Aniden kapının orada beliriveren Penguin'i Barbara eve davet eder. Sonra Gordon Penguin'i dışarı çıkarır. Sertçe bir konuşur. Lakin Penguin, Gordon ile uzlaşma yolundadır Gotham'ı kurtarma konusunda. O sırada yeni bir cinayet daha. Bu seferki politik ama fazla klişe. Don Maroni ve Falcone'un çevresine mensup iki meclis üyesi profesyonel bir katil tarafından öldürülmeye başlanmıştır. Yine delillere, tanıklara, aracılara falan ulaşan dedektiflerimiz katille dans etme şansını da bulur. Tam Gordon ölecek. Bullock yetişir. Sonra ortalama bir katilin yapacağı yanlışı profesyonel katilimiz yapınca (illa ki işimi yapacağım kaygısı) olanlar oluyor. Katil ölüyor. Peki bölüm geçen haftaki gibi bu tarzda bir olay örgüsünden mi ibaretti? İki olayımız daha var.
Başkan, Gotham'ın boş bırakılmış bölgesi olan Arkham'ı Wayne Planı doğrultusunda, kentsel yapılandırma kapsamında yüksek teknolojiyle donatılmış modernize bir tımarhane yaparak değerlendirmek istiyor. Bir taraftan da hem ev projesi hem de atık bölgesi olarak kullanmak da var hesapta. Neden böyle? Çünkü o bölge Gotham'ın en belalı mafyasının elinde. Falcone ve Don Maroni arasında bir köşe kapmaca var yani anlayacağınız ama. Bölümü izlerken ipleri elinde tutanın Don Maroni olduğu anlaşılıyor. Bu meclis üyesi cinayeti silsilesinin kilit noktası da bunların çatışmasından kaynaklı. Ha ek olarak Don Maroni sayesinde Penguin de turnayı gözünden vurarak çalıştığı restoranda terfi etmiştir. Restoran Müdürü olarak hem de! O da şöyle oldu. Bu meclis üyesi öldürme oyununu ilk önce Falcone başlattı. Sonra Maroni karşılık verdi. Hemen ardından Falcone’un adamları lokantayı bastı .Önüne geleni indirdi. O sırada da Penguin kasadaki parayı muhafaza etmeyi başardı. Ama bilmediğiniz bir şey var. Penguin çift taraflı oynuyor. Hem Maroni hem de Gordon tarafında. Bakalım bunun sonu nereye gidecek?
Arkham Asylum... Bu mekanı unutmayın.
Gelelim bölümün en sevdiğim kısmına. İlk bölümlerden beri fazla sıkıcı bulduğum Fish Mooney sahneleri beni bu hafta epey mest etti. Mekanında hem güzel sesi, hem seksi bir fiziği hem de Mooney'nin pis işlerini yapacak ona da sadık olacak bir kız gerekiyordu. İki tane kız izledik. Ve içlerinden en özeli ve niteliklisi de Liza çıktı. Liza, Mooney'nin tam da aradığı bir kız. Erkekleri nasıl cezbedeceğinin sınavını da verdi. Sıra Mooney'ye kendini kanıtlama bölümü. Diğer kızı da güzelce tırnaklarıyla pençeledi. Ve Liza da Gotham'ın elle tutulur nadir karakterlerinden biri olarak boy gösterdi.
Aramıza hoşgeldin Liza'cım.
Dördüncü paragrafı bölümden atarsanız eğer, bu bölüm yerlerde sürünür. Yani anlatmaya çalıştığım bu ağızda kekremsi tat bıraktığı üç oldu. Üç bölümdür bir iki can alıcı sahne dışında Gotham'ın maalesef sağlam bir büyüsü yok. Sürekli bir katil var. Dedektifler de Google'da arama hızında onu buluyorlar. Araya bir iki Batman çizgi romanlarından mekanlar, karakterler serpiştiriliyor. Çok azıcık bir boş yer kaldı. N'apalım? İki tane mafya grubu olsun.Bunlar da kendi arasında çatışsın,kapışsın. Olayları da buradan bağlar yürürüz. Oh ne ala memleket! Diziyi bıraktım, bırakacağım, bir iki çekici sahneyle bu tutumumdan vazgeçiyorum. Ama hala da tam istediğimi veriyor diyemem. Hadi tamam, yavaş yavaş gelişecek her şey ama hani nerede Wayne'lerin katili? Hani nerede Bruce'un muğlak hayatı. Sonuç olarak ne mi? Cem Yılmaz'ın FUNDAMENTALS şovundaki meşhur kelime esprisiyle sonlandıralım dizinin bu haftaki bölümünü:
"Everything but little, little, into the middle."