim çok güzel öküz dedin bir daha der misin lütfeeenn?? Ahahahha. O değil de bu sınav konusu ne zaman açılacak diye düşünüyordum, açıldı çok şükür. Baran, Ayşe üniversiteyi kazandığında arkasından bakar artık. Ayşe sınavı kazanırsa okumaya İstanbul'a falan mı gidecek şimdi? E öbür kızlar da kazanır. Gerçi bissürü olay patlar, orda bir yerde okumak zorunda kalırlar, amaaan benim de dert ettiğime bak ayol. Ayşe konağa gelmemek konusunda çok haklıydı. Afferin kızıma, böyle cevval olduğu müddetçe hep destek, tam destek benden. Baran'a kıyamayıp küslük mevzusunu çok uzatmamasına da kızmadım. Yapacağı haklı terslemeyi yaptı, kendini rencide ettirmeyeceğini iyice belletti Baran'a.
Ada-Maya: Bu kızçeler önceden kolejde okumanın altyapısıyla üniversite kazanacaklar galiba? Başları dertten kurtulmuyor ki, ders çalışsın yavrucaklar. Ada'nın Serdarla konuşurken oğlan çocuğu gibi diklenmelerini bırakmasını sevdim. Kız nazı ve kız naifliğinde olsun sevgilisine karşı. O da öyle bir kız n'apalım, ayaklarını da yemem açıkçası. Kız dediğin ne kadar cadı olsa da sevgilisiyle konuşurken bir sakinleşir çünkü. Hele o yaşlarda, ohooo. Yani insan tek iken asabi ve fevri olabilir ama iki iken yumuşar, pelteleşir. Maya'nın durumuna gelince, "Kaç kere gördü de o kadar Leyla oldu?" falan deniyor ama ben çok normal görüyorum açıkçası bu halini. İstanbul'dan Urfa'ya düşmüş 16-17 yaşında bir kız, oranın insanı olmadığı her halinden belli ve o kadar yakışıklı bir çocuğa tabii ki görür görmez aşık olabilir. Kendi içinde platonik olarak bu aşkı büyütebilir. Ben o yaşlarımda kimlere kimlere aşık olup üzülüyordum. Hatta o yaşlarda değil daha bile küçüktüm, Freddie Mercury ile evlenme hayalleri kuruyordum o zamanki aklımla. Gayet ciddi bir şekilde hem de. Bu yüzden ben Maya'nın durumunu gayet normal ve ziyadesiyle inandırıcı buluyorum. Bu zor çıkmazdan kendini sağaltıp çıkaracak olan kişi de zaten yine kendisi. Maya Ada'ya söylesin kurtulsun diyoruz da valla yerine koyunca kendimi söylenmez derim. Maya nasıl sessizce ve kendince sevdiyse yine kimseyi kırmadan dökmeden sessizce halledecektir bu durumu.
Sibel-Ayşe: Sibel'i çok seviyorum biliyorsunuz. O ağlatıldıkça benim ciğerim pare pare oluyor. Artık bu Kendal'ın oğlunu düşürtüyor musunuz, napıyorsunuz çıksın artık konak ekseninden. Kasım ile Sibel'in hastalıklı durumu daha güzel çünkü. Bir de Sibel Ayşe'ye "Sen okumak için gidince, ben n'apcam?" dedi ya hani, hakkat he, kadın Kendal'ın vereceği ekmeğe mi muhtaç yaşayacak? Yalnız Sibel'in "N'olcak?" demesi, senaristlerin kendi kendine ayar vermesi gibi olmuş, ahahahha. Murat defterini açarken Kasım'ı orada kullanacaksınız da Sibel-Kasım denklemi gümbürtüye gitmesin lütfen. Bir de Sibel ve Ayşe Mersinli değil mi? Mersinli kızlar böyle mi giyiniyor ayol? Hoş artık Urfalı kızlar da öyle giyinmiyor. Bu paçozluk durumu artık bitse bir zahmet. Sibel hadi neyse de Ayşe niye öyle geziyor anlamak mümkün değil. Bir pantolon tişört ne zaman göreceğiz kızın üstünde? Kız fıstık tarlasında işçi olsa tamam da, okuyor, liseye falan gidiyor yani. Ayşe'ciğim çok güzel öküz dedin bir daha der misin lütfeeenn?? Ahahahha. O değil de bu sınav konusu ne zaman açılacak diye düşünüyordum, açıldı çok şükür. Baran, Ayşe üniversiteyi kazandığında arkasından bakar artık. Ayşe sınavı kazanırsa okumaya İstanbul'a falan mı gidecek şimdi? E öbür kızlar da kazanır. Gerçi bissürü olay patlar, orda bir yerde okumak zorunda kalırlar, amaaan benim de dert ettiğime bak ayol. Ayşe konağa gelmemek konusunda çok haklıydı. Afferin kızıma, böyle cevval olduğu müddetçe hep destek, tam destek benden. Baran'a kıyamayıp küslük mevzusunu çok uzatmamasına da kızmadım. Yapacağı haklı terslemeyi yaptı, kendini rencide ettirmeyeceğini iyice belletti Baran'a.
Ada-Maya: Bu kızçeler önceden kolejde okumanın altyapısıyla üniversite kazanacaklar galiba? Başları dertten kurtulmuyor ki, ders çalışsın yavrucaklar. Ada'nın Serdarla konuşurken oğlan çocuğu gibi diklenmelerini bırakmasını sevdim. Kız nazı ve kız naifliğinde olsun sevgilisine karşı. O da öyle bir kız n'apalım, ayaklarını da yemem açıkçası. Kız dediğin ne kadar cadı olsa da sevgilisiyle konuşurken bir sakinleşir çünkü. Hele o yaşlarda, ohooo. Yani insan tek iken asabi ve fevri olabilir ama iki iken yumuşar, pelteleşir. Maya'nın durumuna gelince, "Kaç kere gördü de o kadar Leyla oldu?" falan deniyor ama ben çok normal görüyorum açıkçası bu halini. İstanbul'dan Urfa'ya düşmüş 16-17 yaşında bir kız, oranın insanı olmadığı her halinden belli ve o kadar yakışıklı bir çocuğa tabii ki görür görmez aşık olabilir. Kendi içinde platonik olarak bu aşkı büyütebilir. Ben o yaşlarımda kimlere kimlere aşık olup üzülüyordum. Hatta o yaşlarda değil daha bile küçüktüm, Freddie Mercury ile evlenme hayalleri kuruyordum o zamanki aklımla. Gayet ciddi bir şekilde hem de. Bu yüzden ben Maya'nın durumunu gayet normal ve ziyadesiyle inandırıcı buluyorum. Bu zor çıkmazdan kendini sağaltıp çıkaracak olan kişi de zaten yine kendisi. Maya Ada'ya söylesin kurtulsun diyoruz da valla yerine koyunca kendimi söylenmez derim. Maya nasıl sessizce ve kendince sevdiyse yine kimseyi kırmadan dökmeden sessizce halledecektir bu durumu.
''Cemal, bana kardeşimi getir.''
Murat: Gelsen bir dert gelmesen bir dert. Neyse artık tamamen göründün de ne zaman gelecek, gelecek mi tantanaları bitti çok şükür. Yalan yok, ailene olan özlemine saygım sonsuz da, Kendal'a karşı tamamen ak kaşık pozlarını yemiyorum kanka. Kendin edip kendin bulmuşsun sonuçta. İki kadını kandırarak Kendal'ın var ettiği servetle rahat yaşama pahasına bir evladı ateşe atmışsın. Haksızlığın uzay boyutlarında benim gözümde. Hep diyorum ya, Kendal'ın sana vereceği bir hesap varsa, senin verecek bin hesabın var. Hikayeye bir canlılık ve tansiyon getirdiğin su götürmez bir gerçek. Gidişin de gelişin gibi tantanalı olacak sanırım. Hesap defterlerini kolunun altına alıp da gelmişsindir inşallah. Her şey bir yana konağa gizlice girişinde, annenin koynuna yatışın çok dokundu valla. Çok güzel bir nüanstı o. Eş, çocuk özlemi bir yana dursun annenin yüzüne dokunmasına olan özlem bir başkadır evlat için. Çok dokunaklı bir sahneydi. Bir de Melek'i gördüğünde oluşan sevincine Kendal'ı Melek'i hırpalarken gördüğünde düşen o gölgeyi çok ama çok sevdim. Ne kadar çok kişiyi yarım bırakmışsın be Murat! Ebru'yu, Baran'ı, Narin'i Melek'i... En çok da Baran ve Melek'i Kendal'ın eline mahkum ederek yarım bırakmışsın. Birini baba şefkatinden diğerini ağabey şefkatinden yarım bırakmışsın. Verecek hesabın çok anlayacağın. Baran ile pişti olur musun bilmem ama konak halkının karşısına çıkacağın ilk anı merakla bekliyorum. Daha önce de söylemiştim, yine söylüyorum ben Özcan Deniz olsam bu kadar izlenen ve sevilen bir dizi varken başka maceralara yelken açmam. Hikayeden ayrılınca hikayenin yara alacağını sanmıyorum çünkü. Aynı ivmede aynı istikrarda devam eder hikaye. Ama tutar mı tutmaz mı belli olmayan bir maceraya çıkmak bu yeni rating panelinde riskli bana göre. Hikayede kalması en çok kendisine yarar.
Sonuna kadar okuyan herkesin gözlerine sağlık.
Murat: Gelsen bir dert gelmesen bir dert. Neyse artık tamamen göründün de ne zaman gelecek, gelecek mi tantanaları bitti çok şükür. Yalan yok, ailene olan özlemine saygım sonsuz da, Kendal'a karşı tamamen ak kaşık pozlarını yemiyorum kanka. Kendin edip kendin bulmuşsun sonuçta. İki kadını kandırarak Kendal'ın var ettiği servetle rahat yaşama pahasına bir evladı ateşe atmışsın. Haksızlığın uzay boyutlarında benim gözümde. Hep diyorum ya, Kendal'ın sana vereceği bir hesap varsa, senin verecek bin hesabın var. Hikayeye bir canlılık ve tansiyon getirdiğin su götürmez bir gerçek. Gidişin de gelişin gibi tantanalı olacak sanırım. Hesap defterlerini kolunun altına alıp da gelmişsindir inşallah. Her şey bir yana konağa gizlice girişinde, annenin koynuna yatışın çok dokundu valla. Çok güzel bir nüanstı o. Eş, çocuk özlemi bir yana dursun annenin yüzüne dokunmasına olan özlem bir başkadır evlat için. Çok dokunaklı bir sahneydi. Bir de Melek'i gördüğünde oluşan sevincine Kendal'ı Melek'i hırpalarken gördüğünde düşen o gölgeyi çok ama çok sevdim. Ne kadar çok kişiyi yarım bırakmışsın be Murat! Ebru'yu, Baran'ı, Narin'i Melek'i... En çok da Baran ve Melek'i Kendal'ın eline mahkum ederek yarım bırakmışsın. Birini baba şefkatinden diğerini ağabey şefkatinden yarım bırakmışsın. Verecek hesabın çok anlayacağın. Baran ile pişti olur musun bilmem ama konak halkının karşısına çıkacağın ilk anı merakla bekliyorum. Daha önce de söylemiştim, yine söylüyorum ben Özcan Deniz olsam bu kadar izlenen ve sevilen bir dizi varken başka maceralara yelken açmam. Hikayeden ayrılınca hikayenin yara alacağını sanmıyorum çünkü. Aynı ivmede aynı istikrarda devam eder hikaye. Ama tutar mı tutmaz mı belli olmayan bir maceraya çıkmak bu yeni rating panelinde riskli bana göre. Hikayede kalması en çok kendisine yarar.
Sonuna kadar okuyan herkesin gözlerine sağlık.