Öncelikle şunu söyleyeyim, başkasının devam ettirdiği bir işte, konuk olmak hakikaten zor iş. Bu hafta Ulan İstanbul’u ben yazmaya çalışacağım. Umarım, ortak yorumlarda buluşabiliriz. Güzel olur yani.
Bu hafta Firuz, Nevizadeler’den Greta adında kanun kaçacağı bir kadını saklamalarını istedi malumunuz. Greta’yı da Wilma Elles canlandırdı. Sonrası olaylar, olaylar, olaylar…
Dizi başladığından bu yana belki de en çok kahkaha attığım bölümdü diyebilirim. Kandemir’i Greta’ya kaptıracağını düşünen Maşuka’nın hallerini seyretmeye doyamadım. Greta’nın da ona göre aldığı tavırlar, Maşuka’yı delirtmeye yönelik hareketleri… Sonunda ne oldu? Maşuka gecenin köründe geceliğiyle Nevizadeler’e uyumaya gitti. Sırf Kandemir elden kaçmasın diye. Bunda başarılı oldu mu peki? Oldu ama zaten ortada bir iş olmadığı için başarılı oldu. İnsan, erkeğini korumak için gittiği yerde kendi rezil edercesine uyuyakalır mı? Maşuka kalır, hem de rezil olmayıp insanı kahkahalara boğar. Kendimi kaybettim gülmekten. Greta’nın birkaç bölüm sonra yeniden gelmesi, Maşuka’nın etkisini iki katına çıkaracaktır eminim. Biz de gülmelere doyamayız öyle bir şey olursa. Çünkü hiç kimse kıskanç bir Maşuka’dan daha tehlikeli ve daha komik olamaz bence!
Gelelim Greta’ya. Greta’nın o güzellikle, Türkiye’de sevgili olduğu o adamı nereden bulduğunu oldukça düşündüm. Abuk sabuk bir sohbet sitesine girip karşısına ilk çıkan adamla sevgili olmaya mı karar vermiş, ne yapmış acaba? Kaldı ki, bence adam Greta’yı sevgili yerine koymuyor da olabilir. Ben birkaç sinyal aldım o yönde. Zavallı Greta, kendine yansın. Hatta Maşuka’nın gazına gelip Kandemir’e yazmadığına yansın. Ne bileyim, yanacak bir şeyler bulsun. Olmadı benzin döksün kendini yaksın.
Greta’yı saklamak için uydurulan Bahadır’ın Erasmus nedeniyle ev sahibi yalanına ise bayıldım! Bahadır’ın elini ayağını, tedirginliğini, korkusunu düğüm eden bir yalan olsa da Ceyhun Greta’ya sorduğu sorularla işi zorlasa da rüzgâr gibi geçti nihayetinde.
Ferdi ve Derya aşklarını itiraf ettikten bu yana epey rahatlar fakat bazen ipin ucunu da fazla kaçırıyorlar. Bölüm biterken gördüğümüz o sinema neydi öyle? Tamam, sevgilisiniz ve sinemaya da gidersiniz ama şehrin öteki yakasında kimsenin gitmeyeceği sinemaya gidin. Ceyhun’u da yazın hesap defterinize, ondan korkun azıcık, adam polis sonuçta. Ama yok, senaryo dönüp dolaşıp bir tesadüfe daha kement atacak ya gitmiş sinemada buluşturmuş onları. Fakat bana sorarsanız, onları birbirlerine yürürken görmeyecek Ceyhun. Durum bir takla atıp, ağabey ve kardeş olarak sinemaya gelmiş sevimli iki kişiyi oynayacaklar. Yoksa işler fena, -dizi bitecek filan deniliyor ama bana kalırsa bitmeyeceği için- Ceyhun’un şüphelendiği şeyleri biraz aza indirmek gerekecek. Sonuçta o da o kadar saf biri değil, biraz daha üstüne gittiğinde ya da birkaç durum daha gördüğünde beyin kıvrımlarındaki sokak lambaları yanacaktır. Aydınlanacaktır yani.
Amanın, şunu demeden duramayacağım: Ceyhun ve Esra birbirlerine müthiş derecede yakışıyorlar. Ceyhun da zaten, bence dizinin başından bu yana belli olan biçimde, Esra’ya yanaşmaya başladı. Zaten kim sevgilisini sahilde biriyle öpüşürken gördüğünü söyleyen annenin sözlerinin ardından eskisi gibi olabilir ki? Dedim ya, Ceyhun dahi o kadar saf değil. Fazla terlik yemiş vaktinde. Şehriban yapmış ne yapmışsa.
Yaren ve Karlos’a ise nasıl övgüler dizsem bilemiyorum. Bir çift birbiriyle bu kadar mı yakışır, birbirine bu kadar mı uyar? Yaren, Karlos’u bu kadar mı kıskanır? Harbiden neydi o haller? Greta da az değildi hani, Karlos’a yürümeler filan. Fakat gerçekliği biraz düşüktü Greta’nın Yaren’i kıskandırmalarının bana kalırsa. Defoları var gibiydi. Yine de sevdik mi? Yaren kendini kıskançlıktan Greta’ya saldırmamak için zor tutarken kahkaha attık mı? Greta’nın saçını başını yolmak istedik mi? Kahkaha da attık, saç baş da yolmak istedik. Fakat sonuç: Greta gider, Yaren kalır. Bu kıskançlık hallerinden de bir şarkı çıksa keşke, o da sosyal ortamda yürür gider.
Firuz meselesine yeniden büyüteç tutacak olursak.
Fena halde, geçmeyen bir kaşıntısı var Firuz’un. Kandemir’in bu kadar üstüne gitmeler, kızının durumları filan… Demedi demeyin, Kandemir, Firuz’un yaptıklarını bir bir ödetecek. Ödetmezse zaten senaryonun iskeletine zarar gelir. (Yazar burada kahkahalar atıyor.) Ama sorulacak soru şu: Bu durum, Firuz’un sürekli iş yüklemesi ve onları delil görüntülerle tehdit etmesi daha ne kadar sürecek? Onun da uzun sürmeyeceğini düşünebiliriz. Zira emniyet Firuz’u aramaya başlayacak. Eğer bulursa tek sıkıntı şu: Firuz, elindeki görüntülerle Nevizadeler’i de ihbar edecek mi yoksa Firuz yakalanana kadar Kandemir Firuz’unelindeki o görüntüleri ele geçirmiş olacak mı? Ele geçirip yurtdışına kaçmış olacaklar mı? Kritik soru bu. Bekleyip göreceğiz.
Yazı bitmeden Hayati’ye ilişkin birkaç şey söylemek istiyorum: Hızını alamadı, her an bir köşe başında kaza geçirebilir. Tamam, bu zamana kadar Nevizadeler’i takip edip altınları aldı ve sonra da çaldırdı. Ama Maşuka’yı gaza getirmek nedir? İnsan bir korkar. Ama o, altınları çaldırmış olmanın getirdiği deliliği yaşıyor. Bu durum da, sürekli hız kazanmasına neden oluyor. Fena da olmuyor aslında, yalan söylemeyeceğim, öncekinden daha az rahatsız edici bir hali var en azından.
Fakat Hayati’nin o karısı, gönlü paramparça karısı, iyi ediyor da Maşuka’ya sığınıyor. Beklenmedik biçimde o kadın müthiş bir değişim geçirebilir.
Ve Servet abi, pek tabii seviyoruz onu hepimiz. Görmesek özlüyoruz.
Neyse bölüm, kaçıp giden Greta’nın bulunması ve Firuz’un sırtlarına yüklediği görevin tamamlanmasıyla bitmiş oldu. Öylece.
Son Not: Greta’nın elindeki elmasın gizemi çözülemedi, Maşuka’yla didişmeleri de çok sevildi. Birkaç açık uç da kaldı bana kalırsa. Greta, bir bölüm daha bu suda görünür mü?