Okuması izlemesinden daha heyecanlı!
logo logo logo logo logo
Bu sitede yer alan yazılardan yazarların kendisi sorumludur.
Referans vermeden kullanmayınız.
ÖZETLİYORUM
''Mmmhh, kaos mu? Bayılırım!''
Sezon: 3 Bölüm: 54

 

Merhabalar...

Eski havasını yakalayan bir bölüm izledik. Ölü toprağını yavaş yavaş atmaya başlıyor çok şükür. Yine mevzudan mevzuya olaydan olaya kamikaze dalışı yaptık evvelallah.. Geçen bölüm dediğim gibi Karagül'ün üçüncü sezonu tam anlamıyla 54. bölümle başlamış oldu. Fazla uzatmadan atomlamaya geçiyorum hemen.

Kendal: Öküz öldü ortaklık bozuldu misali, Murat ölünce Kendal da eski formuna kavuşup, fabrika ayarlarına döndü. E tabii süklüm püklüm bir kenarda duracağını hiç düşünmemiştim de can havliyle bu kadar fırtına estireceğini de hesaba katmamıştım. Valla estiği yerden toprak kaldırdı Kendal. Düştüğünde tekme atan herkese meydan okudu. Baran'ı da saflarına kattı. Küllerinden yeniden doğdu adam. Yalan yok pisliklerini bile özlemişim. Kendal'ın gazabına ilk uğrayan tabii ki herkesin tahmin ettiği gibi Özlem oldu. Sıraya Ebru'yu Oğuz'u, Fırat'ı da katması yakındır. Kâsım'ı has adamı mertebesine yükseltti yükseltmesine lakin Salman'ın da planları olduğu çok açık. Özlem'in büyük abisi de belli ki Kendal'ın ensesinde boza pişirecek. Ay yeminle entrika ve kaos geri geldiği için keyfimden ne yazacağımı şaşırmış durumdayım. Ahahahah yaşasın Kaos.

Kadriye: Piremsesim oğlunun yasını tutamadan Kendal rüzgarına kapıldı bile. Üstüne Baran'ın süt annesi de geldi, ballı kaymak oldu valla. Kendal'ın dediği gibi su akıp yatağını buluyor vesselam. Şamverdi ailesi sırlarını Murat ile toprağa gömme hesapları yaptı yapmasına ama işte akacak kan da damarda durmuyor. Şimdi Allah için Kadriye zaten gerçeklerin söylenmesi taraftarı ama o da n'apsın, hangi birine kıysın? Ortalık belli ki iyice toz duman olacak, Kadriye Ana, Şamverdi gemisini bu fırtınada nasıl sakin limanlara çekecek orası merak konusu. Çünkü konaktaki herkesin en ufak şeyde karşısına dikildiği Kadriye Ana olsa da, sığındıkları tek ve güvenli liman da yine o. Konağın direği, hikayenin gözbebeği kendisi. Özlem konusunda Kendal'a yaptırım gücü olamadı ama ben ipleri eline alacağını düşünüyorum. Kadriye yeri gelip kaynanalık yapsa da Özlem'i de kolay kolay yedirmez Kendal'a..


"Ben Baran oğlun. Seni dinlemeden anlamadan hükmünü veren. Eşek oğlun, katır inadını senden almış sonra da en çok da sana kullanmış oğlun… Arkandan ağlamaya bile utanan oğlun… Ağlayacak bağıracak oluyorum. Sonra diyorum ki ne hakkın var? Sağlığında dinledin mi, gözlerinin içine baktın mı? Kendisini anlatmasına fırsat verdin mi? Şimdi ağlamayı kendine nasıl hak görüyorsun… Ağlayamıyorum bile… Doya doya, hıçkıra hıçkıra ağlayamıyorum baba… İzin verir misin? Ağlamama izin ver baba… Boğazıma düğüm düğüm oluyorsun ama çıkmıyorsun işte. Ağlasam biter diye korkuyorumdur belki. Ağlayamayışım bundandır belki. Öyle midir baba? Sana ne çok sorular soracaktım. Daha büyüyordum ben… Büyüdüğümü sanıyordum. Ne çok zaman kaybettik biz senle. Benden çaldığın zamanları nelere harcadın baba. Kimden, kimlerden alacaklıyım?… Beni affedip affetmediğini nereden bileceğim. Gözün açık, kalbin kırık mı gittin? Oğluna küs mü gittin baba?"

Baran: Hikayenin kalbi, bizim de gözbebeğimiz Baran... Merhametli, iyi kalpli, Yusuf yüzlü yakışıklı Baran... ''Peki Maya? Maya n'olacak?'' diyen, yalnızlığını unutacağı kardeşine kıyamayan Baran... Ağladığında boğazımıza yumruları dizen, ''Çocuklar ağlamasın be!'' dedirten Baran... Karagül'de benim en çok sevdiğim Baran... ''Babam bana küsmemiştir di mi? Gözü açık gitmemiştir di mi?'' dedikçe yüreğimi yaktın be çocuk.. Sevmenin sınırı yok mu senin? Kalbin bu kadar mı büyük? Seni başka bir hayata tercih eden babana yoksunluğun bu kadar mı çoktu be yavrum? Yıllarca yaşadığın yalnızlık da bileylemedi mi seni hiç? Yine de ''babam bana küs gitti'' diye ağlayabiliyor musun? Şimdi ben nasıl en çok seni sevmeyeyim ki?


Geçen bölüm uçurum kenarında bıraktığımız Baran bölümün ilk yarısı yüreğimizi ağzımıza getirdi. Yükseklik korkum olduğu için yavruyu o uçurum kenarında gördükçe yüreğim ağzımda seyrettim o sahneleri... Greenbox (kimi yerde bluebox'da denir ) oradaymış gibi çekme, sahneyi canlandırma metodudur. Işığı kötü yaparsanız mukavva üzerine gazete parçası yapıştırmak gibi olur. O yüzden, dün akşam Baran'ı uçurum kenarında izlediğimiz gibi çekildiği zaman da tadından yenmez. Bir televizyon çocuğu olarak, bir sürü yerli dizide bir sürü greenbox sahnesi seyretmiş birisi olarak diyebilirim ki, şu ana kadar seyrettiğim en kusursuz en mükemmel greenbox sahnesi Baran'ın uçurum sahnesiydi. Tabii teknik kolaylıklar çok yardımcı olsa da o sahneyi canlandıran oyuncu ve o oyuncuyu yönlendiren yönetmenin de yetenekli olması lazım. Murat Saraçoğlu'nun enfes yönetimi ile Mert Yazıcıoğlu harika bir oyunculuk çıkarmış. Biz dün akşam işlerini en iyi yapan (yapmaya çalışmaktan hiç vazgeçmeyen) ekibin harika bir sahnesine şahit olduk. Karagül her hafta en çok izlenen dizi ünvanını, aldığı ratingleri hakettiğini, her bölümde üzerine koya koya yürüyerek gösteriyor. Seyircinin teveccühünü kazanmak için sadece güzel kadınların yakışıklı adamların yetmediğini bir kez daha gördüğümüz yeni sezonda hikayesiyle, yönetmen ve teknik ekibi ile ve yetenekli oyuncularıyla zirvede nasıl durulması gerektiğini bir kez daha kalitesiyle gösteriyor.


"Ne yaparsam yapayım bunu engelleyemeyecek miyim? Önünde sonunda evlat anasına, babasına kavuşuyor mu?"

Ebru: Valla Eyüp peygamber sabrı var kadında. Eskilerin bir lafı var ya ''yılan olarak kendinden çıkan evladı yeter insana'' diye; Ada bu atasözünün canlı kanlı kanıtı. Ebru'yu Ada'ya sabrederken seyrettikçe gözüm sinirden seyirmeye falan başlıyor artık benim. Şimdi anne olmadığım için tam bilmiyorum ama benim böyle üretim hatası bir evladım olsa cebine eroin koyup ihbar ederim valla, ahahahahah! Çekilecek gibi değil ayol. Kadın Kendal'la savaşıyor yıkılmadı ayakta, bir tane hain evlat kadının başını yiyecek ona üzülürüm valla... Allahtan Maya ve Rüzgar var da kadın evlattan yana iki gülebiliyor. Bir de Baran gelecek yanına Ebru'cuğum. Evlat gibi evlat valla... Ya sevenleri kusura bakmasın da Ben Ece Uslu'nun yanına Yavuz Bingöl'ü yakıştıramıyorum. Hayır yani ne fiziksel görünüm olarak ne de yaş itibari ile görüntü olarak yakışmıyorlar ayol. Ece'nin yanında babası gibi duruyor. Tee Zerda zamanından melankolik bir yakıştırma var insanlarda farkındayım ama yıllar Yavuz abiye acımamış ve kusura bakmayın da Ceylan gibi Ece'nin yanına dalyan gibi bir adam olsa enfes görünürdü. Benim ki tamamen estetiksel ve kişisel bir kaygı, söylemezsem çatlardım açıkçası...


"Oğlum kendini öldürecek, yetişin ne olur…"

Narin: Baran konusunda elinden geleni ardına koymuyor lakin Kendal'ın da dediği gibi o olamazsa bu, bu olmazsa şu, şu olmazsa başka bişi hep dolanacak maalesef ayağına. Ama tabii onu da anlıyorum; durmadan çabalayacak kendince elinde kalan tek varlığını kaybetmek istemeyecek doğal olarak. Anneliği hakettiğine inanıyor ve onu korumak için herkesi harcar Narin. Oğuz konusunda Kendal'a hala diklenmemesine ise çok kızıyorum. Tamam Narin gelenekçi bir kadın ama zorda kalınca Kendal'ın nasıl ortada bıraktığını hala anlayamamış olması da salaklık yani. Mahkeme esnasında Kadriye bayılmasaydı basbayağı Kendal dımdızlak ortada bıracaktı çünkü. Valla adıgüzel sen kendini düşünmezsen kimse seni düşünmez. Oğuz mevzusunda Kendal'a eyvallah etme bence.


"Ağam beni Fırat’a at ama anamın evime gönderme, ağam…"

Özlem: Kendal'ın gazabı feci çarptı Özlem'i. Kadının aileden yana şansı gülmemiş ki kocadan yana mı gülecek. Bu hapisten yeni çıkan abisi bayağı manyak çıktı ama ilerleyen zamanda Özlem'le ittifak yapsa mesela tadından yenmez valla. Gerçi o da namus namus diye balataları yakmış ne kadar hayır beklenir orası da muamma. Küçük abi zaten yılanlıkta dünya markası maşallah. Hem kızı satmış hem iftira atarak üste çıkmaya çalışıyor kansız. Anası desen o zaten Allahlık. Ay resmen Adams ailesi gibiler. Özlem yine iyi çıkmış bunların arasından. Özlem'e vuran, silah çeken elleriniz kurusun da çürüsün inşallah. Kâsım vardı bir güvendiği o da yamuk yapmaz umarım. Gerçi kızı hastaneye yetiştirir ama Kendal'a karşı ittifak gücü olarak Özlem'in yanında olmazsa tek başına savaşmak güç olacak Özlem için. Baran'ın Ebru'nun oğlu olduğunu çakozlamasıyla oyundan çabuk çıkmayacağını anladık. Helal be Özlem, kafası çalışan bir sen varsın valla. Bir de strateji kurmayı öğrensen herkesi totosundan öttürürsün. Bu sefer ders almış olursun inşallah.


''Valla manzara o kadar enfes ki orada durup atlasam böylece kuş gibi süzülsem diyebilir yani insan.''

Kâsım: Kendal, Oğuz'un fişteklemesiyle kendisinden şüphe etti ama façayı toplamasını bildi. Kasım bence Kendal'a karşı ona dünyayı dar edecek potansiyeli olan tek karakter. Salman ve Cemal'in elinde Recep yüzünden Kasım'a karşı büyük koz var ve onu ayak işlerinde kullanmak isteyeceklerdir; lakin bence Kendal'a karşı bu kadar sağlam silahları olan karakterin birilerinin ayak işlerini gören kiralık katil olarak kalması yazık olur. Şöyle ki; Sibel saplantısı Kâsım için tam bir zirveye yürüme sahası. Kâsım'ın Sibel'e duyduğu marazi aşk ve Kendal'ın erkek evlat takıntısı bu ikilinin arasındaki sağlam çatışmayı alır götürür. Kâsım Özlem ile ittifak halinde kalmalı sadece. Kâsım ile Özlem arasında aşk meşk olayları döndürülmez umarım. Bir de Ayşe var tabii. Bence Kasım'ın Ayşe'den önce bu sırra vakıf olması lazım. O zaman tadından yenmez valla hikaye. Bir tek Baran sırrı ile ilerlerse bir yerden sonra izleyenlerin ''eehh, yeter!'' diye ikrah getirmesi çok sürmez. Karagül zaten Murat'ın bayık hikayesi yüzünden oldukça zaman kaybetti. Kâsım - Sibel - Ayşe denklemi hikayeye can, kan getirecektir.

Ada: Kendisine karşı hissettiğim tam anlamıyla NEFRET! Kimse kusura bakmasın ama hak verdiğim hiçbir tarafı yok. Neresinden tutsam elimde kalıyor. Aslında içinden seviyor dışardan atarlı falan bahanelerini kabul edemiyorum. Hiç de öyle değil valla; Ada bildiğin KÖTÜ KALPLİ. Kendal'ın bile içinde merhameti sevgisi var, bir yerden sonra kendine çüş diyebiliyor ama Ada'da bunların zerresi yok. Baran'a olan bitmek bilmeyen tepkisi bana gına getirtti. Ada'nın narsist dünyasında herkes eğri bir Ada doğru. Anasını babasını kandırarak hamile kalıp çocuk düşüren sanki bu değil. Ölümden dönerken kanıyla hayatını kurtaran Baran'a karşı sergilediği nankörlük yenilir yutulur gibi değil. Sanki çok iyi evlatmış da anasını yargılıyor haspam. Valla etrafındakilerin de ayıplarını yüzüne vurmaması tam anlamıyla MALLIK. ''Daha dün yediğin haltları ne zaman unuttun?'' diyen yok, bu da arsızlığı iyice eline alıyor. Dediğim gibi ben olsam cebine eroin koyup ihbar ederim. İstanbul'a mı nereye gidiyorsa gitsin de, görsün bir hayatın kaç bucak olduğunu. Zira benim kendisinden ziyadesiyle sıtkım sıyrıldı artık. Ne Maya'nın sonsuz sabrını, ne Ebru'nun bitmek bilmeyen tahammülünü ne de Baran'ın sevgisini hakediyor.

Maya: Daha çok sesi çıkmalı. Sesi çıkmalı derken o sakin ve âkil fıtratı bozulmadan tabii ki. Okul konusunda annesine destek olmak için fedakarlık yapmasını anlıyorum ama bir yandan çalışıp bir yandan okumaması için bir sebep yok. Herkes annesinin karnından şanslı doğmuyor maalesef. "Paramız yok, okuyamam," demek de ne demekmiş. Valla çok da güzel okur. Şahsiyet kazanması için sesi çıkan, kendini ezdirmeyen bir kız olması lazım; büyümek kolay değil.

Sabredip sonuna kadar okuyan herkesin gözlerine sağlık...

55. bölüm fragmanı: 
 
 
 
 
YORUMLAR




BUNLAR DA VAR