Dizinin isminin yüceliğinden, Anne için yazarken önemli bir şeyler yazmam gerektiğini düşünerek biraz geriliyorum. Dizideki anneleri izlerken de fedakarlıkları, anlayışları, hep dik durmaları, sürekli ellerinin kızlarının sırtında olması bir kadının nasıl anne olduğunun apaçık gösteriyor. Her kadın anne doğar derler ya bence annelik sonradan oluşuyor. Evet vücut yapımız, genlerimiz, taşıdığımız kromozom sayısı bir ‘anne’ adayı olduğumuzun göstergesi olabilir. Ama her kadına annelik vasfı yüklenemez, anne olarak doğulmaz, hayatına başka bir hayatı dahil ederek anne olunur. Çünkü annelik çok farklı bir dünya. Her şeyin üstünde, kelimelerin anlatamayacağı kadar kutsal.
Zeynep Melek'i doğurmadı, ama Melek Zeynep’in kızı olmayı başardı. Böyle bir şey kimilerine göre olamaz belki ama biz öyle bir şey izliyoruz ki.. Üvey ablalar, abiler ki yarım kan hısımlarımız diyoruz onlara Medeni Hukuk’ta, yarım da olsa kan hısımlığı olan kardeşlerin bile birbirlerine tahammül edemediği şu dünyada, hiç tanımadığı birine anne olan bir Zeynep var. Bu dünyaya çok ama çok fazla bir kadın. Bir başka en güzel anne de Cahide Hanım. Bu bölüm anne kişiliğini çok güzel öne çıkarttı. Zeynep'i nasıl evlatlık edinmeye karar verdiğini, Zeynep'in küçükken annesini bulamayacağını bile bile her gün annesini görmek için Galata’daki dürbüne gidip onu aramasına izin verdiğini, Zeynep’ten hiç vazgeçmediğini ve bir gün gerçek anlamda anne kız olduklarını.
Gönül Hanım da iyi bir anneydi bence. Ama hala neden gitmek zorunda olduğunu öğrenemedik, o da dizinin özel bir sırrı. Zeynep bileklik ve diğer şeylerin karşılaştırmasını yaptı ve Gönül Hanım’ın onun annesi olduğunu anladı. Melek’i de alıp ordan hemen uzaklaştı. Gönül Hanım ne yapacağını bilmez halde Zeynep’e ulaşmaya çalıştı ama nafile. Zeynep görüşmek istemedikçe Gönül Hanım bir şekilde hala onların hayatında yerinin olup olmadığını öğrenmeye çalıştıkça Zeynep ansızın hesap sormaya Gönül Hanım’ın yanına gitti. Sorular soruldu ama cevapsız kaldı. Zeynep-Gönül sahneleri bomba ilerlerken Cahide Hanım’ın “O benim kızım, çık onun hayatından!” deyip Gönül Hanım’a tokat atması daha da bombaydı. O an gözlerimin önünde dizi 20 yıl ilerledi. Bir gün Şule pişman olup ansızın Melek'in hayatına giriyor, Melek büyümüş, kocaman bir genç kız. Derken Zeynep geliyor ve Şule'yi bir güzel tokatlıyor. Tamam belki bu şekilde olmaz. Ama bugüne geri dönecek olursak Melek'in Zeynep'e sarılıp “Ben senin sayende geçmişi unutucam,” demesiyle, Zeynep'in Cahide Hanım’a “Benim bir annem var, o da sensin,” demesi aynıydı. İlerde neler olacak merak ediyorum.
Fark ettiniz mi bilmem önce iyi annelerden bahsediyorum, sıra topun ucundaki kötü annemiz Şule’de. Bir önceki bölümde seni anlamaya çalışmam bu bölüm sonu yaptığın hareketle kendimi ahmak gibi hissetmeme neden oldu. Hani Melek'in kötü günleri unutmasını istiyordun, hani Melek seni istemediğini söylediğinde sen de onu istemediğine karar vermiştin, ne oldu? Zehra Hanım ‘’Sen yiğit bir kadınsın Şule, tek başına erkeksiz, İstanbul gibi yerde kızınla yaşıyorsun, kızını bu günlere getirdin Melek de senin gibi yürekli yıkılmaz bir kadın olacak,’’ deyince mi gocundun? Yaran var, tabii gocunursun. Şule.. yapma. Şu an Melek'i yanında istemen annelik ruhundan çok kadınlık ruhun yaralandığı için. Zehra Hanım’ın bahsettiği o güçlü kadın sen olmadığın için bunu yapmak istedin. Melek’teki travmayı düşünün. Öz annesi olmayan kadın Melek’e bir oda veriyor, Melek güzel rüyalar görsün diye ona yeni odası için yıldızlar alıyor, odasını istediği renge boyayabileceklerini söylüyor, ona hep sarılıyor ve ona sahip olduğu için her fırsatta teşekkür ediyor. Diğer tarafta ise sürekli işkenceler eden, bir kez olsun mutlu olması için çaba göstermeyen ve Melek tüm bunları unutmak istedikçe ansızın ortaya çıkıp gerçekleri acı acı hatırlatan bir öz anne. O pis Cengiz'e ne demeli. Sen nasıl yaptın bunu? Kızı istemeyen insanlar, aldılar kızı güpegündüz kaçırdılar. İşkenceler etmeyi özlemiştir Cengiz, bir de Melek yakınında olsun ki Şule çalışsın hem kıza baksın, hem ona baksın; Melek varken bir yere de gidemez. Zaten Bodrum işi balon oldu uçtu gitti.
İzlerken o kadar duygulandığım ve sinirlendiğim yerler oluyor ki. En çok Melek'i düşünüyorum. Gerçek hayatta bunu yaşıyor olabileceği düşüncesi gerçekten duvarı yumruklama hissi uyandırıyor. Hepimiz şanslı insanlarız belki, ama bir yerlerde böyle anneler ve böyle çocuklar varsa dilerim bir gün istedikleri, özledikleri yuvalara kavuşurlar. Her çocuk anne kanadı altında olmalı. Çünkü şu dünyada başlarına gelebilecek en kutsal şey bu..
Haftaya görüşmek üzere.